11. Ceza Dairesi 2019/3618 E. , 2020/7027 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Sahte belge düzenleme, defter ve belge gizleme, tefecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
I-Defter ve belge gizleme suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik sanık müdafinin temyiz taleplerinin incelenmesi:
Yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilerek tartışılan delillere, Mahkemenin oluşa uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, sanık müdafinin diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir, ancak;
Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı yanlış yorumlanarak, 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin uygulanmaması,
Yasaya aykırı, sanık müdafinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümün hüküm fıkrasından çıkarılması ve yerine ""Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararından sonra oluşan duruma göre, sanık hakkında, 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesinin 1. ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesinin uygulanmasına"" ibarelerinin yazılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, oy birliğiyle;
II-2009 takvim yılında sahte belge düzenleme suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik sanık müdafinin temyiz taleplerinin incelenmesi:
“2009 takvim yılında sahte belge düzenleme” suçundan açılan davada; sanığın, duruşmada “ ..tüm faturaların gerçek satışa dayalı olduğunu, kredi kartı ile altın alıp tekrar nakte çevirdiklerini...” beyanı ile müfettişe verdiği ifadesinde, müşterilerinin gelip kendisinden kredi kartları ile has altın aldıklarını, aynı anda da altınları kendisine geri verdiklerini ve POS cihazı çekişlerine karşılık müşterilere gider pusulası ve fatura düzenlediği yönündeki ikrarına rağmen dosya içerisinde bahse konu gider pusulaları ve faturaların bulunmadığı, yine suça konu belgelerin 213 sayılı VUK‘da sayılan belgelerden olup olmadığının ve hangilerinin sahte düzenlendiğinin belirlenmediğinin anlaşılması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından,
1- Suçun maddi konusunu oluşturan fatura ve gider pusulalarının araştırılıp dosya içerisine getirtilip duruşmada incelenerek denetime olanak verecek biçimde dosya içinde bulundurulması,
2- Sanığın, kredi kartlarını kullandığı kişilerin gerekirse sliplerden kredi kartları sahiplerinin belirlenmesi yönünde bankaya müzekkere yazılarak tespiti ile kanaat oluşturacak sayıda kişinin tanık sıfatıyla dinlenmesi; kendilerinden, sanıktan gerçekten faturaları ve yazılı has altını alıp almadıklarının sorulması,
3- Faturaların, gerçek altın satımına, gider pusulalarının da gerçek altın alımına ilişkin olup olmadığının belirlenmesi yönünden, sanığın satışını yaptığını söylediği altınlarla ilgili kayıtları getirtilerek yeterli altın girişi olup olmadığı, alım ve satım miktarlarının uygunluğu yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılması,
Sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hükümler kurulması,
4- Kabule göre de,
a) Aynı takvim yılı içinde birden fazla sahte belge düzenleme eyleminin zincirleme suç oluşturduğu ve 2009 takvim yılında sahte belge düzenleme suçundan hüküm tesis edilirken 11. ve 12. aylarda birden fazla sahte belge düzenlediği dikkate alınarak sanık hakkında TCK"nin 43. maddesi hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle eksik ceza tayini,
b)Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı yanlış yorumlanarak, 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin uygulanmaması,
Yasaya aykırı, sanık müdafinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sonuç ceza miktarınca kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, oy birliğiyle;
III-Tefecilik yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik sanık müdafinin temyiz taleplerinin incelenmesi:
Yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilerek tartışılan delillere, Mahkemenin kovuşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, sanık müdafinin yerinde görülmeyen diğer temyiz nedenlerinin reddine, ancak;
a) Sanığın, POS cihazlarını kullanım amaçları ve sözleşme koşulları dışında, kredi kartı sahiplerinin nakit ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kullanmaktan ibaret fiilinin, hem TCK’nin 241. maddesinde düzenlenen "tefecilik" suçunu hem de 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu"nun 36. maddesinde düzenlenen "gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme" suçunu oluşturması; TCK"nin 241. maddesinin genel ve 5464 sayılı Kanun"un 36. maddesinin özel norm niteliğinde olması karşısında; “özel normun önceliği” kuralı gereğince, sanık hakkında zincirleme olarak 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu"nun 36. maddesinde düzenlenen zincirleme şekilde "gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme" suçundan hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi yasaya aykırı,
b)Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı yanlış yorumlanarak, 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin uygulanmaması isabetsizliği,
Yasaya aykırı, sanık müdafinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.12.2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Sanık hakkında tefecilik suçundan verilen mahkumiyet hükmünün temyiz incelenmesinde: sayın çoğunluğun "sanığın eyleminin, özel norm ilkesi önceliği gereğince 5464 sayılı Kanun"un 36. maddesinde düzenlenen zincirleme şekilde gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme suçunu oluşturduğu" yönündeki bozma görüşüne aşağıdaki nedenlerle iştirak etmiyorum.
Sanığın eylemi POS cihazını amacı dışında kullanıp gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemek ve kişilerin nakit ihtiyacını karşılamaktan ibaret değildir, iddianamede tarif edilen ve yargılama sonucunda kabul edilen eylemin maddi unsurunu "kendisine nakit ihtiyacı için başvuran kişilerin getirdiği, kendilerine veya başkalarına ait kartları POS cihazından sanki altın alışverişi yapılmış gibi geçirip kendi hesabına yatandan daha düşük bir parayı vermek, faiz ve komisyon geliri elde etmek suretiyle post tefecilik yapmak" fiilini oluşturmaktadır. Sanığın bu fiili işlemekte amacının faizle para verip alacağını peşinen kart vasıtasıyla teminat altına almak olduğunda kuşku yoktur. Bir kısım kart sahibinin tanık olarak alınan beyanları ile sanığın kendilerine nakit ihtiyacı için başvuran birden fazla kişiye faizle para verdiği ve bunu kartları pos cihazından alışveriş yapılmış gibi geçirip alacaklarını teminat altına aldıkları sübut bulmuştur. TCK"nin 241. maddesinde yazılı tefecilik suçunun oluşması için maddi unsur "başkasına ödünç para vermek" tir. Manevi unsur ise; "Kazanç elde etmek amacıyla yapılması" dır. Suçun konusu ise "ödünç verilen para" dır. Kanun koyucu ayrıca kazanç elde etme amacıyla ödünç para vermeyi suçun unsuru haline getirerek sanıkta "kazanç sağlama özel kastının" varlığını aramıştır.
5464 sayılı Kanun"un 36. maddesinde yazılı "Gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemek" suçunun oluşması için maddi unsur "sahte harcama belgesi düzenlemek veya tahrifat yapmak"tır. Manevi unsur ise " Sahteliği bilerek yapıp menfaat temin etme amacı"dır. Suçun konusu ise "harcama belgesi" dir. Bu maddenin gerekçesinde "Bu kanun ile hüküm altına alınan adli cezalar 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri dikkate alınmak suretiyle düzenlenmiştir. Ayrıca, söz konusu madde ile Kanun"un uygulanmasına yönelik olarak satış yapılmış gibi harcama belgesi, nakit ödemesi yapılmış gibi nakit ödeme belgesi, mal iadesi, hizmet alımından vazgeçmesi ya da işlemin iptali olmaksızın bu işlemler yapılmış gibi alacak belgesi düzenlenmesi veya bu belgelerde tahrifat yapılması suretiyle kendilerine veya başkalarına yarar sağlayanlar hakkında adli ceza uygulanacağı hükme bağlanmıştır" denilmektedir.
POS cihazı kullanan üye işyeri sahibi kendisinin, bir çalışanın veya yakınının kartını bir alış veriş olmadığı halde POS cihazından geçirerek hesabına o miktarda para yatırmasını sağlar ise, bir alış veriş varmış gibi çekim yapıp alış verişi iptal edip POS cihazındaki çekimi iptal etmez ise 5464 sayılı Kanun"un 36. maddesinde yazılı suçu işlemiş olur. Suçun konusu harcama belgesidir. Madde metninden, suçun maddi unsurun tarifinden ve madde gerekçesinden anlaşılacağı üzere bu maddede cezalandırılan fiil sahtecilik suçunun özel şeklini oluşmaktadır.
İddianamede tarif edilen ve sübutu kabul edilen eylemde ise maddi unsur farklıdır; Sanık ödünç para verip çıkar elde ediyor, bu işleme POS cihazını üyelik yoluyla aldığı bankayı da aracı kılıyor. Bu eylemde ödünç para veren işyeri sahibi, komisyon ödeyerek verilen parayı alan kişi ile aracı kılınan banka olmak üzere üçlü bir ilişki vardır. Bankanın POS cihazı ve harcama belgesi suçun işlenmesinde araçtır. Suçun konusu ise faizle ödünç verilen paradır. TCK"nin 241. maddesinde öngörülen ceza ile 5464 sayılı Kanun"un 36. maddesinde yazılı suç için öngörülen cezanın alt ve üst sınırının suç tarihi itibariyle aynı olmasının önemi yoktur. Suç tipi açısından farklılıklar vardır. Kanunilik ilkesi gereği iddianamede tarif edilen ve sübutu kabul edilen eyleme uyan suç tipi TCK"nin 241. maddesinde yazılı tefecilik suçudur. Tefecilik suçunun ve harcama belgesinde sahtecilik suçunun maddi ve manevi unsurları farklıdır. Bu nedenle öngörülen cezaların alt ve üst sınırının aynı olmasına rağmen TCK"nin 44. maddesi veya özel normun üstünlüğü ilkesi uygulanamaz. Öncelikle uygulanması gereken kanunilik ve tipiklik unsurudur.
Sanığın sübut bulan eyleminin tipiklik açısından " tefecilik" suçunu oluşturduğu düşüncesiyle, sayın çoğunluğun kararın bozulması gerektiğine dair görüşüne katılmıyorum.