Hukuk Genel Kurulu 2018/539 E. , 2018/1285 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 6. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 12.05.2010 gün ve 2009/746 E., 2010/262 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 20.12.2011 gün ve 2010/9868 E., 2011/19106 K. sayılı kararı ile,
“…Uyuşmazlık, basamak farkından doğan Bağ-Kur prim borcunun, SSK tarafından yaşlılık aylığı bağlanmasına engel olup olmayacağı noktasına ilişkindir. SSK’ya yapılan 30.01.2009 tarihli tahsis talep tarihi itibariyle, 50 yaş, 3 ay 4 günlük olan davacının, 25 yıl 5 gün sigortalılık süresinin olması, 25.01.1984-26.01.2009 arası dönemde 7270 gün zorunlu SSK primi ve çakışmayan biçimde 1596 gün esnaf Bağ-Kur hizmeti olmak üzere, toplam 8866 gün prim ödemesinin bulunması; tahsis talebinden sonra, Bağ-Kur tarafından tahakkuk ettirilen 195 TL basamak farkı prim borcunun 1479 sayılı Yasanın 35. maddesinde öngörülen nitelikte bir prim borcu olmayıp, tahsilinin her zaman mümkün bulunması, kaldı ki, söz konusu tutarın 01.07.2009 tarihinde tamamen ödenip, davacıya, 01.08.2009 başlangıç tarihli, yaşlılık aylığı bağlanması ve 30.01.2009 tarihli tahsis talep tarihi itibariyle, tahsis koşullarının gerçekleşmiş olması karşısında; davanın kabulü ile, davacıya, 01.02.2009 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanarak ve taleple bağlı kalınmak suretiyle, hak edilen aylıkların tahsiline hükmedilmesi gerekirken, yazılı biçimde davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı, görülmüştür.
Diğer yandan, faiz alacağına ilişkin davalarda, faiz başlangıç tarihinin; tahsis talebinin 506 sayılı Kanunun 116. maddesinde yazılı üç aylık sürenin sona ermesinden önce reddedilmesi halinde, Kurumun red tarihi, üç aylık sürenin sona ermesinden sonra reddi veya cevapsız bırakılması halinde, üç aylık sürenin sona erdiği gün olarak ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 92. maddesi de dikkate alınarak belirlenecek tarih esas alınarak tespiti gerektiği hususu gözden uzak tutulmamalıdır.
O halde; davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ödenmeyen yaşlılık aylıklarının hak ediş tarihlerinden itibaren uygulanacak yasal faiziyle birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin 30.01.2009 tarihinde emekli olabilmek için Kuruma başvurduğunu ve 01.08.2009 tarihinde SSK’dan emekli olduğunu, ancak 2009/2, 2009/3, 2009/4, 2009/5, 2009/6, 2009/7’inci aylara ait yaşlılık aylığının Bağ-Kur tarafından emekli olduktan sonra çıkartılan 195-TL tutarındaki borç nedeniyle ödenmediğini, Bağ-Kur’a olan borcunu 2003 yılında taksitlendirerek ödendiğini, kaldı ki 19.01.2006 tarihli belgede borç görünmediğini, bu nedenle müvekkilinin kalan borç miktarından haberdar olmadığını, zaten Bağ-Kur hizmetlerinin 01.01.1991 tarihinde sona erdiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2009/2’nci ayından 2009/7’inci aya kadar ödenmeyen emekli aylıklarına mahsuben 1000-TL’nin hak ediş tarihleri itibariyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı SGK vekili tahsis talep tarihi itibariyle davacının 08.04.2002 tarihinde yaptırmış olduğu basamak intibakı nedeniyle ödenmemiş 195 TL prim borcu olduğunun tespit edildiğini, prim borcu bulunması nedeniyle yaşlılık aylığı bağlanamadığını, 01.07.2009 tarihinde prim borcunun ödenmesi üzerine takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığının ödenmeye başladığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacının 30.01.2009 tarihli tahsis başvurusuna istinaden, 5510 sayılı Kanun’un "Yaşlılık Sigortasından Sağlanan Haklar ve Yararlanma Şartlarını" gösteren 28. maddesinde yer alan, "... 4’maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen sigortalılara yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için ayrıca, yazılı talepte bulunduğu tarih itibariyle genel sağlık sigortası primi dahil kendi sigortalılığı nedeniyle prim ve prime ilişkin her türlü borcunun olmaması zorunludur..." hükmü gereğince, Bağ-Kur’a olan prim borcunu ödediği 01.07.2009 tarihini takip eden ay başı olan 01.08.2009 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasında hukuka aykırı bir yön bulunmadı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece 1479 Sayılı Kanunun 35’inci maddesinde "Yaşlılık aylığından yararlanabilmek için: a)Sigortalının Kurumdan yazılı talepte bulunması, talepte bulunduğu tarihte prim ve her türlü borçlarını ödemiş olması; ..." denilmiş olup, gelirin bağlanması koşulu olarak sadece prim borcunun ödenmesi koşulunu aramayıp, her türlü borçların ödenmesi koşulunun gerçekleşmiş olmasının arandığı, yine tahsis talep tarihi olan 30.01.2009 tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanunun 28’inci maddesinde, "... 4.maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen sigortalılara yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için ayrıca yazılı talepte bulunduğu tarih itibariyle genel sağlık sigortası primi dahil kendi sigortalılığı nedeniyle prim ve prime ilişkin her türlü borcunun olmaması zorunludur. ..." hükmünün yer aldığı, davacının 195 TL’lik basamak farkı prim borcunun da prime ilişkin her türlü borç kapsamında olduğu, her iki yasal düzenlemede de, “her zaman mümkün bulunan borçların” bu madde kapsamı dışında tutulmadığı, zaten davalı kurumun da davacının söz konusu borcu ödemesine müteakip ay başı itibarı ile davacının gelirini bağlamakla yasal mevzuata uygun işlem yaptığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyize getirmektedir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olayda Bağ-Kur tarafından tahakkuk ettirilen basamak farkı prim borcunun 1479 sayılı Kanunun 35’inci maddesinde öngörülen nitelikte yaşlılık aylığı bağlanmasına engel bir borç olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429’uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 27.06.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.