Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/6734
Karar No: 2019/7547

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/6734 Esas 2019/7547 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2017/6734 E.  ,  2019/7547 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ:Sulh Hukuk Mahkemesi
    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    1954 yılında yapılıp kesinleşen genel arazi kadastrosu sırasında .....mahallesi 207 parsel sayılı 38.100 m² yüzölçümündeki taşınmaz, .... tahrir sıra nolu vergi kaydı uygulanarak .....adına tespit ve tescil edilmiştir.
    2004 yılında yapılıp 08.11.2004 - 08.12.2004 tarih aralığında ilân edilen 2859 sayılı Kanun uyarınca yapılan yenileme kadastrosu sırasında ..... adına tapuda kayıtlı bulunan eski 207 parsel sayılı 38.100 m² yüzölçümündeki taşınmaz, 246 ada 32 parsel sayısıyla 37.637,92 m² yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir.
    Davacı ... Yönetimi askı süresi içinde 08.12.2004 tarihli dilekçe ile 246 ada 32 parsel sayılı taşınmazın kesinleşen orman tahdidi içinde kalan orman sayılan yerlerden olduğu halde, 2859 sayılı Kanun uyarınca yapılan yenileme kadastrosu sırasında kesinleşen orman sınırlarına uyulmadığını, orman vasfındaki taşınmazın yüzölçümünün daraltıldığını ileri sürerek yenileme çalışmasının iptali ve taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tescili istemiyle kadastro mahkemesinde dava açmış, mahkemece yenileme işlemine itiraz davasının reddine, tapu iptali ve tescil davası yönünden davaya bakmakla görevli mahkemenin genel yetkili mahkemeler olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
    Tapu iptali ve tescil davası aktarılan sulh hukuk mahkemesince davanın 3402 sayılı Kadastro Kanununun iptal olunan 12/3. maddesi uyarınca hak düşürücü sürede açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, kesinleşen orman tahdidine dayalı tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.
    Yörede 1954 yılında yapılmış arazi kadastrosu ve 1970 yılında yapılmış orman kadastro çalışması bulunmaktadır.
    Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; yörede yapılan orman kadastrosu 21.07.1970 tarihinde ilân edilmiş olup, orman kadastrosunun iptali için öngörülen hak düşürücü süreler dava tarihi itibariyle çoktan geçtiğinden orman kadastrosu kesinleşmiştir. Orman Yönetimi de; çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman tahdit haritası içinde kaldığı iddiasıyla dava açmıştır. Bilindiği üzere orman kadastrosunun kesinleşmesiyle tahdit içinde kalan taşınmazlar kamu malı niteliğini kazanır ve her zaman açılacak dava ile tapu kayıtları iptal ettirilebilir.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.12.2008 gün ve Esas 2008/7-717 Karar 2008/722 sayılı kararında da değinildiği üzere en geniş anlamıyla “kamu malı” kavramı, Devletin veya kamu tüzel kişiliğine sahip idarelerin, kamu hizmetlerini ifa ederken kullandıkları ve yararlandıkları malları ifade etmektedir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16. maddesinde “Kamu Malları” başlığı altında, kamunun ortak kullanımına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerler hakkında ayrıntılı düzenlemeler bulunmakta, eş düzenlemelere 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinde (madde 641, 912) ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununda (madde 715, 999) yer verilmektedir.
    Keza, 3402 sayılı Kanunun 16/D maddesinde Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlara da yer verilmiştir. Kamu malları üzerinde özel mülkiyet kurulamaz. Bunlar kamu hizmeti yönünden tahsis edildikleri yetkili idarece kamu malı olmaktan çıkarılmadıkları sürece temlik edilemez; kazandırıcı zamanaşımı yoluyla da edinilemezler. Kamu malı niteliği kazanmış bir taşınmaz özel mülkiyete konu olamayacağından tapuya bağlansa bile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 931 ve Türk Medenî Kanununun 1023. maddeleri bu durumda uygulanmaz. (Y.H.G.K. 30.09.1981 gün, E. 1979/1-167- K. 1981/656, 03.12.2008 gün ve 2008/7-717-722). Bu sonuçlara bağlı olarak, Hukuk Genel Kurulunun 21.2.1990 gün ve 1989/1-700 E.- 1990/101 K.; 18.10.1989 gün 1989/1-419 E.- 1989/528 K. sayılı kararlarında da açıklandığı üzere; kamu malı niteliği taşıyan bir taşınmazın her nasılsa özel mülk olarak tapuya tescil edilmesi bir yolsuz tescil olup, bu husus o yerin özde tescile tâbi bulunmama (kamu malı olma) niteliğini değiştirmez (YHGK’nın 26.02.2003 gün ve 2003/12-116 E./ 2003/111 K.; 25.12.2002 gün ve 2002/12-1101 E.- 2002/1113 K. sayılı kararları).
    Kamu malları özel mülkler gibi devir ve temlik edilemezler. Böyle durumlarda, iyiniyet veya tapu siciline güven ilkelerinin uygulama yeri de yoktur (YHGK’nın 11.06.2003 gün ve 2003/13-414 E. ve 2003/410 K. sayılı kararı).
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 08.05.1987 tarih 1986/3 Esas ve 1987/4 Karar sayılı ilamı da, 766 sayılı Tapulama Kanununun hak düşürücü süre ve kamu malına ilişkin 31 ve 35. maddeleriyle ilgili olup, içtihadı birleştirme kararı ile kamu mallarında hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı kabul edilmiştir. 766 sayılı Kanunun 31 ve 35. maddelerine koşut düzenlemeler 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12 ve 16. maddelerinde de yer aldığına göre, sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararı 3402 sayılı Kanunun yürürlüğü döneminde de uygulama olanağı bulacaktır.
    5841 sayılı Kanunla, 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen "Bu hüküm iddianın ve taşınmazın niteliği ile Devlet ya da diğer kamu tüzel kişilikleri olsa dahi tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" hükmü ile aynı kanuna eklenen Geçici 10. maddesindeki "Bu Kanunun 12. maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" hükmü, Anayasa Mahkemesinin 12/05/2011 gün ve 2009/31-77 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve iptal kararı 23/07/2011 tarihli 28003 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
    Gerek 766 sayılı Kanunun 31/2. maddesi ve gerekse 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, Devlet Ormanları hakkında Orman Yönetimi tarafından açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tâbi olup olmadığı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve özel şahıslar ile Orman Yönetimi arasında bir ayrım da içermemekte ise de “Kamu Malı” savıyla açılacak davalarda 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı konusundaki Yargıtay kararları yerleşik içtihat halini almıştır.
    Bu nedenle, orman iddiasıyla açılan temyize konu dava yönünden 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma olanağı bulunmadığından mahkemece işin esasına girilerek yöntemine uygun şekilde orman araştırması yapılıp oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 17/12/2019 günü oy çokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY YAZISI
    Dava konusu taşınmaz 1954 yılında yapılan arazi kadastrosu sonucunda vergi kaydı uygulanarak davalı gerçek kişi adına tespit ve tescil edilmiştir. Yörede yapılan yenileme kadastrosu sonucu dava konusu eski 207 parsel yenileme ile 246 ada 32 parsel numarası almış ve tesis kadastrosu sonucu oluşan tapu kaydında yüzölçümü 38.100 m² iken yenileme sonucunda yüzölçümü 462.08 m² azalarak 37.637,92 m²"ye düşmüştür. Buna rağmen, Orman Yönetimi orman alanının daraltıldığı iddiası ile yenileme kadastrosuna itiraz etmiştir. Kadastro mahkemesince keşif yapılmış alınan bilirkişi raporuna göre taşınmazın tamamı üzerinde tarımsal faaliyet yapılmadığı ve palamut ağaçları ile kaplı olduğu, taşınmaz sınırlarının zeminde mevcut olmadığı, kuzey, güney ve doğu sınırının ormanla komşu olup sadece batı sınırında 31 sayılı parselin bulunduğu, zemin ile paftasının farklı olduğu bu sebeple yenileme kadastrosu yapıldığı, dava konusu parselin ilk tesis kadastrosu sırasında 38100 m², yenileme sırasında 37637,92 m² yüzölçümünde olduğu, aralarında 462,08 m² fark olduğu, tüm sınırlar belirsiz olduğundan yönetmeliğin 18-e maddesine belirtilen tapulama veya kadastro teknik belgeleri ile bundan sonraki değişiklik işlemlerinde yapılan ölçülerde hata bulunmaması halinde bu belgelere göre oluşturulan sınırdır tanımına uygun olduğundan bu maddeye göre belirlendiği, ilk tesis kadastrosundaki mülkiyet sınırı ile yenileme neticesi oluşan sınırların aynı olduğu, herhangi bir değişiklik ve genişletmenin olmadığı, yenileme sırasında parsel sınırları tamamen ilk tesis kadastrosundaki ölçü değerleri ve pafta esas alındığında yeni bir parsel oluşmadığı, parsel sınırlarında bir genişletme oluşmadığı ve ormana girilmediği belirlenerek yenilemeye itirazın reddine karar verilmiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Orman Yönetiminin tapu iptali ve tescil talebi yönünden görevsizlik kararı verilerek dosya sulh hukuk mahkemesine gönderilmiştir. Sulh hukuk mahkemesince davanın 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
    Yörede 1954 yılında yapılmış arazi kadastrosu, 21.07.1970 tarihinde yapılan orman kadastrosu bulunmaktadır.
    Davalı gerçek kişi adına 1954 tarihinde yapılan arazi kadastrosunun kesinleşmesi sonucu tapu kaydı oluşmuş, 1970 yılında yapılan orman kadastrosu da kesinleşmiş, gerçek kişi adına tapu kaydı oluştuktan 50 yıl sonra 2004 tarihinde yapılan yenileme kadastrosu sonucunda davacı ... Yönetimi yenilemeye itiraz prosedürü çerçevesinde gerçek kişi adına tapuda kayıtlı taşınmaz üzerinde mülkiyet iddia ederek orman niteliği ile tescili için dava açmıştır. Kadastro mahkemesince yapılan keşif sonucu dava konusu taşınmazın kullanılmadığı üzerinin palamut ağaçları ile kaplı olduğu belirlenmiştir. Davalı gerçek kişinin adına tapuya kayıtlı olan taşınmazını kullanmaması sonucu üzerinin ağaçlar ile kaplanması taşınmazın hukuken orman olduğu anlamına gelmez. Orman tahdidi kesinleşmiş ve üzerinden yenileme kadastrosu tarihine kadar 34 yıl geçmiş ve yenileme kadastrosuna itiraz davası kadastro mahkemesince “yenileme sırasında parsel sınırları belirlenirken tamamen ilk tesis kadastrosundaki ölçü değerleri ve pafta esas alındığından” reddedilmiştir. Akabinde sulh hukuk mahkemesince davanın 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
    Sayın çoğunluğun sulh hukuk mahkemesince işin esasına girilmesi yönündeki bozma gerekçesine katılıyorum. Ancak taşınmazın orman olup olmadığı yönünde araştırma yapılırken 6292 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 12. maddesinde (Ek fıkra: 19/4/2012 - 6292/13 md.) “Orman kadastrosu yapılıp kesinleşen yerlerde, Orman Yönemince başka bir değerlendirme yapılmaksızın kesinleşen orman kadastrosuna göre işlem yapılır.” düzenlemesinin nazara alınması gerekmektedir. Orman İdaresinin orman tahdidinin kesinleştiği yerlerde ancak tahdide dayalı dava açabileceği, Orman Yönetimince “eylemli orman“ iddiasına dayalı olarak açılan davanın dinlenemeyeceği, bu nedenle uzman orman bilirkişi kurulu tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada çekişmeli taşınmazın orman tahdidi içinde kalan yerlerden olduğu anlaşıldığı takdirde davanın kabulüne karar verilmesi, tahdit dışında olmasına rağmen eylemli orman niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde davanın reddinin gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun “yöntemine uygun şekilde orman araştırması yapılıp oluşacak sonuca göre hüküm kurulmasını“ gerektiği şeklindeki genel nitelik taşıyan bozma gerekçesine katılmıyorum. 17.12.2019


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi