9. Hukuk Dairesi 2013/3949 E. , 2013/5156 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti faizleriyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin haksız feshedilmesi nedeniyle açtıkları önceki dosyada karar verilmeyen ıslah dilekçesindeki kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil alacaklarının biten dosyadan tefriki ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, yasaya aykırı talep ve davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, “Mahkememizin 2008/434 esas, 2009/600 karar sayılı dava dosyasında davacı vekilinin ıslah dilekçesi dikkate alınmaksızın kısmi dava dilekçesindeki miktarlar üzerinden fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak karar verildiği, davacı vekilinin kararı temyiz etmemesi nedeniyle Yargıtay"ın temyiz edenin sıfatına göre bu hususu bozma nedeni yapmayarak kararı onadığı, davacı vekilinin yargılama sırasında usulüne uygun olarak ıslah dilekçesi verdiği ve harcını yatırdığı halde ıslah edilen miktarlar yönünden mahkemenin karar vermemesi ve davacı vekilinin de bu hususu temyiz sebebi yapmaması davacının hatasından kaynaklanmadığından ve kesinleşen kararda fazlaya ilişkin haklar saklı tutulduğundan, harcı yatırılmış bir dava ortada dururken bunu yok sayarak davacıya ek dava açması külfetini yüklemek ve açılacak olan ek dava tarihi itibariyle kıdem tazminatı hariç diğer alacaklar zamanaşımına uğramış olacağından bu durumun işçi aleyhine yorumlanması hakkaniyete aykırı görülerek, ıslah tarihi itibariyle davalı vekili tarafından ileri sürülen zamanaşımına göre yapılan hesaplama gereğince davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Davacı iş sözleşmesinin feshi üzerine ... İş Mahkemesi’nde 04.08.2008 tarihinde 2008/434 E. sayılı kısmi davayı açmıştır.
Davacı alınan bilirkişi raporundan sonra 14.04.2009 tarihinde davasını miktar yönünden ıslah ederek bakiye alacakları talep etmiştir.
... İş Mahkemesi 2008/434 E. sayılı dava 06.10.2009 tarihinde sonuçlanmıştır. Mahkeme ıslahla talep edilen miktarları dikkate almadan kısmi talepler üzerinden davayı kabul etmiştir.
Mahkemece verilen karar sadece davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesi sonucunda Dairemiz 2009/47951 E. sayılı kararında, ıslah dilekçesi dikkate alınmadan hüküm kurulmasının temyiz edenin sıfatına göre bozma sebebi yapılmayacağı gerekçesiyle hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Davacının 10.08.2012 tarihli dilekçesi üzerine 2012/620 E sayılı iş bu dosya ile mahkemece hakkında hüküm kurulmayan ıslah dilekçesindeki taleplerin kesinleşen 2008/434 E. sayılı dosyasından tefrikine karar verilerek harç dahi yatırılmadan dava sonuçlandırılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 167. maddesinde; " Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder." hükmü yer almaktadır.
Yine aynı Yasanın 168. maddesinde; " Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde görülmekte olan davalar yönünden verilen birleştirme ve ayırma hususundaki ilk derece mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna; bölge adliye mahkemesi kararları hakkında ise temyiz yoluna, ancak hükümle birlikte gidilebilir. Şu kadar ki, bu husus tek başına, bölge adliye mahkemesinde hükmün kaldırılarak esastan incelenme; Yargıtayda ise bozma sebebi teşkil etmez." denilmektedir.
Mahkemece 2008/434 E. sayılı dosya üzerinden verilen hükümde 14.04.2009 tarihli ıslah dilekçesindeki talepler hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. Verilen karar davacı tarafından temyiz edilmediğinden kesinleşmiştir.
Mahkemenin ıslah ile istenen talep hakkında hüküm kurmaması veya talep edilmesine rağmen fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması yönünde karar vermemesi o hakkı sona erdirmez. Hüküm altına alınmayan haklar açısından ilgili tarafın yeniden dava açma hakkı devam eder. Mahkeme eksik bıraktığı talep hakkında olumlu veya olumsuz bir hüküm kurmadığı için verilen kararın kesin hüküm oluşturduğundan da bahsedilemez.
Davanın açılması usulü 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 118 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. 118.maddeye göre dava bir dilekçe ile açılır. Hakim davacının talebi olmadan kendiliğinden bir davaya bakamaz. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E:1983/7 K:1984/3 sayılı 06.02.1984 tarihli kararına göre “Harca tabi olmayan davalarda, Hakimin dava dilekçesini havale tarihinde; harca tabi davalarda ise, harcın ödendiği tarihte dava açılmış sayılır. Ancak dava dilekçesinin ilgilisi tarafından daha sonraki bir tarihte mahkeme kalemine verildiği kalemce belgelendirilmiş ise, davanın o tarihte açıldığının kabulü gerekir.”
Davacı 10.08.2012 tarihli dilekçesi ile yeni bir dava açmamış, hakkında hüküm kurulmayan dosyanın tefrikini talep etmiştir. Mahkeme eski 2008/434 E.sayısı üzerinden verdiği ek kararla ıslahla talep dilekçesini bu dosyadan tefrik ederek 2012/620 E. sayısı üzerinden tefrik tensip zaptı düzenleyerek yargılama yapmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 167. maddesinde; " Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder." hükmü yer almaktadır.
Davanın her safhasında ayırma kararı verilebileceği düzenlemesinden anlaşılacağı üzere davaların ayrılması kararı ancak hüküm verilinceye kadar mümkündür. 2008/434 E. sayılı dosyanın temyizi üzerine Dairemiz tarafından karar onanmakla artık hüküm kesinleşmiştir. Mahkemenin kesinleşmiş bir dosyada artık ayırma kararı vermesi mümkün değildir.
Mahkeme gerekçesindeki “...harcını yatırdığı halde ıslah edilen miktarlar yönünden mahkemenin karar vermemesi ve davacı vekilinin de bu hususu temyiz sebebi yapmaması davacının hatasından kaynaklanmadığından ve kesinleşen kararda fazlaya ilişkin haklar saklı tutulduğundan, harcı yatırılmış bir dava ortada dururken bunu yok sayarak davacıya ek dava açması külfetini yüklemek ve açılacak olan ek dava tarihi itibariyle kıdem tazminatı hariç diğer alacaklar zamanaşımına uğramış olacağından bu durumun işçi aleyhine yorumlanması hakkaniyete aykırı görülerek…” şeklindeki yaklaşımın 6100 sayılı HMK daki yukarıda sayılan düzenlemeler karşısında hukuki geçerliliği ve tutarlılığı da bulunmamaktadır.
Mahkemenin kesinleşmekle el çektiği 2008/434 esas sayılı dosyasının içinden hukuk yargılama usulüne aykırı şekilde tefrik tensip zaptı ile yargılamaya devam ederek alacakları hüküm altına alması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 11.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.