![Abaküs Yazılım](/6.png)
Esas No: 2020/11288
Karar No: 2021/8281
Karar Tarihi: 15.06.2021
Danıştay 6. Daire 2020/11288 Esas 2021/8281 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2020/11288
Karar No : 2021/8281
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Bakanlığı
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVACI) : ...
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN ÖZETİ : Antalya İli, Muratpaşa İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın imar planında "ilkokul alanı" ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufunun hukuken kısıtlandığı ileri sürülerek taşınmazın değerine karşılık 826.472,23-TL maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılan davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 01/11/2016 tarih ve E:2016/392, K:2016/6555 sayılı kararıyla kabule ilişkin kısmının bozulması üzerine, bozma kararına uyularak konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 10/10/2018 tarih ve E:2018/2305, K:2018/7729 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak davanın kısmen kabulü ile kabul edilen 755.310,74-TL'nin dava tarihi olan 14.02.2014 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesi, bu tutarı aşan istemin reddi yolunda ... İdare Mahkemesince verilen ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ : Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür.
Diğer taraftan aynı Kanunun 49. maddesinin 2. fıkrasında: "Temyiz incelemesi sonunda karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise kararın düzeltilerek onanmasına karar verilir." hükmüne yer verilmiştir.
Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tam yargı davaları, adli yargıdaki fiili el atma nedeniyle açılan kamulaştırmasız el atma davalarından farklı olarak; 3194 sayılı Kanun kapsamında açılan davalar olduğundan hükmedilecek faizin; dava açma tarihi itibarıyla talep edilen miktar için dava tarihinden, miktar artırım (ıslah) dilekçesiyle artırılan kısım için ise ıslah tarihinden itibaren hesaplanması gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, İdare Mahkemesince miktar artırım (ıslah) dilekçesiyle arttırılan maddi tazminat miktarı için de dava tarihinden itibaren faiz yürütüldüğü görülmekte ise de, hüküm fıkrasının "kabul edilen miktarın 10.000,00-TL'lik kısmının davanın açıldığı 14.02.2014 tarihinden, 745.310,74-TL'lik kısmının ise miktar artırım (ıslah) tarihi olan 15.06.2015 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine" şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.
... İdare Mahkemesince verilen ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 15/06/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY (X)
Dava, davacının hissedarı olduğu taşınmazın imar planında ilkokul alanı olarak ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufunun hukuken kısıtlandığından bahisle taşınmazın değerine karşılık olmak üzere tazminat istemiyle açılmış, davalı tarafından, taşınmazın imar planında ilkokul alanı olarak belirlenmesi öncesinde görüşlerinin alınmadığı, belirleme sonrasında ise taşınmazın kendilerine tahsis edildiği hususunda bilgi verilmediği, idarelerinin söz konusu tahsis işleminden bilgisi olmadığı ileri sürülmüştür.
3194 sayılı İmar Kanununun "Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması" başlıklı 8.maddesinin (b) fıkrasında; "İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır..." hükmüne, (e) fıkrasında; (Ek: 12/7/2013-6495/73 md.) Kamu kurum ve kuruluşları veya plan müellifleri; ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından plana ilişkin görüşlerini alır... Bu süre içerisinde görüş bildirilmediği takdirde plan hakkında olumsuz bir görüşün bulunmadığı kabul edilir." hükmüne, "İmar programları, kamulaştırma ve kısıtlılık hali" başlıklı 10.maddesinin 1.fıkrasında; "Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisinde kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek, kamu kuruluşlarının yıllık bütçelerine konulur." hükmüne yer verilmiştir. 14/06/2014 günlü, 29030 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin "Araştırma ve analiz" başlıklı 8.maddesinde; "(1) Mekânsal planların, plan değişiklilerinin, revizyon ve ilavelerin hazırlanması sürecinde, kamu kurum ve kuruluşları veya plan müelliflerince planın türüne ve kademesine göre bu Yönetmelikte genel başlıklar halinde belirtilen konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veri, görüş ve öneriler elde edilerek gerekli analiz, etüt, araştırma ve çalışmalar yapılır. (2) Kurum ve kuruluşlar, görüşlerini en geç otuz gün içerisinde bildirmek zorundadır. Görüş bildirilmesi için etüt ve analiz gibi uzun süreli çalışma yapılması gereken hallerde ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının talebi üzerine otuz günü geçmemek üzere ilave süre verilir. Bu süre içerisinde görüş bildirilmediği takdirde plan hakkında olumsuz bir görüşün bulunmadığı kabul edilir.(3) Kurum ve kuruluşların plan yapım aşamasında plan alanına yönelik ihtiyaç duydukları eğitim, sağlık, sosyal ve kültürel tesis, emniyet ve güvenlik vb. hizmet alanları ile bu alanlara ilişkin standartları bildirmeleri esastır. Bu amaçla nazım imar planı yapım aşamasında kurumların görüşü alınır." hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun Ek 1.maddesinde; "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır. (İptal: Anayasa Mahkemesinin 20/12/2018 tarihli ve E.: 2016/181 K.: 2018/111 sayılı Kararı ile)" hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, imar planı yapım aşamasında taşınmazların kullanım kararı belirlenirken kurum ve kuruluşlarının görüşlerinin alınması ve planda öngörülen kullanıma ilişkin yatırımcı kuruluşun belirlenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
İmar planı yapım aşamasında taşınmazların kullanım kararı belirlenirken kurum ve kuruluşlarının görüşlerinin alınmadığı, planda öngörülen kullanım hususunda yatırımcı kuruluşun belirlenmediği ya da bilgilendirilmediği durumlarda, bakılan uyuşmazlıkta da olduğu üzere, yürütülen hizmet kapsamında idarece ihtiyaç duyulmayan bir taşınmazın idarece yürütülen amaca özgülenmesi söz konusu olmakta, idarenin söz konusu taşınmaza ihtiyaç duyulmadığı, üzerinde ileride de böyle bir tasarrufun düşünülmediği itirazı ile karşılaşılmakta, sonuç olarak, idarece ihtiyaç duyulmayan taşınmazların planda ayrıldıkları amaç doğrultusunda kamulaştırılmaması/ fiilen kullanılamaması, maliklerin mülkiyet hakkının uzunca bir süre kısıtlanması durumu ortaya çıkmaktadır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun Ek 1.maddesinde ilgili belediyeye yüklenen, uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar üzerindeki mülkiyet hakkınının kullanılmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapmak ya da yaptırmak şeklindeki yükümlülük de göz önünde bulundurulduğunda, yukarıda izah edilen durumun mevcudiyetinin söz konusu olduğu hallerde ilgili belediyenin sorumluluğuna gidilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, taşınmazın ilkokul alanı olarak ayrıldığı imar planının yapım aşamasında ve beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında davalı idarenin görüşünün alınmaması, mülkiyet hakkınının kullanılmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapmanın idarenin sorumluluğunda olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde davalı idarenin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceği, davanın ilgili belediye husumetiyle görülmesi gerektiği anlaşılmakta olup, Mahkeme kararının bu gerekçeyle bozulması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyorum.
Diğer taraftan, hukuki el atma davalarında taşınmazın değeri bir bütün olarak talep edilmekte, ancak taşınmazın değeri yargılama sırasında dava tarihi itibarıyla belirleneceğinden dava dilekçesinde talep edilen miktar çoğunlukla taşınmazın bilirkişi tarafından belirlenen değerinden farklı olmaktadır. Dava dilekçesinde talep edilen miktarın daha düşük olması halinde bilirkişilerce hesaplanan miktarla arasındaki fark tutar İdari Yargılama Usulü Kanunun 16.maddesinin 4. fıkrası uyarınca miktar artırım dilekçesiyle istenebilmektedir.
Hukuki el atma davalarında davacının amacının taşınmazın değerinin tamamının tazminini sağlamak olduğu göz önünde bulundurulduğunda miktar artırım (ıslah) dilekçesiyle istenilen bu miktarın yeni bir dava ya da aynı dava içinde ek bir istem niteliğinde olmadığı, aslında dava dilekçesinde de istenilen ancak miktarı bilirkişi raporuyla açıklığa kavuşan bir bedelin Kanunun tanıdığı imkan kullanılmak suretiyle istenilmesinden ibarettir.
Bir başka ifade ile; miktar artırımı (ıslah) sonucunda talep edilen dava konusu tutar, yeni bir dava yahut ayrı bir ek dava değil; süregelen davanın bizatihi kendisidir. Zîra davada gayrimenkulün değeri bir bütün olarak talep edilmektedir. Artırılan miktar için ilâve harç yatırılması ise usûlî bir muamele olup, bu husus artırılan miktar kısmının ayrı bir dava yahut ek dava olduğu sonucunu doğurmamaktadır (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 24.05.2019 tarih ve E: 2017/8, K: 2019/3 sayılı kararı). Kaldı ki, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 09.06.2020 günlü, E:2019/53, K:2020/853 sayılı kararı da aynı yöndedir.
Öte yandan, faizin asıl alacağa bağlı bir fer'i alacak olduğu, varlığının asıl alacağın varlığına bağlı olduğu ve hukuki el atma davalarında asıl alacak niteliğinde olan taşınmaz bedelinin dava tarihi itibarıyla hesaplandığı göz önünde bulundurulduğunda, dava tarihi itibarıyla belirli hale gelen asıl alacak niteliğindeki taşınmaz bedelinin Mahkemece kabulüne karar verilmesi halinde, kabul edilen miktarın tamamına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekmektedir.
Belirtilen nedenlerle; miktar artırımı (ıslah) yoluyla artırılan miktar için ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği gerekçesiyle İdare Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması yolunda verilen Dairemiz kararına bu yönden de katılmıyorum.
KARŞI OY (XX) :
Yukarıdaki azlık oyunda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, imar planı yapım aşamasında taşınmazların kullanım kararı belirlenirken kurum ve kuruluşlarının görüşlerinin alınması ve planda öngörülen kullanıma ilişkin yatırımcı kuruluşun belirlenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, taşınmazın ilkokul alanı olarak ayrıldığı imar planının yapım aşamasında ve beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında davalı idarenin görüşünün alınmaması, mülkiyet hakkınının kullanılmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapmanın idarenin sorumluluğunda olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde davalı idarenin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceği, davanın ilgili belediye husumetiyle görülmesi gerektiği anlaşılmakta olup, Mahkeme kararının bu gerekçeyle bozulması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.