Sanık E. B.."in kasten yaralama suçundan 5237 sayılı TCK"nun 86/2, 86/3-a, 62 ve 58/7. maddeleri uyarınca altı ay yedi gün hapis; 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan aynı kanunun 15/1, TCK"nun 62, 52/4, 58/7, 54/1 ve 63. maddeleri uyarınca beş ay hapis ve 416 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, para cezasının on eşit taksitle tahsiline, hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına ve müsadereye ilişkin, Muratlı Sulh Ceza Mahkemesince verilen 28.10.2008 gün ve 50-100 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 02.05.2012 gün ve 5552-14794 sayı ile;
"UYAP ortamından alınan nüfus kaydına göre sanığın hükümden sonra 16.04.2009 tarihinde vefat ettiği anlaşılmış ise de, emanete kayıtlı suç eşyası olduğu gözetilerek TCK"nun 64. maddesi uyarınca hukuki durumunun yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması" nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 28.06.2012 gün ve 37725 sayı ile;
"Sanığın ölümüne ilişkin, nüfus kaydı dışında ayrıca araştırma yapılmasını gerektirir bir iddia ve tereddüt ise dosya kapsamına göre yoktur.
Yüksek Dairenin müsadereye konu eşya olarak nitelendirdiği eşyalar ise adli emanete kayıtlı, bilirkişi raporu ile yasak niteliğe haiz bir adet bıçaktan ibarettir. Bu bıçağın bizatihi suç teşkil ettiği dosya içeriğinden anlaşılmakta olup yeniden yargılamayı gerektirir bir neden olarak kabul edilemez. Soruşturmanın genişletilmesi veya yerel mahkemenin takdir hakkı ile ilgili olmadığı gibi, hukuki sorunun saptanmasına yöneliktir.
Dolayısıyla kamu davasının ölüm nedeniyle düşmesi, verilecek kararın kesin olduğu gözetilerek adli emanete kayıtlı bizatihi suç suç konusu ve suçta kullanılan suç eşyalarının müsaderesine karar verilmesine yasal engel bir hal yoktur" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurarak, bozma kararının kaldırılmasına, sanığın ölümü nedeniyle hükmün bozulmasına, kamu davasının düşmesine ve suça konu bıçağın müsaderesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
CMK"nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 15.11.2012 gün ve 27236-38626 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmemesi üzerine dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; çıkartılan nüfus kaydında sanığın temyiz aşamasında öldüğünün belirtilmesi durumunda yapılması gereken işlemin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Temyiz aşamasında Özel Dairece UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) kullanılarak çıkarılan nüfus kayıt örneğinde, sanığın yerel mahkeme hüküm tarihinden sonra 16.04.2009 tarihinde öldüğü bilgisinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
TCK’nun 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam olunacağı, hükümlünün ölümü halinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte müsadere ve yargılama giderine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Buna göre; kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi durumunda kovuşturma imkanının bulunmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı, kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi halinde ise yerel mahkemece düşme kararı verilecektir. Ölümün ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirdiğinden iştirak halinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak ölümden önce tahsil edilmiş olan para cezaları mirasçılara iade edilmeyecek buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.
Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
Temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) vasıtasıyla alınan nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması veya sanık adına tebliğnamenin tebliğ edilmesi için çıkarılan evrakın öldüğünden bahisle iade edilmesi gibi durumlarda, ölümün kamu davasının düşürülmesini gerektiren bir neden olduğu göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz merciince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilerek yerel mahkemelerce mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın öldüğünün kesin olarak saptanmasından sonra düşme kararı verilmesinin sağlanması gerekmektedir.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 05.03.2013 gün ve 131-75, 13.03.2012 gün ve 360-95 ile 06.05.2008 gün ve 97–101 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) kullanılarak alınan nüfus kayıt örneğinde, sanığın hükümden sonra 16.04.2009 tarihinde öldüğü bilgisi yer aldığından gerekli araştırma yapılarak sonucuna göre TCK’nun 64 ile CMK"nun 223. maddeleri uyarınca müsaderesine hükmolunan eşyayı kapsayacak şekilde gereken hükmün mahkemesince verilmesinin temini için hükmün bozulmasına dair Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.04.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.