
Esas No: 2018/447
Karar No: 2018/570
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/447 Esas 2018/570 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018 / 447 KARAR NO : 2018 / 570 KARAR TR : 22.10.2018
|
ÖZET : Davalıların (borçluların) icra takibine yaptığı itirazın iptali ile icra takibinin devamına karar verilmesi istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.
|
K A R A R
Davacı : A.S. A.Ş.
Vekilleri : Av. G. G., Av. S.A.
Davalılar : 1- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. H.Y.
2-Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. A.S.
3-Maltepe Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. H.S..
O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirkete sigortalı 34 … 9905 plaka sayılı aracın hasar görmesi sonucu, davacı/alacaklı müvekkili sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen hasar tazminatından doğan rücuen tazminat alacağının sağlanması amacı ile İstanbul Anadolu 11.İcra Müdürlüğü’nün 2015/22383 Esas sayılı dosyası üzerinden davalılar aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını; davalıların(borçlular) süresi içerisinde borçlu olmadığı iddiası ile borca itiraz ederek takibi durdurduğunu; davalının itirazının haksız ve mesnetsiz olduğunu; sigortalı aracın 16.03.2015 tarihinde Maltepe Başıbüyük Nato yolu Caddesinde seyri esnasında, D-100 karayolu istikametinde Süreyyapaşa Hastanesi sapağına geldiğinde yola dökülmüş olan yağ nedeniyle, araç sürücüsünün aracın kontrolünü kaybetmesi sonucunda maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini; yetkililerce düzenlenen kaza tespit tutanağında; “...Kazanın oluşumunda 34 … 9905 plaka sayılı araç sürücüsü G. S.’ın 2918 sayılı KTK 52/1-b maddesini ihlal ettiği, ayrıca kaza mahallinde daha önceden zemini kayganlaştırıcı yağların olduğu, yolun bakımından sorumlu İBB yol bakım yetkililerine bilgi verilmesine rağmen gerekli zamanda gerekli bakım yapmadıkları tarafımızca görgü tespiti yapılıp kazaya sebebiyet verdikleri kaza yerinin tetkiki ve incelemesi sonucu bu kanaate varılmıştır. ” denilerek, olayın meydana gelmesinde kusuru olanlar ve kusur durumlarının açıkça belirtildiğini; bu hasar sonucu müvekkilince 07.04.2015 tarihinde poliçe limiti dahilinde 12.500,00 TL hasar tazminatı ödendiğini; müvekkilinin bu ödeme ile TTK.nun 1472. maddesi ve sair kanun maddeleri icabı sigortalısının haklarına halef olduğunu ve zarara sebebiyet verenlere kusur oranları nispetinde rücu hakkı doğduğunu; kazanın oluşumunda, kazanın meydana geldiği yolun bakımından sorumlu olan kurum/kuruluşların %50 oranında kusurlu oldukları tespit edildiğinden; davalıların, müvekkilince sigortalısına ödenen hasar tazminatının %50’sinden, (6.250,00 TL’sinden) sorumlu olduklarını; Uyuşmazlık Mahkemesi kararları dikkate alındığında, dava konusu uyuşmazlığın çözümünde “adli yargının” görevli olduğunu ifade ederek; davalıların (borçluların) haksız ve hukuki dayanaktan yoksun itirazlarının iptali ile takibin devamına karar verilmesi istemiyle 16.8.2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
İSTANBUL ANADOLU 20.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 11.7.2017 gün ve E:2016/341, K:2017/116 sayı ile, “(…) Dava itirazın iptali takibin devamına ilişkindir.
Dosya kapsamından, davaya konu trafik kazasının yola dökülen yağdan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Davalı Belediye Başkanlığı ve İBB bir kamu tüzel kişisidir. Anılan tüzel kişiliğe bağlı olarak ve kamusal kurallar çerçevesinde faaliyet gösteren Belediye organlarının eylem ve işlemleri de kamusal nitelikte olup kamu hizmeti kavramı çerçevesindedir. Davanın davalılara yöneltilmesinin sebebi davalıların gerekli önlem alınmamasından dolayı zarara uğranıldığı iddiasıdır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince bu tür istemlerin tam yargı davası olarak idari yargı yerinde açılacak davada ileri sürülmesi gerekir. Nitekim Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2014/10484 Esas 201679135 karar sayılı ilamı, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 20117 1149 Esas 201273696 Sayılı Karar sayılı ilamları da bu doğrultudadır. Bu nedenle yargı yolu bakımından mahkememizin görevsizliği nedeni ile dava dilekçesinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Davanın, 2577 sayılı Yasa uyarınca İdare Mahkemelerinin görev alanında kaldığı anlaşılmakla; yargı yolu nedeniyle USULDEN REDDİNE…” karar vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8.Hukuk Dairesince, 29.3.2018 gün ve E:2018/699, K:2018/334 sayı ile başvuru kesin olarak reddedilmiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu defa, olayda davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle araçta meydana gelen 6.250,00 TL"lik zararın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte rücuen tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
İSTANBUL 10.İDARE MAHKEMESİ: 8.5.2018 gün ve E:2018/901 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiş, 110. maddesinde, "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır." hükümlerine yer verilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, (…) iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir. (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158. maddesinin son fıkrasında, "Diğer Mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınacağı" hükmüne yer verildiği, Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 110. maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacı şirketin sigortalısı olan 34 TH 9905 plakalı aracın İstanbul İli, Maltepe İlçesi, Başıbüyük Nato Yolu Caddesinde yola dökülmüş yağ nedeniyle kaza yaptığından bahisle araçta meydana gelen 6.250,00 TL"lik zararın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazmin edilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davacı tarafından aynı istemle İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi"nde açtığı davada, anılan Mahkemenin 11.07.2017 tarih ve E:2016/341, K2017/116 sayılı karan ile davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görev yönünden reddine karar verildiği, davacı tarafından bu karara karşı yaptığı itirazın da İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi"nin 29.03.2018 tarih ve E:2018/699, K:2018/334 sayılı kararıyla reddedildiği görülmektedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varıldığından, davaya bakmakla görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi"ne başvurulması gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Ayrıca, Uyuşmazlık Mahkemesi"nin 11.04.2016 tarihli ve E:2016/163, K:2016/210 sayılı kararı da bu yöndedir.
Açıklanan nedenlerle; İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin E:2016/341 sayılı dosyanın gönderilmesinin istenilmesine, görev uyuşmazlığı çıkarılması için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, uyuşmazlığın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi"nce karar verilmesine kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ"un katılımlarıyla yapılan 22.10.2018 günlü toplantısında:
I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında; adli yargı yerinde aynı somut olay nedeniyle itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmesi; idari yargı yerinde ise rücuen tazminat istemiyle dava açılmış ise de; ikinci davanın, ilk davada verilen karar doğrultusunda oluşturulduğu ve “itirazın iptali ve takibin devamı” istemi yönünden görev uyuşmazlığının doğduğu kanaatine varıldığından ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, davalıların (borçluların) icra takibine yaptığı itirazın iptali ile icra takibinin devamına karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.
İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.
İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.
Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.(…)” hükümlerini taşımaktadır.
Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.
Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.
Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargı görevli olduğundan, İstanbul 10.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile İstanbul Anadolu 20.Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.7.2017 gün ve E:2016/341, K:2017/116 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 10.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 20.Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.7.2017 gün ve E:2016/341, K:2017/116 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 22.10.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Hicabi Şükrü Mehmet Birol
DURSUN BOZER AKSU SONER
Üye Üye Üye
Süleyman Hilmi Aydemir Nurdane
AYDIN TUNÇ TOPUZ