10. Hukuk Dairesi 2013/23356 E. , 2014/1645 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, davalıların murisinin haksız sağlık karnesi kullanımı nedeniyle oluşan kurum zararının davalılardan tahsiline ilişkin icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkeme, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda ilâmında belirtildiği şekilde konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, davalıların murisi ..."e, eşinin vefatı üzerine 23.06.1977 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanmış olup, aynı zamanda sağlık yardımlarından da yararlandığı, ancak, davalıların murisinin eşinden dolayı sağlık yardımlarından yararlandığı dönemde 26.03.1986 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasaya tabi zorunlu sigortalı olduğu anlaşıldığından ve kendi sigortasından dolayı sağlık yardımlarından yararlanması gerektiğinden, 27.07.2000-03.03.2004 tarihleri arasında Kurum tarafından yapılan sağlık yardımlarının davalılardan tahsiline ilişkindir.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın geçici 7/1. maddesi hükmünde “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” düzenlemesinin yer alması ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının 1479 sayılı Kanun olduğu kabul edilmelidir.
Davanın yasal dayanağı; 1479 sayılı yasanın Ek 11. ve 12.maddeleri olup, Ek 11. maddesinde sağlık sigortası yardımlarından kimlerin yararlanacağı, Ek 12. maddesinde ise, sağlık sigortasından yararlanma şartları belirlenmiştir. 1479 sayılı Yasanın 08.02.2006 tarihli 5454 sayılı Yasanın 8. maddesi ile değişik Ek Madde 11"in (c)bendi gereğince 1479 sayılı Yasadan ölüm aylığı alanlar sağlık sigortasından yararlanabilirler. Aynı maddeye, aynı kanunla eklenen ek fıkra gereğince de, bu bent gereğince sağlık yardımından yararlananlar hakkında bu Kanunun geçici 7. maddesi hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.1479 sayılı Yasanın Geçici 7. maddesinin (3). fıkrası gereğince, halen sigortalı olanlar ile yaşlılık ve malullük aylığı almakta olanlara, eşlerinden dolayı ölüm aylığı bağlanması halinde, bağlanan ölüm aylığından sağlık sigortası primi kesilmeyeceği hükmü düzenlenmiştir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde; mahkemece, 1479 sayılı Yasanın Geçici 7. maddesinin (3) numaralı bendi değerlendirilerek davanın reddine dair hüküm kurulması gerekirken, 5510 sayılı Kanunun 45. maddesi gözetilerek konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması, isabetsiz bulunmuştur.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi, yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasının, (1) numaralı paragrafının silinip, yerine, “Davanın reddine,” sözcüklerinin yazılmasına, kısa kararın ve gerekçenin de bu biçimde düzeltilmesine ve kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 28.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.