Genel güvenliği kasten tehlikeye sokma ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından sanık M. D.."ın TCK"nun 170/1-c, 62, 50 ve 52. maddeleri uyarınca 3.000 Lira, 6136 sayılı Kanunun 13/1, 62, 50, 52 ve 54. maddeleri uyarınca 6.000 ve 375 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve müsadereye ilişkin, Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.06.2009 gün ve 359-205 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.10.2012 gün ve 3735-7221 sayı ile;
"...Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
A)Sanık Mehmet Sait Dündar hakkında 6136 sayılı kanuna muhalefet suçundan kurulan hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi (onanmasına),
B) a-M. D.."in işyeri camına ateş edilmesi eylemi ile ilgili olarak yapılan incelemede; sanık M. D.."ın, işyerinin içerisinde olduğunu bildiği, M. D.."i korkutmak kastıyla ruhsatsız tabancası ile bu işyerine doğru 2 el ateş etmekten ibaret eyleminin, 5237 sayılı TCK"nun 106/2-a maddesinde düzenlenen silahla tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan hüküm kurulması,
b-Sanık M. D.."ın adli sicil kaydındaki sabıkasının tekerrüre esas olup olmadığının karar yerinde tartışmasız bırakılması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 08.11.2012 gün ve 57216 sayı ile; Özel Dairece bozma kararının verildiği tarihten önce sanığın ölmesi nedeniyle hükmün bozulmasına ve sanık hakkındaki kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 26.12.2012 gün ve 5519-10056 sayı ile; "Sanığın 23.12.2009 tarihinde öldüğü nüfus kayıt örneğinden anlaşılmakla, sanık hakkında açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK"nun 64. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesi zorunluluğu bozmayı gerektirmekle (bozulmasına), düşme kararı verilmediğinden bu konuda karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gönderilmesine" karar verilmesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; çıkartılan nüfus kaydında sanığın temyiz aşamasında öldüğünün belirtilmesi halinde yapılması gereken işlemin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Temyiz aşamasında Yargıtay C.Başsavcılığınca UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) kullanılarak çıkarılan nüfus kayıt örneğinde, sanığın yerel mahkeme hüküm tarihinden sonra 23.12.2009 tarihinde öldüğü bilgisinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nun 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği, hükümlünün ölümü halinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, müsadere ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Buna göre, kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi halinde kovuşturma imkanının bulunmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı, kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi halinde ise mahkemece düşme kararı verilecektir. Ölümün ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirdiğinden iştirak halinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak ölümden önce tahsil edilmiş bulunan para cezaları mirasçılarına iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları da mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.
Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından, düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
Temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) vasıtasıyla alınan nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması veya sanık adına tebliğnamenin tebliğ edilmesi için çıkarılan evrakın öldüğünden bahisle iade edilmesi gibi durumlarda, ölümün kamu davasının düşürülmesini gerektiren bir neden olduğu da göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz merciince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilerek yerel mahkemelerce mahallinde yapılan araştırmada sanığın öldüğünün kesin olarak belirlenmesinden sonra düşme kararı verilmesinin sağlanması gerekmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 05.03.2013 gün ve 1560-81, 05.03.2013 gün ve 131-75, 13.03.2012 gün ve 360-95, ile 06.05.2008 gün ve 97-101 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı üzerine Özel Dairece, UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) kullanılarak alınan nüfus kayıt örneğinde sanığın hükümden sonra 23.12.2009 tarihinde öldüğü bilgisi yer aldığından, gerekli araştırmanın yapılarak sonucuna göre TCK’nun 64 ile 5271 sayılı CMK"nun 223. maddeleri uyarınca müsaderesine hükmolunan eşyayı da kapsayacak şekilde gereken hükmün mahkemesince verilmesinin temini için itirazın kısmen kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının ölüm nedeniyle düşme kararının Özel Dairece verilmesi gerektiğine ilişkin kısmının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının düşme kararının Özel Dairece verilmesi gerektiğine ilişkin kısmının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.04.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.