7. Hukuk Dairesi 2021/501 E. , 2021/2358 K.
"İçtihat Metni"7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26/01/2010 gününde verilen dilekçe ile İcra ve İflas Kanununun 121. maddesi uyarınca alınan yetki belgesine dayalı olarak açılan ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davacı alacaklı vekilinin talebinin reddine dair ek kararın Yargıtay 14. Hukuk Dairesince bozulması üzerine 04/02/2019 tarihli ek kararda satış işlemlerinin devamına dair verilen 04/02/2019 günlü ek kararın Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, İcra ve İflas Kanununun 121"inci maddesi uyarınca alınan yetki belgesine dayalı olarak açılan ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
Davacı, davalı ..."ın kendisine olan borcu nedeniyle aleyhinde Gördes İcra Müdürlüğünün 2009/363 Esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, borcun ödenmemesi üzerine davalının murisi Ali Osman Urhan"dan davalıya intikal edecek taşınmaz payları üzerine haciz konulduğunu, borcun halen ödenmediğini ve icra mahkemesince bu davayı açmak üzere kendisine yetki verildiğini ileri sürerek dava konusu 257 ada 13 parsel, 300 ada 5 ve 15 parsel ve 142 ada 7 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki ortaklığın satış suretiyle giderilmesini talep etmiştir.
Davalı ..., dava konusu taşınmazlar hakkında haczedilmezlik şikayeti yoluyla icra mahkemesinde dava açtığını, bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek sonucuna göre karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile dava konusu 257 ada 13 parsel, 300 ada 5 ve 15 parsel sayılı taşınmazlar hakkında icra hukuk mahkemesince hacizlerin kaldırılmasına karar verildiğinden bu taşınmazlar yönünden davanın reddine, 142 ada 7 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın kabulü ile taşınmaz üzerindeki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiş; 21.03.2013 tarihinde de hükmün taraflara en son 18.02.2013 tarihinde tebliğ edildiği, taraflarca temyiz edilmemesi üzerine 27.02.2013 tarihinde kesinleştiğine dair şerh verilmiştir.
Davacı alacaklı vekili, 19.10.2015 tarihli dilekçesi ile mahkemenin kesinleşen kararı üzerine davaya konu 142 ada 7 parsel sayılı taşınmazın satış memurluğunun 2014/4 sayılı satış dosyasıyla satışa çıkarıldığını ve 23.12.2014 tarihinde yapılan ihale sonucunda dava dışı üçüncü kişi Hakan Beyhan"a satıldığını, satış bedelinin banka şubesine depo edildiğini; ancak, eldeki ortaklığın giderilmesi davasında da hükme esas alınan ve tapu kayıt maliklerinden Ayşe Urhan"a ait olan 08.03.2011 tarihli mirasçılık belgesinin Gördes Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/35 Esas, 136 sayılı Kararıyla iptaline karar verildiğini ve hükmün 22.07.2015 tarihinde kesinleştiğini; ayrıca, Gördes Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/16 Esas, 12 Karar sayılı 19.01.2015 tarihli Kararıyla muris Ayşe Urhan"ın yeni mirasçılık belgesinin düzenlendiğini ve önceki mirasçılık belgesinin iptali davasında satış bedelinin ödenmemesi yönünde verilen ihtiyati tedbir kararının da iptale ilişkin hükmün kesinleşmesi üzerine mahkemece satış memurluğuna yazılan müzekkere ile kaldırılmasının istendiğini, satış memurluğunun başvurusu üzerine dava konusu taşınmaz üzerindeki ortaklığın giderilmesine karar veren Sulh Hukuk Mahkemesince 28.09.2015 tarihli Karar ile "taşınmaz satış bedelinin tasfiyesinin onaylanmasına yer olmadığına" karar verildiğini, ancak bu kararın gerekçelendirilmediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın satış bedelinin tasfiyesinin (paylaştırılmasının) muris Ayşe Urhan"ın 19.01.2015 tarihli, 2015/16 Esas, 12 Karar sayılı mirasçılık belgesine göre diğer mirasçılarının da tasfiyeye dahil edilmesi suretiyle yapılmasını, taşınmazın ihale alıcısı Hakan Beyhan adına tescil edilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, 12.11.2015 tarihli ilk ek karar ile; kesinleşen ortaklığın giderilmesi davasında satış bedelinin muris Ayşe Urhan"a ait Gördes Sulh Hukuk Mahkemesinin 08.03.2011 tarihli, 2011/155 Esas, 40 Karar sayılı mirasçılık belgesine göre paydaşlara dağıtılmasına karar verildiği, ancak aynı mahkemenin 28.04.2015 tarihli, 2015/35 Esas, 136 sayılı Kararıyla söz konusu mirasçılık belgesinin iptaline karar verildiği ve hükmün kesinleştiği, dolayısıyla maddi gerçeği yansıtmayan ve iptaline karar verilen mirasçılık belgesine göre paylaştırma yapılamayacağı gerekçesiyle davacı alacaklı vekilinin talebinin reddi ile satış bedelinin tasfiyesinin onaylanmasına yer olmadığına karar verilmiş; ek karar, davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2016/6482 E- 2018/7154 K- sayılı ilamı ile;""... somut olaya gelince; kesinleşen ortaklığın giderilmesi davasında hükme esas alınan ve satışına karar verilen 142 ada 7 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıt maliklerinden Ayşe Urhan"a ait 08.03.2011 tarihli mirasçılık belgesinin Gördes Sulh Hukuk Mahkemesinin 28.04.2015 tarihli 2015/35 Esas, 136 sayılı Kararıyla iptaline karar verildiği ve hükmün 22.07.2015 tarihinde kesinleştiği, daha sonra Gördes Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.01.2015 tarihli, 2015/16 Esas, 12 Karar sayılı kararıyla tapu kayıt maliki muris Ayşe Urhan"ın yeni mirasçılık belgesinin düzenlendiği ve bu mirasçılık belgesine göre muris Ayşe Urhan"ın ortaklığın giderilmesi davasında davalı olarak yer alan mirasçılarından başkaca mirasçılarının daha bulunduğu, ancak ortaklığın giderilmesi davasında davalı olarak yer almadıkları için dava konusu taşınmazın satış bedelinin paydaşlara dağıtımının yapılamadığı anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece, davanın yeni bir esas numarasına kaydedilerek dava konusu 142 ada 7 parsel taşınmazın tüm paydaşlarının davalı olarak davaya katılımının sağlanması ve taraf teşkili sağlandıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davacı vekilinin talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir."" şeklindeki gerekçe ile bozulmuştur.
Mahkemece 04.02.2019 tarihli ek karar ile satış işlemlerinin devamına karar verilmiştir.
Ek kararı davalı ... vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılamada, bozma ilamına uyulup uyulmaması hususunda bir karar verilmeden 04.02.2019 günlü ek kararın tesis edildiği anlaşılmaktadır.
1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda temyiz usulü 361- 373"üncü maddelerinde düzenlenmiştir.
6100 sayılı Yasanın 373/3. bendi “Bölge Adliye Mahkemesi, 344"üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.” düzenlemesini içerir.
Mahkemenin, bozmadan sonra usulüne uygun olarak kuşkuya yer vermeyecek bir açıklık taşıyan direnme ya da uyma kararı vermesi zorunludur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun Tarih 24.12.2008, Esas No: 2008/2-750 Karar No: 2008/763 ; Tarih 16.07.2008 Esas No: 2008/8-492 Karar No: 2008/505).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 450. maddesiyle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırıldığı halde, uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, aynı yasanın Geçici 3. maddesi ile, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı düzenlendiğinden, ilk defa 12.11.2015 günlü karar aleyhine temyiz yoluna başvurulan eldeki davada, Mahkemenin son 04.02.2019 tarihli ek kararının temyiz usulü açısından, 1086 sayılı Yasanın temyize dair 427-439"uncu madde hükümleri uygulanacaktır.
1086 sayılı Yasanın 429/2. maddesi “Yargıtay ilgili dairesi temyiz edilen kararı bozarsa, davayı, kararı vermiş olan mahkemeye veya uygun göreceği diğer bir mahkemeye gönderir.
O mahkeme, temyiz edenden 434"üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
Mahkeme eski kararında direnirse, bu kararın gerekçesi genişletilmiş olsa bile, direnme kararının temyizi halinde temyiz incelemesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.
Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur.” düzenlemesini içermektedir.
Somut olayda; mahkemece Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 25.10.2018 tarihli, 2016/6482 Esas- 2018/7154 Karar sayılı bozma ilamı sonrası duruşma günü tayin edilerek hazır bulunacak taraflara bozma ilamı okunup, bozma ilamına uyulup uyulmaması konusundaki beyanları alınmadan ve mahkemece bozma ilamına usulüne uygun olarak uyulup yahut direnileceğine dair bir karar verilmeden dosya üzerinden 04.02.2019 tarihli ek karar verilmiş, bozma ilamına direnilmediği halde bozma kararının gerekleri yerine getirilmemiştir.
Mahkemece; öncelikle bozma kararına uyulup uyulmaması hususu takdir edilerek, direnme ya da bozmaya uyma yönünde açıkça bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde satışın devamına dair ek karar verilmesi doğru görülmemiş, ek kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile ek kararın BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 27.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.