Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanık B. A.."ın beraatına ilişkin, Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.06.2007 gün ve 401-166 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 15.09.2009 gün ve 8692 - 10095 sayı ile;
"1- 5237 sayılı TCK"nun 7 ve 5252 sayılı Kanunun 9. maddeleri karşısında; sanığa atılı "1999 yılında işlenen dolandırıcılık" suçunun işlendiği tarihte yürürlükteki yasanın gerektirdiği cezasının tür ve üst sınırı itibariyle tabi bulunduğu lehe olan 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen zamanaşımının, suçun işlendiğinin belirlendiği 17.11.2000 tarihinden, inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış, katılan vekilinin temyiz itirazı bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nun 321. maddesi uyarınca bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak sanık hakkındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddeleri gereğince ortadan kaldırılmasına,
2- 2000 yılında işlenen dolandırıcılık suçuyla ilgili hükmün temyizine gelince;
İddianame ile "2000 yılında kırkbeş dekar arazide ekim yapmasına rağmen elli dekar beyan edip fazla destekleme pirimi aldığından" bahisle dava açılması, Ziraat Bankası Kızıltepe Şubesinin 27.08.2004 tarihli yazısında 2000 yılına ait destekleme ödeme döneminin 29.08.2001 tarihinde başlayıp 11.18.2004 tarihinde sona erdiğinin bildirilmesi karşısında, dosyada mevcut 17.11.2000 tarihli banka dekontunun dava konusu yapılan 2000 yılına ait olmaması nedeniyle, sanığa ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa ödeme tarihi saptanarak sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise 09.03.2010 gün ve 47-174 sayı ile; önceki hükmünde direnerek;
"2000 yılına ilişkin açılmış bir davanın bulunmadığı değerlendirilmektedir.
Ceza Genel Kurulunun 06.11.2007 tarih ve 11/203-224 sayılı kararında işaret olunduğu üzere; iddianamenin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY"nın 163/2. maddesi uyarınca iddianamede sanığın açık kimliği, isnat olunan suçun neden ibaret olduğu, suçun kanuni unsurlarıyla, uygulanması gerek yasa maddeleri gösterilecektir. Aynı Yasanın 150. maddesinde tahkikat ve hüküm yalnız iddianamede beyan olunan suça ve zan altına alınan şahıslara hasredilir hükmü yer almaktadır. 257. maddesine göre hükmün mevzuu duruşma sonucuna göre iddianamede gösterilen fiilden ibarettir. Fiili takdirde mahkeme, iddia ve müdafaayla bağlı değildir. Bu kurallar 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren CYY"nın 170 ve 225. maddelerinde de benzer biçimde düzenlenmiştir. ...
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; iddianamede suç tarihi 1999 ve 2000 yazılmış, sevk maddesi bölümünde TCK"nun 504. maddesinin iki kez uygulanması istenmiş ise de, anlatım bölümünde sadece 1999 yılı ile ilgili suçlamaların yer aldığı, 2000 yılında dolandırıcılık suçunu oluşturan eylemin neden ibaret olduğuna yer verilmediği açıktır.
Esasen Cumhuriyet Başsavcılığı hazırlık dosyasında yürütülen soruşturmada yüzlerce sanık hakkında tefrik kararı verilip, aynı suçtan gerek mahkememize, gerekse 1. Ağır Ceza Mahkemesine dava açıldığı, bu davalara esas teşkil eden iddianamelerin matbu olarak hazırlandığı, tartışma konusu iddianamenin bir ve ikinci paragrafının aynı olduğu, yalnızca "bu bağlamda" diye başlayan üçüncü paragrafta her sanık için ayrı suçlamalara yer verildiği bilinen bir gerçektir.
Öte yandan soruşturma evrakının sadece 1999 yılına ilişkin pamuk destek primi müracaat dosyasından oluştuğu görülmektedir.
Gerek 1412 sayılı Kanunun 150 ve 257, gerek 5271 sayılı Kanunun 225. maddesinin amir hükümleri, gerekse Ceza Genel Kurulunun 06.11.2007 tarih ve 11/203-224 sayılı kararında işaret olunan açıklamalar dikkate alındığında, sanık hakkında 2000 yılına ilişkin dolandırıcılık suçundan olarak açılmış bir dava bulunmadığı, iddianamenin suç tarihi bölümünde, suç tarihinin 1999 ve 2000 olarak yazılması, sevk maddeleri bölümünde TCK"nun 504/3-7-son ve 522. maddelerinin iki kez uygulanmasının istenmesinin bu gerçeği değiştirmeyeceği ve mahkemenin bu taleple bağlı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Buna göre, mahkememizin 07.06.2007 tarih ve 2005/401-2007/166 sayılı kararında hukuka aykırılık görülmediğinden CMK"nun 307/3. maddesi gereğince direnilmesine, sanık hakkında 2000 yılı için dolandırıcılık suçundan açılmış bir dava bulunmadığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına" karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.11.2010 gün ve 168006 sayılı "zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma" istemli tebliğnamesi ile Yargıtay 11. Ceza Dairesine, Özel Dairece de hükmün direnme niteliğinde olduğu gerekçesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; dolandırıcılık suçundan sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca direnme kararının "yeni hüküm" niteliğinde olup olmadığının öncelikle belirlenmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Özel Dairece hüküm; "2000 yılında kırkbeş dekar arazide ekim yapmasına rağmen elli dekar beyan ederek fazla destekleme primi aldığından bahisle dava açılmış olması, Ziraat Bankası Kızıltepe Şubesinin 27.08.2004 tarihli yazısında 2000 yılına ait destekleme primi ödeme döneminin 29.08.2001 tarihinde başlayıp 11.18.2004 tarihinde sona erdiğinin bildirilmesi karşısında dosyada mevcut 17.11.2000 tarihli banka dekontunun dava konusu yapılan 2000 yılına ait olmaması nedeni ile sanığa ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa ödeme tarihi saptanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri" gerektiğinden bahisle bozulduktan sonra yerel mahkemece; "iddianamede suç tarihi olarak 1999 ve 2000 yılları, sevk maddesi bölümünde ise TCK"nun 504 ve 522. maddelerinin iki kez uygulanması istenmişse de, anlatım bölümünde sadece 1999 yılı ile ilgili suçlamaların yer aldığı, 2000 yılında sanığın dolandırıcılık suçunu oluşturan eylemlerinin neden ibaret olduğuna yer verilmediği açıktır, öte yandan soruşturma evrakının sadece 1999 yılına ilişkin pamuk destek primi müracaat dosyasından oluştuğu görülmektedir" şeklindeki gerekçe ile; "2000 yılı için dolandırıcılık suçundan açılmış bir dava bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına" karar verilerek, ilk hükümde yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçeyle tamamen farklı bir hüküm kurulduğu görülmektedir.
Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde bulunduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.03.2010 gün ve 47-174 sayılı karar, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.04.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.