8. Ceza Dairesi 2017/15481 E. , 2020/131 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : İftira
HÜKÜM : Beraat
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Mahkemece kanıtlar değerlendirilip gerektirici nedenleri açıklanmak suretiyle verilen beraat kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, katılan vekilinin, sanığın özel kastı bulunduğuna ve cezalandırılması gerektiğine yönelik temyiz itirazının reddiyle hükmün ONANMASINA, 07.01.2020 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI DÜŞÜNCE
Sanık ... hakkında iftira suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda yerel mahkemece sanığın beraatine ilişkin hükmün onanması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne aşağıdaki nedenlerle katılma olanağı olmamıştır.
Dosyada mevcut bilgi, beyan ve tutanaklara göre katılan ... "ın, sanığa ait .... Sanayi Sitesi .... Cad. No: 38 Selçuklu/Konya adresindeki iş yerinde kiracı olduğu ve oto yıkama işletmeciliği yaptığı, 2013 yılı Eylül ayından itibaren kira bedellerinin ödenmemesi nedeniyle aralarında çıkan anlaşmazlığın husumete dönüştüğü, katılan ..."in 04.09.2013 tarihinde polis merkezi amirliğine müracaatla sanık ..."un cinsel tacizde bulunduğu iddiası üzerine ... hakkında cinsel taciz suçundan kamu davası açıldığı ve yapılan yargılama sonunda Konya 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/816 (E)- 1107 (K) sayılı kararı ile sanığın beraatine karar verildiği görülmüştür.
Katılan ... Kahraman"ın 04.09.2013 tarihinde sanık ... hakkında cinsel taciz suçlamasında bulunmasından sonra sanığın Konya Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazdığı 13.09.2013 günlü şikayet dilekçesi ile kiralanan iş yerinde ...."ın "...esrar, eroin pazarladığı..." isnadında bulunduğu ve Cumhuriyet Başsavcılığınca şikayetçi sıfatıyla tesbit olunan 17.09.2013 günlü ifadesinde de, ..."ın iş yerinde esrar, eroin yetiştirdiği, uyuşturucu madde temin ettiği yönünde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.
Sanık ..."un şikayet dilekçesi ile beyanındaki iddialar doğrultusunda ..."ın kiracı sıfatıyla bulunduğu işyerinde kollukça yapılan araştırmada uyuşturucu ekimine ilişkin delile rastlanılmadığı, kiralayan ve kiracı olan taraflar arasında kira ilişkisi nedeniyle yaşanan tartışma nedeniyle birbirlerinden davacı olduklarına dair 02.10.2013 tarihli tutanak düzenlenmiştir.
Sanık ..."un, ..."ın uyuşturucu yetiştirdiği ve ticareti yaptığı yönündeki iddia ve beyanları nedeniyle yapılan soruşturma neticesi, ... hakkında Konya Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 11.10.2013 tarihli kararı ile ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ve sanık hakkında da sanığın, ... haklarındaki iddialarının kendisi hakkındaki şikayet nedeniyle kızgınlıktan kaynaklandığı ve asılsız olması sebebiyle iftira suçundan TCK.nın 267/1 maddesi gereğince cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonunda temyize konu karar ile "...sanığın kiracısı olan katılan hakkında yasal şikayet hakkını kullandığı ve sanıkta iftira etme özel kastı bulunmadığı tesbit edildiğinden unsur itibarıyla oluşmayan müsten suçtan ötürü sanığın CMK.nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine..." karar verilmiştir.
Sanığın şikayet dilekçesi ile Cumhuriyet Başsavcılığınca tesbit olunan beyanlarındaki ... hakkındaki iddialarının 2313 sayılı Yasa kapsamında uyuşturucu (esrar) ekimi yapıldığı ve TCK.nın 188/3. maddesinde düzenlenen uyuşturucu temin ve ticareti yapıldığına ilişkin olup, anılan kanun ve maddelerde söz konusu fiillerin ağır cezai yaptırımı bulunmaktadır.
Yerel mahkemece "sanığın kiracısı olduğu katılan hakkında yasal şikayet hakkının kullandığı ve iftira etme özel kastının bulunmadığı..." gerekçesiyle beraat kararı verilmiş ve sayın çoğunluk tarafından beraat kararının onanması yoluna gidilmiştir.
Mahkemenin gerekçe ve kabulü karşısında "şikayet hakkı kavramı üzerinde durulması gereklidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 30.04.2019 tarih ve 2016/16- 193 (E), 2019/391 (K), 16.05.2019 tarih ve 2018/16- 60 (E), 2019/431 (K) sayılı kararlarında "5237 sayılı TCK.nın "Adliyeye Karşı Suçlar" bölümünde yer alan "İftira" başıklı 267 maddesinin 1 fıkrası;
"(1) Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" şeklinde düzenlenmiştir.
İftira suçu, failin, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesidir. İftira suçunun konusunu hukuka aykırı fiil oluşturur. Bu fiilin suç oluşturması şart değildir. Disiplin yaptırımını veya başka bir idari yaptırımı gerekli kılan fiiller de iftira suçunun konusunu oluşturabilir. Hukuka aykırı bir eylemin gerçekleştirildiğine yönelik isnat yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunmak suretiyle yapılabileceği gibi basın ve yayın aracılığıyla da yapılabilir.
Özgü suç olarak düzenlenmediği için herkes tarafından işlenebilen iftira suçunda, hukuka aykırı fiil isnadının belli bir kişiye yönelik olması gerekir. Ancak isnada muhatap kişinin yapılacak bir araştırma sonucunda kimliğinin belirlenebilir olması yeterli olup isminin açıkça belirtilmesi zorunlu değildir.
İftira suçu failinin, isnat ettiği fiil gerçekte hiç işlenmemiş olabileceği gibi, işlenmiş olmakla birlikte kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından işlenmemiş olabilir. Yine, kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından hukuka aykırı bir fiil işlenmiş bulunmakla birlikte; iftira suçunun faili, bu fiilin karşılığında isnatta bulunulan kişiye verilecek yaptırımı ağırlaştıracak bazı eklemelerde bulunmuş olabilir. Bu durumlarda da iftira suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.
Öte yandan, iftira suçunun oluşabilmesi için, iftira suçu failinin, hukuka aykırı fiil isnat ettiği kişinin bu fiili işlemediğini bilmesi gerekmektedir. Bu açıdan, iftira suçu ancak doğrudan kastla işlenebilir. Ancak bu suçun oluşabilmesi için, doğrudan kast tek başına yeterli olmayıp ayrıca failin hukuka aykırı fiil isnat ettiği kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir müeyyideye maruz kalmasını sağlamak amacıyla hareket etmesi gerekir. Bu nedenle, iftira suçu açısından failde kastın ötesinde belirtilen amacın varlığı, bir başka deyişle özel kastın bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla; failin, belirli olay veya olgulardan yola çıkarak, isnat ettiği fiilin mağdur tarafından işlendiği inancı ve şüphesi ile ihbarda bulunması halinde iiftira suçunun unsurları oluşmayacaktır.
Yine, içeriği kanıtlanamasa dahi, gerçekleştirilen ihbar veya şikayetin bir anayasal hakkın kullanılması olarak değerlendirilebildiği hallerde, bir huka uygunluk nedeninin varlığı söz konusu olacaktır. Anayasamızın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 40. maddesinde, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal eden herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu, 74. maddesinde, vatandaşların ve karşılıklılık bulunması koşuluyla Türkiye"de oturan yabancıların, kendileriyle veya kamu ile ilgili hususlarda dilek ve şikayet haklarının bulunduğu vurgulanmıştır. Bireylere tanının bu anayasal hak, onların idare ve diğer bireylerle ilişkilerinde gerek "çıkarlarını koruması", gerek "özgürlüklerini kısıntısız" kullanabilmesi bakımından, devlet organlarına başvurmasını gerekli kılar. Bu başvuru,
bireyin kendisi, üçüncü kişi veya kamuyla ilgili olabilir. Başvurulabilecek devlet organları da, yasama, yürütme ve yargıdır. Dilekçe hakkının yargısal alanda başlıca ortaya çıkış biçimi ise, ihbar ve şikayet hakkının kullanılmasıdır." şeklindeki açıklamalarda iftira suçunun unsurları ve şikayet hakların kapsamı vurgulanmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararları ile birçok kararda anlaşılacağı üzere şikayet hakkından söz edebilmek için şikayetin "belirli maddi olay ve olgulara dayanması" gerekmektedir.
Şikayet (dilekçe) hakkının kullanılmasının iftira suçunda hukuka uygun kabul edilebilmesi için, ortada gerçek maddi bir olayın bulunması ya da failin bu olay gerçek olduğuna inanmasını gerektiren olguların var olması gerekir. Maddi bir olaya veya olgu bulunmadan gerçek olmayan bir suç isnadı durumunda hakkın kullanılmasından söz edilemez. Şüphe duyulması için ciddi bir sebep veya olgu olmadığı halde soyut bir düşünce ile ihbarda bulunmak şikayet hakkının kötüye kullanılması ve iftira suçunu oluşturur. (4. C.D. 23.02.2002 tarih ve 16813/19104 sayılı kararı)
Maddi vaka ve somut olgulara dayanmayan ihbar ve şikayetlerin şikayet hakkı kapsamında değerlendirilmesi durumunda kişilerin onur, şeref ve saygınlıkları rencide edilmiş olacak, namuslu ve dürüst kişiler korumasız kalacak ve toplum nezdinde itibarları sarsılacaktır.
Somut olayda, sanık kiracısı olan katılan ile kiralayan-kiracı ilişkisinden ve kısa bir süre önce katılanın sanık hakkında cinsel taciz yönündeki şikayeti üzerine hiçbir maddi vaka ve olguya dayanmadan katılanın uyuşturucu madde ektiği ve ticareti yaptığına dair TCK.nın kapsamında suç teşkil eden fiiller nedeniyle Cumhuriyet Savcılığına dilekçe verdiği ve beyanında da bunu tekrarladığı, böylece TCK.nın 267. maddesinde tanımlanan iftira suçunun tüm unsurları oluşmuştur.
Bu sebeple sanığın mahkumiyetine karar vermek gerekirken hatalı değerlendirme sonucu beraatine karar verilmesi doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle iftira suçundan sanığın beraatine dair yerel mahkeme kararının onanmasına yönelik sayın çoğunluğun görüşüne katılma olanağı olmamıştır. 07.01.2020