9. Hukuk Dairesi 2015/8903 E. , 2018/72 K.
"İçtihat Metni"....
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş, davalı avukatı tarafından duruşma talep edilmiş ise de; HUMK.nun 435.maddesi gereğince duruşma isteğinin süreden reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verilmiş olmakla Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi. gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin ilkokuldan mezun olduğu 1994 yılının Ağustos ayından itibaren davalı yanında işe başladığını, 1999 yılına kadar 5 yıl süreyle çırak olarak çalıştığını, bu 5 yıllık süre içeresinde mesleki eğitim alarak oto yürüyen aksam, şase ve mekanik ustası belgesi aldığını, bu sıfatla 2007 yılına kadar sigortasız olarak çalıştırılan müvekkilinin 2007 yılında çalışmasının ..... Kurumuna bildirildiğini, 07.02.2013 tarihinde haksız ve bildirimsiz olarak işten çıkartıldığını ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma, hafta tatili, yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının kardeşi ..."un dava müvekkilinin yanından çalışırken, işyerinden ayrılarak kendi adına bir işyeri kurduğunu, davacı ile başka bir çalışan olan ...’in işyerinden kendileri ayrılarak ...’un yanında çalışmaya başladıklarını, davacının müvekkili tarafından işten çıkartılmadığını, müvekkil işyerinde sigortasız işçi çalıştırılmadığını, fazla ve genel tatillerde çalışmasının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak ve davacı tanıkları davacının davalı tarafından işten çıkartıldığını beyan ettikleri, davalı tanıkları davacının kardeşinin iş yeri açması üzerine onunla birlikte çalışmak üzere işten ayrıldığını dile getirdikleri, davalı vekili davacının istifa ettiğini öne sürmüş ise de dosyaya davacının imzasını taşıyan istifa dilekçesi sunmadığı, gerçek ücreti Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmeyerek, fazla mesai, genel tatil ve hafta tatili ücretleri verilmeyen davacının iş akdinin haklı nedenle fesih hakkı bulunurken tüm işçilik haklarını yakacak şekilde istifa etmiş olması hayatın olağan akışına uygun düşmediği ve bu nedenle iş akdinin davalı işveren tarafından kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesini gerektirir şekilde haksız olarak fesih edildiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık iş akdinin kimin feshettiği noktasında toplanmaktadır.
Davacı vekili, iş akdinin haksız ve bildirimsiz olarak davalı işveren tarafından feshedildiğini ileri sürmekte, davalı vekili ise, davacının kardeşinin yeni açtığı işyerinde çalışmak üzere başka bir çalışanları olan ... ile birlikte işyerinden kendisinin ayrıldığını savunmaktadır.
Davacı tanığı ..... ve davacının kardeşi ve aynı zamanda iş akdinin feshinden bir gün sonra davacının çalışmaya başladığı yeni işyerinin sahibi olan davacı tanığı Haydar, davacının iş akdinin kim tarafından ve ne sebeple feshedildiğini bilmediklerini, davalı tanıkları İbrahim ve davacı ile birlikte aynı gün davalı işyerinden ayrılıp, davacının kardeşi olan ...’a ait işyerinde davacı ile birlikte çalışmaya başlayan davalı tanığı Yücel, davacının kardeşine ait işyerinde çalışmak üzere, işyerinden kendisinin ayrıldığını beyan etmişlerdir.
Davacı ve tanık ...’in 07/02/2013 tarihinde davalı işyerinden sigorta çıkışlarının yapıldığı ve bir gün sonra 08/02/2013 tarihinde ise davacının kardeşi olan ...’a ait işyerinden sigorta girişlerinin yapıldığı dosya arasında bulunan .....kayıtlarından anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, davacının davalı işyerinden, kardeşine ait işyerinde çalışmak üzere haklı neden bildirmeden ayrıldığı ve bu olgunun davalı tarafından tanık anlatımları ve bu tanık anlatımlarını doğrulayan.....ayıtlarıyla ispatlandığı anlaşıldığından, davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulü hatalıdır.
3- Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nda 32’nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323’üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37’nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı 2.000,00 TL ücret aldığını iddia etmiş, davalı ise davacının asgari ücretle çalıştığını beyan etmiştir. Mahkemece emsal ücret araştırması yapılmadan biri davacının kardeşi olan davacının iki tanığının iddiayı doğrulaması nedeniyle ücret iddia gibi kabul edilmiştir. Mahkemece davacı işçinin ücretinin yukarıda belirtilen Yargıtay ilke kararı doğrultusunda emsal ücret araştırması yapılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde kabulü hatalıdır.
4- Davacıya ait hizmet döküm cetvelinde yer alan .... ve .. . . Şirketlerinin davalı şirket ile hukuki veya ticari irtibatı bulunup bulunmadığının tespit edilerek davacının hizmet süresinin tespit edilecek sonuca göre belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 15/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
....