5. Ceza Dairesi 2016/8794 E. , 2018/5410 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tefecilik
HÜKÜM : Zincirleme biçimde tefecilik suçundan mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Tefecilik suçunun, 765 sayılı TCK"nın yürürlükte olduğu dönemde, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/07/1995 tarih ve 1995/207-236 sayılı Kararında da belirtildiği üzere birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir şekilde faiz karşılığı ödünç para vermek suretiyle çıkar sağlanması, başka bir anlatımla ödünç para verme işinin meslek haline dönüştürülmesi durumunda oluştuğu, suçun yaptırımının ise 2279 sayılı Yasanın 17. maddesinde düzenlendiği,
01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nın 241. maddesinde ise atılı suçun; “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi,...” biçiminde tanımlandığı, bu düzenlemeye göre suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup, bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin öneminin bulunmadığı, tefecilik suçunun ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suçlar bölümü içerisinde yer aldığı, bu bölümün de topluma karşı suçlar kısmı içinde bulunduğu, 5237 sayılı Yasanın 43/1. maddesi, suçun mağdurunun aynı kişi olmasını suçun zorunlu unsuru haline getirmiş iken, 08/07/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanunun 6. maddesi ile anılan madde ve fıkraya eklenen “Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.” hükmü ile zincirleme suçun kapsamının genişletildiği ve mağduru aynı kişi olsun ya da olmasın maddenin son fıkrasındaki istisnalar dışındaki tüm suçlarda zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün hale getirildiği, bu nedenle suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyeceği, ancak suçun zincirleme olarak işlenmesinin olanaklı olduğu, Ayrıca, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği anda suçun işlendiği kabul edilmekle birlikte 5237 sayılı Yasanın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun maddede yazılı tipik hareketin bir kez işlenmesiyle oluşan sırf hareket suçu niteliğinde bulunduğu, bu suçun ivaz karşılığında ödünç paranın borç alana verilmesiyle tamamlandığı, suçun tamamlanması için ivazın temin edilmiş olmasının şart olmadığı, hatta ödünç olarak alınan paranın vadesinde geri ödemesinin yapılmamış olmasının da suçun oluşması üzerinde bir etkisinin bulunmadığı,
Tüm bu açıklamalar ışığında dava konusu somut olayda; sanık ... hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunda adı geçenin bir kısım şahıslara kazanç elde etmek amacıyla borç para verdiğinin belirtilmiş olması karşısında, maddi gerçeğin açığa çıkarılması amacıyla bu raporda ismi geçen ve kovuşturma aşamasında tanık olarak dinlenen ... ve ..."nın CMK"nın 233 ve 234. maddelerindeki yasal hakları hatırlatılmak suretiyle suçtan zarar gören sıfatıyla yeminsiz olarak beyanlarına başvurulmasından, yine kovuşturma aşamasında dinlenen diğer tanıkların da yeniden beyanlarına başvurularak, sanığın savunmalarında mağdurlarla arasındaki alacak-borç ilişkisinin sürekli olduğunu, mağdurların kredi borcunu kapattığını, kredi borcuna kefil olduğunu ifadesi etmesi de gözetilerek suçtan zarar görenlerden ve tanıklardan sanıktan faiz karşılığı borç para alıp almadıkları, almışlar ise hangi tarihlerde aldıkları, aralarında yakın akrabalık veya ticari münasebet bulunup bulunmadığı hususlarında beyanlarının tespit edilmesinden, icra dairelerinden sanığın alacaklı olduğu icra dosyalarının sorulup var ise aslı veya onaylı suretleri getirtilip borçlu gözüken kişilerin faiz karşılığı sanıktan para alıp almadıkları konusunda tanıklıklarına müracaat edilmesinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma sonucu yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK"nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 16/07/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.