Esas No: 2015/1372
Karar No: 2018/1284
Karar Tarihi: 27.06.2018
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/1372 Esas 2018/1284 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 1. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 18.10.2011 gün ve 2003/1213 E., 2011/488 K. sayılı karardavacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 04.03.2013 gün ve 2011/18882 E., 2013/3807 K. sayılı kararı ile,
“…Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanunun 11 ve devamı maddeleridir. Kurumca, davacıya, anılan iş kazası sonucu, 01.06.2002 tarihinden itibaren, %58 oranında sürekli iş göremez halde bulunduğu gerekçesi ile, gelir bağlanması karşısında; taraflar arasında, zararlandırıcı olayın iş kazası olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. İhtilaf, anılan iş kazası sonucu davacının hangi tarihten itibaren sürekli iş göremezlik geliri bağlanmasını gerektirir derecede iş göremez hale geldiği hususunda toplanmaktadır.
Olayın oluş şekli, sonrasındaki hastane tutanakları, trafik kaza raporu ile tüm tedavi evraklarından, 28.01.1995 tarihi ve sonrasındaki tedavi kayıtlarının davacıya ait olduğunda tereddüt bulunmamakta olup, Yüksek Sağlık Kurulunun 11.01.2008 tarihli raporu ile; iş kazası sonucu davacının 16.05.2002 tarihi itibariyle sürekli iş göremezlik oranının %49 olduğu bildirilmiş ise de, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 29.09.2010 tarihli raporunda, davacının, % 45,2 oranında sürekli iş göremez halde olduğu, 28.01.1995 tarihinden itibaren tedavi sürecinin 18 aya kadar uzayabileceği ve bu dönem itibariyle %100 oranında malul sayılması gerektiği bildirilmiştir.
Hal böyle olunca; Mahkemece, Yüksek Sağlık Kurulu raporunda belirtilen sürekli iş göremezlik oranının Kurum yönünden bağlayıcı olduğu gözetilerek, 506 sayılı Yasanın 109.maddesinde öngörülen prosedür çerçevesinde, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu ile Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporları arasındaki görüş farklılığı, Adli Tıp Genel Kurulundan rapor aldırılmak suretiyle giderilerek, sigortalıda trafik iş kazası sonucu meydana gelen yaralanmanın, hangi tarihten itibaren sigortalıyı sürekli iş göremez hale getirdiği, tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, anılan Yasanın 99. maddesinin 1. fıkrasının; “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, iş kazalarıyla meslek hastalıkları ve ölüm sigortalarından hak kazanılan gelir ve aylıklar, hakkı doğuran olay tarihinden itibaren beş yıl içinde istenmezse zamanaşımına uğrar. Bu durumda olanların gelir ve aylıkları, yazılı istek tarihini takibeden aybaşından itibaren başlar.” hükmü de göz önünde bulundurularak, sürekli iş göremezliğin başlangıç tarihi ile davacının gelir tahsis talep tarihi gözetilerek, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, sürekli iş göremezlik tarihinin tespiti ile sürekli iş göremezlik gelirinin tespit edilen tarihten itibaren ödenmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin 28.01.1995 tarihinde iş kazası geçirdiğini, iş kazası nedeniyle beyinsel fonksiyonlarının etkilendiğini ve uzun yıllar tedavi gördüğünü, sakatlığının etkilerinden bir ölçüde kurtulduğu 24.02.2000 tarihinde maluliyet aylığı bağlanması için Kuruma başvurduğunu, Kurum tarafından rapor tarihi olan 01.06.2002 tarihi itibariyle maluliyet aylığı bağlanmasına karar verildiğini, ancak Kurum işleminin hatalı olduğunu, maluliyet aylığının iş kazası tarihinden itibaren ya da en azından müvekkilinin başvuru tarihi olan 24.02.2000 tarihi itibariyle bağlanması gerektiğini ileri sürerek maluliyet aylığı bağlanmasına ilişkin 24.02.2003 tarihli kararının kaldırılmasına, maluliyetin iş kazası tarihi olan 28.01.1995 tarihi ya da Kuruma başvuru tarihi olan 24.02.2000 tarihi olduğunun tespitine, tespit edilen maluliyet tarihinden itibaren birikmiş maluliyet aylıklarının Kuruma müracaat tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı SGK vekili, ...’nın geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle müracaatı üzerine 12.02.2001 tarihli sağlık kurulu raporunca maluliyetin bulunmadığının belirtildiği, ...’nın 17.10.2001 tarihli itiraz dilekçesi üzerine 15.05.2002 ve 24.01.2002 tarihli sağlık kurulu raporları ile çalışma gücü kaybı oranının artma kaydıyla %58 olarak belirlendiğini, bunun üzerine 16.05.2002 tarihli rapora istinaden 01.06.2002 tarihi itibariyle %58 sürekli iş göremezlik derecesine göre gelir bağlandığını, Kurum işlemlerinin hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece 506 sayılı Kanunun 99’uncu maddesinde öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süre geçmiş olduğundan 24.02.2000 tarihi öncesine ilişkin isteme değer verme olanağı bulunmadığı, davacının ilk başvurusu üzerine yapılan muayenesi sonucu düzenlenen sağlık kurulu raporunun sürekli iş göremezlik geliri bağlanmasını gerektirir düzeyde işgücü kaybı gerçekleştiği yönünde bulgu içermediği, yargılama sürecinde alınan 11.01.2008 tarihli Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporunun sürekli iş göremezlik durumunun başlangıcı konusunda Kurum tespitinin aksi veya öncesindeki bir başlangıç tespitine de yer verilmediği, bu hâliyle başlangıç tarihinin değiştirilmesini gerektirir bir kanıt elde edilemediği ve Kurum tarafından gerçekleştirilen gelir bağlama işleminin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece Kuruma başvuru öncesi iş göremezlik oranı yönünden gerçekleşmiş bir tespit bulunup bulunmadığının araştırıldığı ve bu yönde bir bulguya ulaşılamadığı, 506 sayılı Kanunun 99’uncu maddesinin öngördüğü zamanaşımı süresi de dikkate alındığında, yapılacak incelemenin davacı yönünden bir yarar doğurmasının mümkün bulunmadığı, öte yandan Kurum açısından bağlayıcı olan Yüksek Sağlık Kurulu raporu, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından gelir bağlama kararında esas alınan %58 oranının altında bir oran olmakla birlikte, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu"nun belirlediği % 45,2 oranının üzerinde ve % 49 oranıyla davacının lehine bir tespit içerdiği, Adli Tıp Kurumu raporunda kaza tarihinden sonraki 18 aylık tedavi sürecine ilişkin yazımın ise sürekli iş göremezlik hâlinin gerçekleşmediği, geçici iş göremezlik dönemi konusunda bir değerlendirme içermekte olup, söz konusu 18 aylık sürenin iş göremezlik oranı yönünden bir çelişki oluşturmadığı, toplanan kanıtlar ışığında davacı aleyhine giderilmesi gereken bir çelişkinin de bulunmadığı, bozma ilamında çelişki içerdiği belirtilen raporlar okunduğunda; Yüksek Sağlık Kurulu raporunda; "Gr41 I(18-----35)E %48.0 E cetveline göre %49.0"; Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulu raporunda ise, "Gr41 I (18Ba-----35) E %48.0 E cetveline göre %45.2 (yüzdekırkbeşnoktaiki)" değerlendirmesine yer verildiği, raporlardaki % 48,0 tespitinin aynı olduğu, E cetveline göre belirlemede farklı sonuca ulaşıldığı ve bu hâliyle giderilmesi gereken bir çelişkiden de söz edilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyize getirmektedir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda 506 sayılı Kanunun 99’uncu maddesi dikkate alındığında sigortalının trafik iş kazası sonucu meydana gelen yaralanmasının hangi tarihten itibaren sigortalıyı sürekli iş göremez hale getirdiğinin belirlenmesine gerek olup olmadığı, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu ile Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporları arasında giderilmesi gereken bir görüş farklılığının bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 19’uncu maddesinde, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurulları tarafından verilen raporlara istinaden, Kurum sağlık kurulunca meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalının sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanacağı belirtilmektedir.
Nitekim, dava konusu dönemde yürürlükte olan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 19’uncu maddesinde de geçici iş göremezlik hâli sonrasında Kuruma ait veya Kurumun sevk edeceği sağlık tesisleri sağlık kurulları tarafından verilecek raporlarda belirtilen arızalarına göre, iş kazası sonucu meslekte kazanma gücünün en az %10 azalmış bulunduğu Kurumca tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı düzenlenmiştir.
Buna göre, bedensel ve ruhsal arızalar nedeniyle sigortalıya ya da hak sahiplerine sosyal sigorta yardımlarının yapılabilmesi ve bu yardımların kusurlu işveren veya üçüncü kişilerden tahsil edilebilecek peşin sermaye değerinin belirlenebilmesi için sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının ve bu oranın ne zaman meydana geldiğinin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekmektedir.
İşçide oluşan meslekte güç kayıp oranı ve bu oranın ne zaman meydana geldiğinin saptanması ise ancak bu hususta yasal çerçevede bir raporun alınmış olmasına bağlıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.12.2013 gün ve 2013/10-485 E. 2013/1749 K. sayılı kararı).
İş kazası nedeniyle bağlanacak iş göremezlik oranının tespitinde izlenecek usul, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 95’inci maddesinde (506 sayılı Kanun"un 109. maddesinde) belirlenmiştir.
5510 sayılı Kanun’un 95’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, usulüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usulüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı hâlinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.
İş kazasının meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanun da aynı yönde düzenleme içermektedir.
Gerçekten de 506 sayılı Kanun’un 109’uncu maddesinde; sigortalının sürekli işgöremezlik, malullük ve erken yaşlanma hâllerinin saptanmasında, kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağı, kurumca verilen kararlara ilgililer tarafından itiraz edilmesi hâlinde durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağı ve Kurumun yaptıracağı incelemelerin kendi açısından Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun kararı ile sona ereceğini hükme bağlanmıştır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 28.06.1976 gün ve 1976/4 E. 1976/6 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere Kurulun kararları, Sosyal Sigortalar Kurumunu bağlayıcı ise de diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı yoktur.
İlgililerce Yüksek Sağlık Kurulunun kararına itiraz edilmesi hâlinde uygulamada bilirkişi incelemesi genellikle Adli Tıp Kurumu aracılığı ile yaptırılmakta olup, Adli Tıp Kurumu raporunun alınmasından sonra iki olasılık ortaya çıkmaktadır. İlk olarak, Adli Tıp Kurumu raporunun Yüksek Sağlık Kurulu raporunu doğrulamasıdır. Bu durumda Adli Tıp Kurumu raporunu çürütecek önemli bir neden, somut bir veri yoksa Adli Tıp Kurumu raporuna itibar edilebilir. Çünkü, iki üst sağlık kuruluşunun görüşü birbirini doğrulamaktadır. İkinci olasılık ise; Adli Tıp Kurumu raporu ile Yüksek Sağlık Kurulu raporlarının birbirine aykırı olmasıdır.
Bu durumda, her ne kadar Özel Daire tarafından Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu ile Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporları arasındaki görüş farklılığının Adli Tıp Genel Kurulundan rapor aldırılmak suretiyle giderilmesi gerektiği belirtilmiş ise de çelişkinin 2659 sayılı Adli Tıp Kanunu’nun 03.11.2016 tarihli ve 6754 sayılı Kanunun 30’uncu maddesi ile değişik Adli Tıp Üst Kurullarının Görevleri başlıklı 15’inci maddesinin “f” fıkrası uyarınca “Adlî Tıp İhtisas Kurulları ile Adlî Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri, konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceler ve kesin karara bağlar.” düzenlemesi çerçevesinde Adli Tıp Üst Kurullarınca giderilmesi gereklidir.
Anılan düzenlemeden de açıkça anlaşılacağı üzere, Adli Tıp Üst Kurulları çeşitli sağlık kuruluşları ile Adli Tıp İhtisas Kurulları raporları arasında çıkabilecek çelişkileri son merci olarak inceleyip kesin olarak karara bağlayacaktır.
Kanunun amacı bu tür uyuşmazlıkların ilânihaye sürüp gitmesini önlemek ve bir an önce en geniş katılımlı bir kurul kararı ile uyuşmazlığı sona erdirmektir. Tıp fakültesi ilgili ana bilim dalı sağlık kurulundan rapor alınması ve alınan raporun da farklı bir oran veyahut iş göremezliğin ne zaman başladığına dair yeni bir tarihtespit edilmesi ihtimalinde ortaya yeni çelişkilerin çıkacağı ve uyuşmazlığı çözümsüzlüğe iteceği kuşkusuz olduğundan Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas Kurulu raporu ile Yüksek Sağlık Kurulu raporlarının birbirine aykırı olması, raporlar arasında çelişki bulunması hâlinde Adli Tıp Üst Kurullarından; yürürlükte bulunduğu süre için Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne göre, 01.08.2008 tarihinden sonrası için ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde rapor alınarak, sigortalının sürekli iş göremezlik oranı ve sürekli iş göremez hâle geldiği tarih kesin olarak belirlenmelidir.
Nihayet 506 sayılı Kanun’un 99’uncu maddesinin ilk fıkrasında sürekli iş göremezlik geliri yönünden zamanaşımı hükümleri düzenlenmiştir. İlgili fıkrayla “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde, iş kazalarıyla meslek hastalıkları ve ölüm sigortalarından hak kazanılan gelir ve aylıklar, hakkı doğuran olay tarihinden itibaren beş yıl içinde istenmezse zamanaşımına uğrar. Bu durumda olanların gelir ve aylıkları yazılı istek tarihini takibeden aybaşından itibaren başlar.” düzenlemesi getirilmiştir. Böylece sürekli iş göremezlik geliri iş kazasının gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içerisinde istenmezse zamanaşımına uğrayacağından iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren bağlanmayacak ancak yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren bağlanabilecektir.
Somut olayda, davacının 28.01.1995 tarihinde geçirdiği trafik iş kazası neticesinde yaralandığı, 03.09.1999 tarihli İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu raporu ile “serebellar sendromu” tanısı ile özür durumuna göre çalışma gücü kaybının %45 olduğunun belirlendiği, bunun üzerine davacı tarafından 24.02.2000 tarihinde Kurumdan sürekli iş göremezlik geliri bağlanmasının talep edildiği anlaşılmaktadır. Gelir talebi üzerine Kurum tarafından aldırılan 12.02.2001 tarihli İzmir Eğitim Hastanesi Sağlık Kurulu raporunda “subdural effüzyon, hemonomotoraks, kvalükula fraktürü” tanısı konulmuş ancak maluliyetin merkezce tespitinin uygun görüldüğü belirtilmiştir. Bunun üzerine Kurum tarafından davacının gelir bağlama talebi reddedilmiş, Kurumun ret kararı üzerine davacı tarafından 17.10.2001 tarihinde karara itiraz edilmiştir. İtiraz üzerine Kurum tarafından 24.10.2001 tarihinde İzmir Eğitim ve Araştırma Hastanesinden, 24.01.2002 tarihinde Ege Üniversitesinden ve 16.05.2002 tarihinde Erenköy Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinden rapor aldırılmış, son alınan rapor sonrasında 01.06.2002 tarihinden itibaren davacıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanmıştır. Mahkemece alınan 11.01.2008 tarihli Yüksek Sağlık Kurulu Kararında davacının iş göremezlik oranının başlangıç tarihi son alınan rapor tarihi olan 16.05.2002 tarihi olduğu, sürekli iş göremezlik oranının %49 olduğu belirtilmiştir. Yine mahkemece alınan 29.09.2010 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda ise davacının sürekli iş göremez hâle geldiği tarih belirtilmeden sürekli iş göremezlik oranının %45,2 olduğu ve 28.01.1995 tarihinden itibaren tedavi sürecinin 18 aya kadar uzayabileceği, bu dönem itibariyle %100 oranında malul sayılması gerektiği bildirilmiştir.
Yukarıdaki bilgiler ışında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde, davacının 28.01.1995 tarihinde kaza geçirdiği, 03.09.1999 tarihli İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu raporu uyarınca özür durumuna göre çalışma gücü kaybının %45 olduğunun belirlendiği ancak Kurum tarafından davacının sürekli iş göremez hâle geldiği tarih olarak son alınan rapor tarihi olan 16.05.2002 tarihinin kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bu hâliyle davacının hangi tarihten itibaren sürekli iş göremez hâle geldiğinin şüpheye mahal vermeyecek şekilde tespit edildiğinden bahsetmek mümkün değildir. Bu nedenle mahkemece 506 sayılı Kanunun 109’uncu maddesinde öngörülen prosedür çerçevesinde, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu ile Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporları arasındaki görüş farklılığı, Adli Tıp Üst Kurullarından rapor aldırılmak suretiyle giderilerek, sigortalıda trafik iş kazası sonucu meydana gelen yaralanmanın hangi tarihten itibaren sigortalıyı sürekli iş göremez hale getirdiği belirlenmelidir. Ayrıca 506 sayılı Kanun’un 99’uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen zamanaşımı süresi ile zamanaşımının gerçekleşmesi hâlinde gelirin yazılı istek tarihini takip eden aybaşından itibaren başlayacağı hükmü de gözetilmelidir.
O hâlde yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde peşin temyiz harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 27.06.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.