13. Hukuk Dairesi 2015/35137 E. , 2018/844 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Asıl davada davacı, davalı kurum ile arasında sağlık hizmeti satın alım sözleşmesi olduğunu, davalı kurumun bu sözleşmeye göre sağlık hizmeti verdiği bir kısım hastayla ilgili ödemesi gereken tedavi bedelinden 141,70-TL kesinti yapması gerekirken, 14.344,04-TL kesinti yaptığını, 14.202,34-TL"nin fazla ve haksız yere kesildiğini ileri sürerek, davalı kurumun tedavi bedellerinde yaptığı haksız ve yasaya aykırı kesinti bedeli 14.202,34-TL"nin ödenmesi gereken tarihlerden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Birleşen davada davacı, davalı kurum ile arasında sağlık hizmeti satın alım sözleşmesi olduğunu, davalı kurum tarafından 2013 yılı Ekim ayı faturalandırma dönemine ait alacağından toplam 69.428,82-TL kesinti uygulanacağının bildirdiğini, işlemin haksız olduğunu ileri sürerek, iptalini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Anayasanın 141/III maddesi uyarınca mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Yargılama makamları iddia ve savunmayı, taraflarca gösterilen delilleri gereği gibi incelemek ve ulaştıkları sonucu ikna edici bir gerekçeyle kararlarına yansıtmak zorundadırlar. Aksi bir durum adil bir yargılama yapıldığını göstermez. Mahkeme kararlarındaki gerekçesizlik Anayasa"nın 36. maddesinde tanımlanan "adil yargılanma hakkı"nın ihlalidir.
6100 sayılı HMK’nun 294. maddesi gereğince de mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nun 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK’nun 298/2. maddesi gereğince de, gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün de birbirine uyumlu olması gerekir. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK"nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
Somut uyuşmazlıkta, kısa kararda "Davanın kabulüne, 14.202,34-TL kesinti bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine" karar verildiği, gerekçeli kararın hüküm kısmında ise; "1-Mahkememizin 2015/86 E. sayılı dava dosyasında; Davacının davasının kabulüne, 14.202,34-TL kesinti bedelinin 03.05.2013 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, "2-Mahkememizin işbu davasıyla birleşen yine mahkememizin 2014/810 E. 2015/312 K. sayılı dava dosyasında; davacının davasının kabulüne, davalı ... Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce tesis edilen 2013 Ekim faturalandırma dönemine ait toplam 69.428,82-TL"lik kesinti işleminin iptaline" şeklinde karar verildiği, böylece yukarıda açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulduğu gibi, gerekçeli kararda davalının yapmış olduğu savunma ve itirazlar hakkında herhangi bir açıklama ve gerekçe bulunmadığı anlaşılmaktadır. Oysaki mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması Anayasa hükmü olduğu gibi kararın yukarıda belirtildiği şekilde HMK 297. maddesinde yer alan hususları kapsaması da zorunludur. İncelenen mahkeme kararının bahsi geçen yasa hükümlerine aykırı olduğu anlaşılmakla, gerekçesiz bir şekilde ve usulün 297. maddesine aykırı olarak yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, ikinci bent gereğince davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.