Esas No: 2019/11325
Karar No: 2021/3273
Karar Tarihi: 10.06.2021
Danıştay 10. Daire 2019/11325 Esas 2021/3273 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/11325
Karar No : 2021/3273
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …
TEMYİZ EDEN MÜDAHİLLER
(DAVALI YANINDA) : 1- ...
VEKİLİ : Av. …
2- ...
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACILAR) : ...'e velayeten kendi adlarına asaleten ..., ...
VEKİLLERİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : .... İdare Mahkemesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılardan ...'ın doğumundaki zorlama neticesinde kol sinirlerinin zedelendiği, bu olayda sağlık personelinin hatalı ve eksik müdahalesi nedeniyle hizmet kusurunun bulunduğu belirtilerek, oluştuğu ileri sürülen zararlara karşılık anne ... için 40.000,00 TL, baba ... için 40.000,00 TL, çocuk ... için 80.000,00 TL olmak üzere toplam 160.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istenmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... İdare Mahkemesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; Adli Tıp Kurumu'ndan alınan 29/06/2011 tarihli rapora göre travayda (doğum eyleminde) olması nedeniyle sağlıklı doğum ağırlığı tahminin yapılmayacağı, doğumun normal (vaginal) yolla gerçekleşmesi kararının tıbben uygun olduğu, brakial pleksus zedelenmesinin (sinir zedelenmesi) doğum komplikasyonu olduğu tespitlerine yer verilmesi neticesinde davanın reddine dair verilen kararın Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesi'nin kararı ile onandığı, karar düzeltme taleplerinin de reddedilerek kesinleşmesi akabinde davacılar tarafından 18/05/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne yapılan bireysel başvuru üzerine Mahkemenin 12/09/2018 tarihli, 2015/8572 başvuru numaralı kararı uyarınca, doğumun şekline ilişkin olarak annenin aydınlatılmış olması ve rızasının alınması yolundaki ödevin icra edildiğinin ilgili ve yeterli gerekçeyle ortaya konulamaması nedeniyle davacıların maddi ve manevi varlıklarının korunması ve geliştirilmesi hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerin ihlal edildiği; aydınlatma ödevinin idarenin bir yükümlülüğü olması sebebiyle de ihlalin asıl kaynağının idarenin eylemi olduğu, uyuşmazlıkta davacıların doğum sonrası ...'da oluşan rahatsızlık nedeniyle manevi yönden zarara uğradıkları; bu nedenle talep ettikleri şekilde oluşan manevi zararın davalı idarece tazmini gerektiği, davanın kabulüne, anne ... için 40.000,00 TL, baba ... için 40.000,00 TL, ... için 80.000,00 TL toplam 160.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 27/08/2008 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince; 2576 sayılı Kanunun, 6545 sayılı Kanunla değişik 3. maddesine göre kurulan bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve başlayacakları tarihten (20/07/2016 tarihinden) sonra verilen kararlar hakkında, 6545 sayılı Kanunla idari yargıda kanun yollarına ilişkin getirilen hükümlerin uygulanacağı, 20/07/2016 tarihinden önce verilen kararlar hakkında ise, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun yollarına ilişkin hükümlerin uygulanacağı, dava konusu uyuşmazlık hakkında, bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve başlayacakları 20/07/2016 tarihinden önce .... İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:..., K:… sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, dolayısıyla kararın verildiği 17/10/2012 tarihinde yürürlükte bulunan kanun yollarına ilişkin hükümler uyarınca, Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu ihlal kararı üzerine Mahkemece yargılamanın yenilenmesi kararı sonucunda verilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı Danıştay'a temyiz yoluna gidilmesi gerektiğinden istinaf talebinin görev yönünden reddine, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere görevli Danıştay Başkanlığı'na gönderilmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, gebenin önceki iki doğumunu normal yolla yaptığından doğum kanalının normal yolla doğuma uygun olduğuna karar verilerek normal doğum kararı alındığı, gebelik ÇKS takibinin 15-30 dk aralıkla yapıldığı, takip ve müdahallerde eksiklik bulunmadığı ileri sürülmektedir. Davalı yanında müdahil ... tarafından, nöbeti devraldıktan sonra tıbbi müdahaleler ve riskleri hakkında hasta bilgilendirilip, kendi imzası ile onam alındığı, müşahade kağıtlarında takiplerin yapıldığının görüleceği, takip sonucunda epizyolu normal spontan doğumun ebe tarafından gerçekleştirildiği, doğumun normal zaman zarfında sorunsuz olarak yaptırıldığı, her ne kadar doğumu kendisinin gerçekleştirmediği veya kendisinin gözetimi altında gerçekleşmediği nedeniyle sorumluluğu iddia edilse de yasal olarak acil durum veya tıbbi karar alma süreçlerinde (doktor bilgisi ve müdahalesine başvuru hariç) doğum esnasında doktorun bulunma zorunluluğu olmadığı, normal doğum yöntemiyle gerçekleşen doğumların yasal olarak ebelerin refakatiyle gerçekleştirilebildiği, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun'un 51. maddesinde yer alan düzenleme gereği, doğum esnasında meydana gelen acil durum veya tıbbi karar alma sürecini gösteren herhangi bir bilgi doğum tutanaklarında mevcut olmadığından ebelerin tek başına doğum yaptırabileceği, söz konusu durumlar gerçekleşseydi doğumu gerçekleştiren ebelerce bilgi verileceği, böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde ilgili doktora yapılan bilgilendirilmeye rağmen hala doğuma müdahale edilmemişse ancak o zaman doktorun sorumluluğundan bahsedileceği, davaya konu olayda doğum esnasında böyle bir aciliyetin veya doktorun müdahalesini gerektirir bir durumun gerçekleştiği ve bu durum hakkında müvekkil doktora bilgilendirme yapıldığı halde müdahale etmediği gibi bir durumun söz konusu olmadığı, davacının gebeliği süresince rutin kontrollere gidip gitmediğinin önem arzettiği, kişinin gebeliği süresince rutin kontrollerine devam etmiş olması halinde bebeğin ağırlığından doğumdan önce haberdar olabilecek, bu konuyla ilgili doğumdan çok önce kontrolleri gerçekleştiren doktor tarafından bebeğin ağırlığı hakkında ve tercih etmesi gereken doğum yönteminden haberdar olabileceği, kişinin daha öncesinde iki defa normal doğum gerçekleştirdiğinden bu durumdan haberdar olmaması gibi bir durumun söz konusu olmadığı, gebe olan kişinin üzerine düşen dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmediği ileri sürülmektedir. Müdahil ... tarafından, gebenin hastaneye 22/08/2007 tarihinde sabaha karşı saat 03:30 sularında geldiği, o sırada kendisinin nöbetçi olduğu, yapılan muayenesinde önceden iki tane normal doğum yapmış olması ve normal doğum için şartların uygun olması da göz önüne alınarak normal doğumun beklenmesi için hastaneye yatışının yapıldığı, nöbet süresi içinde sabah saat 07:00 sularında davacı ...'in kontrolü yapıldığı, bu kontrollerde herhangi bir risk ve rahatsızlık tespit edilmediği, yapılan bu kontrollerle ilgili açıklamanın hasta travay izlem kağıdına da işlendiği, daha sonra nöbet süresi bittiği için 22/08/2008 sabahı nöbetini devrederek hastaneden ayrıldığı, bu saatten sonra hastayı normal poliklinik doktorlarının devraldığı, onların gerekli kontrolleri yaparak normal doğumunu yaptırdıkları için gece nöbetinde hastanın hastaneye yatışını yapması dışında bir uygulaması olmadığından sorumluluğunun bulunmadığı, uyuşmazlıkta üzerinde durulması gereken en önemli noktalardan birisinin olayda kusurunun bulunup bulunmadığı hususunun tespiti olduğu, Mahkemece yapılacak olan yargılamada kusurunun bulunup bulunmadığının tespit edilmesinin gerektiği, olayda kusurunun bulunmaması durumunda davacı tarafa idare tarafından tazmin edilen bedelin ödenmesi akabinde kendisine rücu edilmemesi gerekeceği ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacılar tarafından, temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmakatdır.
DANIŞTAY_TETKİK_HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyize konu Mahkeme kararının faiz açısından düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden yürütmenin durdurulması hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Temyizen incelenen kararın faiz dışında kalan kısımları usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararın düzeltilerek onanacağı hükmüne yer verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Taleple bağlılık ilkesi" başlıklı 26. maddesi, 1. fıkrasında, "Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir." kuralı yer almıştır. Anılan hükümde usul hukuku kuralı olan taleple bağlılık ilkesi düzenlenmiştir
Taleple bağlılık ilkesi, medenî usul hukukunda yer alan yargılamaya hâkim olan ilkelerden bir tanesidir ve hâkimin, tarafların talepleriyle bağlı olduğunu, talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremeyeceğini; ancak duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebileceğini ifade eder.
İdare hukukunun yerleşik içtihatlarından olan "taleple bağlılık" ilkesi uyarınca, idari yargı mercilerinde açılan davalarda, idare mahkemelerinin davacının istemi ile bağlı olduğu, bu istemi genişletecek biçimde bir karar veremeyeceği açıktır.
Uyuşmazlıkta, davacılar tarafından işbu dava açılmadan önce davalı idareye 28/08/2008 tarihli dilekçeyle tazminat istemiyle başvuruda bulunulduğu, söz konusu başvuruda faiz istemine yer verilmediği, bu başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı, dava dilekçesinde de faiz isteminde bulunulmamasına rağmen İdare Mahkemesi'nce, davacı tarafından gerek idareye başvuru, gerekse dava dilekçesinde talep edilmiş olan manevi tazminat için faiz istemine yer verilmemesine rağmen hükmedilen tazminata idareye başvuru tarihinden itibaren faiz işletildiği görülmektedir.
Bu durumda, idari yargıda taleple bağlılık ilkesi geçerli olduğundan, davacılar tarafından dilekçelerinde faiz istemine yer verilmemesine rağmen talepleri aşılarak hükmedilen tazminata faiz işletilmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararında davacılar lehine hükmedilen tazminata idareye başvuru (27/08/2008) tarihinden itibaren faiz yürütülmesine ilişkin gerekçenin çıkarılarak hüküm fıkrasında yer alan "davanın kabulüne, anne ... için 40.000,00 TL, baba ... için 40.000,00 TL, ... için 80.000,00 TL toplam 160.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 27/08/2008 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine" ibaresinin "davanın kabulüne, anne ... için 40.000,00 TL, baba ... için 40.000,00 TL, ... için 80.000,00 TL toplam 160.000,00 TL manevi tazminatın davalı idarece davacılara ödenmesine" şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin ve müdahillerin temyiz istemlerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine,
2. Davanın kabulüne ilişkin .... İdare Mahkemesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararından davacılar lehine hükmedilen tazminatın tamamına 27/08/2008 tarihinden itibaren faiz yürütülmesine ilişkin gerekçenin çıkarılarak hüküm fıkrasının "davanın kabulüne, anne ... için 40.000,00 TL, baba ... için 40.000,00 TL, ... için 80.000,00 TL toplam 160.000,00 TL manevi tazminatın davalı idarece davacılara ödenmesine" şeklinde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.