6. Hukuk Dairesi 2021/1070 E. , 2021/1035 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
BİRLEŞEN DAVA : Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2015/337 Esas sayılı dosya
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen davada alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik verilen hükmün asıl ve birleşen davada davacı .... Yapı Sanayi A.Ş. vekilince duruşmasız ve asıl ve birleşen davada davalı ... vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde asıl ve birleşen davada davalı vekili Av..... ile asıl ve birleşen davada davacı vekili Av ... "nın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Uyuşmazlık arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmakta olup davacı yüklenici, edimlerini yerine getirdiğini, iskân izni aldığını, sözleşme dışı fazladan imalat yaptığını ve sözleşme gereğince yoğunluk artışı nedeniyle yapılan masrafların yarısından ve davalıya isabet eden bağımsız bölümler için doğan KDV"den davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, son kalan bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescilini, fazladan yapılan imalat, KDV alacağı ve yoğunluk artışı nedeniyle yapılan masraflardan davalıya düşen miktarın tahsilini, birleşen davada ise fazla imalat bedelinin talep edilmeyen kısmının tahsilini istemiştir. Mahkemece bozma ve karar düzeltme ilamlarına uyularak yapılan yargılama sonunda; asıl davanın kısmen kabulüne, tapu iptal tescil talebi yönünden verilen karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına ve birleşen davanın reddine dair verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2-6100 sayılı HMK" nın 266. ve devamı maddeleri uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hâkim bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporunu hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. HMK" nın 278-279. maddelerine göre; bilirkişi raporu, Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabileceğinin gözden uzak tutulmaması gerekir.
HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri, mahkemenin bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için bilirkişiden ek rapor alabileceği, ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksiksiz ve yeter derecede kanaat verici olması, varılan sonucun hukuki dayanakları, dökümleri ve ayrıntılarını göstermesi, tarafların itirazlarını karşılaması ve Yargıtay denetimine elverişli bulunması gerekir. Kanaat verici olmayan, yetersiz ve denetime elverişsiz bulunan rapora dayanılarak hüküm verilemez. Mahkemelerce bilirkişilerin seçimine özen gösterilmesi, bilirkişilerin uyuşmazlık konusu hakkında özel ve teknik bilgi sahibi uzman kişiler arasından seçilmesi gerekir.
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece bozma ilamından önce yapılan yargılama sırasında oluşturulan heyetten ek rapor alınmış fakat bu ek rapora itibar edilmeyerek “Dosyaya sunulan uzman görüşleri ile alınan raporlar arasında çelişki bulunduğundan, bu dosya ile birleştirilen dosya, uzman görüşleri, taraf vekillerinin raporlara itirazları, yargıtay bozma ilamı ve karar düzeltme sonucu verilen bozma kararı hep birlikte değerlendirilerek çelişkilerin giderilmesi bakımından mahallinde yeniden keşif yapılarak rapor tanzimine” şeklinde ara karar kurulup keşif yapılmış ve yeni heyetten rapor alınmıştır. Mahkemece bozmadan sonra alınan ilk rapor yeterli görülmeyip keşif yapılarak yeni heyetten rapor alınmasına rağmen ilk rapora göre hüküm kurulduğu, neden ilk rapora itibar edildiğinin gerekçesinde açıklanmadığı ve bozmadan sonra alınan teknik raporlar arasında çekişki bulunmasına rağmen çelişki giderilmeden karar verildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, dava konusu işlerde elektrik tesisatı bulunmasına rağmen hükme esas alınan raporda elektrik mühendisinin bulunmadığı, bu nedenle hükme esas alınan rapordaki teknik bilirkişi seçiminin de doğru olmadığı görülmektedir.
Bu durumda mahkemece yeterli görülmeyen, uzmanlık konusuna göre oluşturulmayan ve denetime elverişli olmayan rapora göre hüküm kurulması, bozmadan sonra alınan teknik bilirkişi raporları arasındaki çelişkilerin giderilmemesi ve bozmadan sonra alınan ilk raporun neden hükme esas alındığının açıklanmaması hatalı olmuştur. Bu durumda bozma ilamının gerekleri yerine getirilerek yapılan bir yargılamanın varlığından söz edilemez.
3-Davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 21.05.1960 gün 21/9 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca yerel mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyulması halinde bozmada belirtilen hususlar yararına olan taraf için usuli kazanılmış hak oluşturacağından yine Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilen usuli kazanılmış hakkın istisnaları mevcut olmadıkça bozma uyarınca inceleme yapıp karar verilmek zorunludur. Somut olayda, usuli kazanılmış hakkın istinalarının gerçekleştiğini ileri sürülüp ıspatlanmadığı gibi dosya kapsamına göre de usuli kazanılmış hakkın istisnaları mevcut değildir. Bu durumda; bozmadan önce verilen kararda, alacağın avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş olup bu hususa yönelik yapılan itirazların temyiz ve karar düzletme ilamı ile bozma kapsamı dışında kalması sebebiyle davacı yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Açıklanan nedenle kabul edilen alacağa avans faizi yürütülmesi gerekirken alacağın yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi de hatalı olmuştur.
Kabule göre de hüküm fıkrasının A-7 maddesindeki “Davacı vekili tarafından peşin, tamamlama ve ıslah olarak yatırılan 53.178,75 TL harcın davalıdan tahsili ile davalıya verilmesi” cümlesinde maddi hata yapılarak belirtilen miktarın davacı yerine davalıya verilmesine şeklinde hüküm kurulması da doğru olmamıştır.
Bu durumda mahkemece; 6100 sayılı HMK’nın 281/3. maddesi hükmünce gerçeğin ortaya çıkması için konusunda uzman teknik bilirkişi kurulu oluşturularak dosyadaki tüm raporlarlar arasındaki çelişkiler ve taraf itirazları giderilecek şekilde davacı tarafın ileri sürdüğü fazladan imalatların ortak alanlara mı, bağımsız bölümlere mi ilişkin olduğunun Yargıtay denetimine elverişli şekilde tespit ettirilerek ortak alanlara ve yüklenicinin kendi bağımsız bölümlerine yaptığı fazla imalatlar için talebi reddetmekten sadece arsa sahibinin bağımsız bölümlerine yaptığı fazladan imalat var ise bu imalatların ve yine örnek dairelerde teşhir edilen ankastre beyaz eşyaların bedelinin satın alan 3. kişilerce ödendiği takdirde montajının yapıldığı tespit edildiğinde ve bu imalatlar arsa sahibine ait bağımsız bölümlerde yapılmışsa, davacının ankastre ürünlerle ilgili faturadaki talep ettiği bedeller de taleple bağlılık ilkesi gereği dikkate alınarak bunların yapıldığı yıl serbest piyasa fiyatlarına göre belirlenecek bedelinin hüküm altına alınmasından ve belirlenen bedelin avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesinden ibarettir. Açıklanan nedenlerle eksik inceleme, hatalı değerlendirme ve usuli kazanılmış haklara aykırı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle tarafların diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent ve 3. bent uyarınca kabulü ile hükmün taraflar yararına BOZULMASINA, 3.050,00’şer TL duruşma vekalet ücretinin karşılıklı alınarak Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan diğer tarafa verilmesine, temyiz peşin harcın talep halinde iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 21.10.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.