20. Hukuk Dairesi 2019/5100 E. , 2019/7546 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... Yönetimi ve Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Çekişmeli ....parsel, 1990 yılında 3402 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosu sırasında, orman vasfı ve 1600830 m2 yüzölçümüyle sınırlandırılmış ve tapuya tescil edilmiştir. Davacılar, taşınmazın çeşitli bölümlerinin kendilerine ait olduğu iddiasıyla tapu kaydının iptali ve adlarına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile (A) (2896 m2) bölümünün ... ve arkadaşları; B2 (17.750 m2) bölümünün ... ve ...; C2 (7231 m2) bölümünün ...; D2 (19337 m2) bölümünün ... ve arkadaşları; E (418 m2), F (285 m2), G2 (18627 m2) bölümlerinin ....ve arkadaşları; H (21536 m2) bölümünün ... ve arkadaşları adına tapuya tesciline, kalan bölümler hakkındaki davanın reddine karar verilmiş, davalı ... Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine 20. Hukuk Dairesinin 05.02.2013 tarih 2012/9024 E.- 2013/779 K. sayılı kararıyla hüküm bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma ilamında ‘‘Gerçek kişiler adına tescile karar verilen taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu ve 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerinde öngörülen şartların gerçekleştiği gerekçesiyle hüküm kurulmuşsa da uzman bilirkişi raporuna ekli 1960 tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafında çekişmeli 1713 parsel sayılı taşınmazın tümünü komşuları ile birlikte gösteren kadastro paftası ile çakıştırılmadan, sadece dava konusu edilen bölümlerin gösterildiği, bu nedenle raporun denetlemeye elverişli olmadığı, bunun yanısıra 1713 sayılı parselin tapu kaydının ve varsa kadastro tesbit tutanak suretinin de dosyada bulunmadığı, komşu parsellere ait kayıtların getirtilmediği, dosyaya ibraz edilen Ağustos 1963 tarih 13 numaralı tapu kaydının da mahallinde uygulanmadığı anlaşılmaktadır. Her nekadar, gerçek kişilerin temyizi bulunmamaktaysa da tapu kayıtları sahipleri lehine olduğu kadar aleyhine de delil teşkil eder. Dava, aynı zamanda 10 yıllık sürede genel mahkemede açılan, 3402 sayılı Kanunun 4. maddesine göre yapılan orman kadastrosuna itiraz davasıdır. Ancak, çekişmeli orman parselinin tutanağı ya da tapusu getirtilmemiş, 3402 sayılı Kanunun 22/ son maddesi gereğince tapu kütüğüne aktarılan bir yer olup olmadığı araştırılmamıştır.
O halde; mahkemece, bir harita-kadastro mühendisi ile üç orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte, 1713 parseli komşularıyla birlikte gösteren arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile 1960 tarihli memleket haritası ve bunun yapımına esas alınan hava fotoğrafları dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar steroskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü belirlenmeli, dava konusu edilen taşınmaz bölümlerinin sınırlarında komşu kadastro parselleri varsa bunlara ait tespit tutanakları, varsa dayanağı kayıt ve belgeler, davalı iseler dava dosyaları getirtilmeli, orman sayılan yerlerden değilse, davacıların tutunduğu tapu kaydı ilk oluşumundan itibaren tüm gittileriyle uygulanmalı, değişir sınırlar içeriyorsa kapsamı 3402 sayılı Kanunun 20/B ve C maddeleri gereğince belirlenmeli, her nekadar orman kadastrosunun kesinleşmediği ve tapuya dayanılmadan dava açılabileceği kabul edilmişse de, taşınmazların orman içi açıklık konumunda olması halinde zilyedlikle kazanılamayacğı, ancak, geçerli ve taşınmaza uyan tapu kaydı varsa kazanılabileceği düşünülmeli, 1713 sayılı parselin varsa tutanak sureti, tapu kaydı oluşmuşsa bu tapu kaydı getirtilmeli, bundan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.’’ gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulü ile 11.06.2018 tarihli fen bilirkişi raporunda gösterilen A (2896 m2) bölümünün ... ve arkadaşları; B2 (13105,78 m2) bölümünün ... ve ...; C1 (12283,84 m2) bölümünün ...; D1 (19741,40 m2) bölümünün ... ve arkadaşları; E (418 m2), F (285 m2), G1 (13164,71 m2) bölümlerinin ......ve arkadaşları; H (21536 m2) bölümünün ... ve arkadaşları adına tapuya tesciline, kalan bölümlere yönelik davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli taşınmazlar orman alanı içinde bırakılmış, bu işlem 05/11/1990 - 05/12/1990 tarihleri arasında ilân edilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmuşsa da bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; mahkemece davacıların tutunduğu tapu kaydı tüm tedavülleri ile getirtilerek usulüne uygun biçimde uygulanıp kapsamı belirlenmeden ve dava konusu 1713 parsel numaralı taşınmazın dava edilen bölümlerinin sınırında komşu kadastro parselleri olup olmadığı belirlenip komşu parsellere ait kadastro tutanakları ile dayanak kayıt ve belgeleri ile oluşmuş ise tapu kayıtları getirtilmeden ayrıca taşınmazların eski tarihli hava fotoğrafı ve memleket haritasına göre nitelikleri saptanmadan hüküm kurulmuştur. Eksik araştırma ve incelemeye dayalı hüküm kurulamaz.
Bu nedenle, mahkemece, bir harita - kadastro mühendisi ile üç orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte, 1713 parseli komşularıyla birlikte gösteren arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile 1960 tarihli memleket haritası ve bunun yapımına esas alınan hava fotoğrafları dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar steroskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü belirlenmeli, dava konusu edilen taşınmaz bölümlerinin sınırlarında komşu kadastro parselleri varsa bunlara ait tespit tutanakları, varsa dayanağı kayıt ve belgeler, davalı iseler dava dosyaları getirtilmeli, orman sayılan yerlerden değilse, davacıların tutunduğu tapu kaydı ilk oluşumundan itibaren tüm gittileriyle getirtilip keşifte uygulanarak fen bilirkişi tarafından kapsamı denetime elverişli biçimde saptanmalı, tutunulan tapu kaydı değişir sınırlar içeriyorsa kapsamı 3402 sayılı Kanunun 20/B ve C maddeleri gereğince belirlenmeli, her nekadar orman kadastrosunun kesinleşmediği ve tapuya dayanılmadan dava açılabileceği kabul edilmişse de, taşınmazların orman içi açıklık konumunda olması halinde zilyedlikle kazanılamayacağı, ancak, geçerli ve taşınmaza uyan tapu kaydı varsa kazanılabileceği düşünülmeli, 1713 sayılı parselin tutanak sureti, tapu kaydı oluşmuşsa bu tapu kaydı getirtilmeli, tüm delillerin toplanıp değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Kabule göre de mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak doğmuştur. Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usuli kazanılmış hak” ya da “usuli müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 10.02.1988 tarih, 1987/2-520 E. - 1988/89 K. sayılı ilamında; “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir…” şeklinde tanımlanmaktadır. Mahkemenin 17.06.2010 tarihli kararını temyiz etmeyen davacılar aleyhine ve davalılar lehine usuli kazanılmış hak durumu oluştuğu dikkate alınmadan davacı ... ile ... ve ... adlarına ilk karar ile hüküm altına alınan miktardan daha fazla alanın tesciline karar verilmesi, ayrıca mahkemece dava konusu taşınmazın hakkındaki dava reddedilen bölümleri yönünden ayrıca tescil hükmü kurulması gerekli değil iken bu taşınmazların orman vasfıyla Hazine adına tescili yönünde hüküm kurulması hatalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 17/12/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.