17. Hukuk Dairesi 2017/4719 E. , 2019/406 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine, dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ile davalılar vekili tarafından katılma yoluyla temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; davalı ... ile müvekkilinin boşandıklarını, boşanma davası devam ederken evlilik içinde edinilen mallar hakkında katkı payı talebinde bulunduklarını ve taleplerinin kabul edildiğini, boşanma davası sırasında taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulduğunu, o sırada davalının birlikte yaşadığı kadınla evlendiğini, boşanma davası kesinleştikten sonra davalının talebi üzerine mahkemece aile konutu şerhinin kaldırıldığını ancak karar kesinleşmeden davalının taşınmazı bacanağına sattığını, taşınmazın sırf mal kaçırmak amacı ile satıldığının açık ve net olduğunu beyanla ... 1.Bölge ... yolu mevkii 1 pafta 41 parselde kayıtlı taşınmazın satışının iptali ile tekrar davalı ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili; satış işleminde muvazaa olmadığını, müvekkili ..."ın ... dışına yerleştiğini bu nedenle taşınmazı sattığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın reddine dair karar, verilmiş; hüküm davacı vekili ile davalılar vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmiştir.
1-HMK"nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme yapmak Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru
yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK"nın 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır.
Borçlar Kanunu"nun 19. maddesinde anlamını bulan muvazaanın, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uygun olmayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabileceği, demek ki, tarafların görünüşte yaptıkları işlemle, iradelerinin birleştiği işlem birbirinden farklılık taşıdığı durumlarda muvazaanın söz konusu olduğunun kabul edilmesi gerektiği, muvazaada görünüşteki işlemin her türlü hukuki sonuçtan yoksun olması, tarafların ortak iradelerinin gerçeği yansıtmamasından olduğu,kural olarak üçüncü kişi muvazaa nedeniyle zarara uğratıldığı takdirde, tek taraflı ve çok taraflı hukuki muamelenin geçersizliğini ileri sürebileceği, çünkü, muvazaalı bir işlem ile üçüncü kişinin zarar görmesi ona karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğinde olduğu, ancak, üçüncü kişilerin muvazaalı işlem ile zarar gördüklerinin benimsenebilmesi için, onun işlemi yapandan alacağının bulunması ve bu alacağın ödenmesini önlemek için muvazaalı işlemin yapılmış olması gerektiği, davacının bu davadaki amacının, katkı payı davası sonucu hak kazanacağı alacaklarını tahsil edebilmek için hukuki muamelenin kendileri yönünden geçersizliğini sağlamak olduğu,davacıların bu hakkının, ayni değil şahsi sonuç doğurduğu,davada muvazaanın ispatı halinde tapunun iptaline değil (olayda kıyasen uygulanması gereken İİK"nun 283/1. maddesi uyarınca) iptal ve tescil olmaksızın da, taşınmazların haciz ve satışına karar verilebilecektir.
Bu tür davaların görülebilmesi için diğer dava koşullarının yanında somut olaya göre kesinleşmiş bir alacağın varlığı da gereklidir. Ancak dava koşullarındaki eksikliklerin yargılama sırasında tamamlanması mümkündür.
Somut olayda, davacı ... tarafından davalılardan ...’a karşı, ilk olarak boşanma davası ile birlikte ... 2. Aile Mahkemesinin 2010/237 sayılı dosyasından 17.02.2010 tarihinde katkı payı davası açıldığı, bu davanın boşanma davasından tefrik edildiği, takipsiz bırakılması nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiği, bu husustaki
yargılamanın yenilenmesi talebinin reddedilmesi üzerine, ... 6. Aile Mahkemesinin 2013/517 sayılı dosyası ile yeniden katkı payı alacağı davası açıldığı davanın kısmen kabulü ile davacı ...’in 260.250,00 TL alacağı olduğuna karar verildiği, dosyanın temyiz incelemesinde olduğu anlaşılmıştır. Davacının bu dava sonucunda bir alacağının doğması mümkündür. Muhtemelen hükmedilecek alacaklar için, alacağın ayni ya da şahsi hakka ilişkin olup olmadığına bakılmaksızın, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmaktadır.
Mahkemece yapılması gereken iş, davanın dayanağı olan ... 6. Aile Mahkemesinin 2013/517 sayılı dosyasından verilecek kararın ve kesinleşen sonucunun bekletici mesele yapılarak, davacının bir alacağının olduğunun tespiti halinde, davalılar arasındaki yakın akrabalık ilişkisi de göz önüne alınarak, TBK’nun 19. maddesi gereğince iptale tabi olup olmadığının mevcut delillere göre değerlendirilmesi, iptale tabi olması halinde davacı yararına hükmedilecek katkı payı alacağı ve fer’ileriyle sınırlı olarak İİK’nun 283/1. maddesinin kıyasen uygulanarak davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesinden ibarettir. Aksi durumda yani davacının katkı payının olmadığının saptanması halinde ise davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre sair temyiz nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalılara geri verilmesine 21/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.