20. Hukuk Dairesi 2018/3000 E. , 2019/7484 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
1999 yılında yapılan kadastro sırasında, .....üzölçümündeki taşınmaz, ham toprak niteliğiyle Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacı, taşınmazın kendi zilyetliğinde olduğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne ve dava konusu parselin davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 15.02.2012 gün ve 2011/14214 E. - 2012/2060 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "Mahkemece, çekişmeli taşınmazın 1999 yılında 3402 sayılı Kanunun 4. maddesine göre yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırlarının dışında kaldığı, fiilen de çevre ormanlarla arasında kot farkı bulunduğu, kazandırıcı zamanaşımı yolu ile taşınmaz edinme koşullarının davacı yararına gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, arazi kadastrosunun kesinleştiği 13.04.1999 günü ile davanın açıldığı 03.09.2009 günü arasında 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde belirtilen on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmaktadır.
O halde; mahkemece, kadastro tesbit tutanağının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içinde kadastrodan önceki hukuki nedenlere dayanılarak dava açılmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin değerlendirilmesinde hata sonucu yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir." denilmiştir. Bu kez, davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 19.06.2012 gün ve 2012/6134 E. - 2012/9294 K. sayılı kararında özetle; Dairenin 15.02.2012 gün ve 2011/14214 E. - 2012/2060 K. sayılı kararı; "1999 yılında yapılan kadastro sırasında ..... köyü 108 ada 96 parsel sayılı 23.333 m² yüzölçümlü taşınmaz, ham toprak niteliğiyle Hazine adına tapuya tescil edilmiştir. Davacının zilyetlik iddiasıyla açtığı dava sonunda, mahkemece; çekişmeli taşınmazın 1999 yılında 3402 sayılı Kanunun 4. maddesine göre yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırlarının dışında kaldığı, fiilen de çevre ormanlarla arasında kot farkı bulunduğu, kazandırıcı zamanaşımı yolu ile taşınmaz edinme koşullarının davacı yararına gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, arazi kadastrosunun kesinleştiği 13.04.1999 günü ile davanın açıldığı 03.09.2009 günü arasında 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde belirtilen on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmaktadır.
O halde; mahkemece, kadastro tespit tutanağının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içinde kadastrodan önceki hukukî nedenlere dayanılarak dava açılmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin değerlendirilmesinde hata sonucu yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.” şeklindedir.
Davacı vekili tarafından, kararın düzeltilmesi istenmiştir.
Dosya incelendiğinde, davanın önce sulh hukuk mahkemesine açıldığı ve görevsizlik kararı verildikten sonra asliye hukuk mahkemesine aktarıldığı, asliye hukuk mahkemesinin temyize konu karar başlığında gösterilen (03.09.2009) dava tarihinin de aktarmadan sonraki tarih olduğu, 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık sürenin hesabında, davanın sulh hukuk mahkemesinde açıldığı 16.01.2009 tarihinin esas alınması gerektiği anlaşılmıştır.
Buna göre, davanın esasına girilerek yeniden yapılan incelemede; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.
Şöyle ki; uzman bilirkişi raporunda, çekişmeli taşınmazın 1958 tarihli memleket haritasında yeşil renkli ve ibreli ağaç rumuzlu alanda yer aldığı, amenajman planında ise; “kızılçam” işaretli bölümde kaldığı açıklanmış ise de, mahkemece bu olgular tartışılmamış, memleket haritasındaki yeşil rengin hangi bitki örtüsünü ifade ettiği belirtilmemiştir. Ziraat uzmanı raporunda taşınmazda 1 adet 30 yaşında çınar ve yine aynı yaşta meyve ağaçları bulunduğu bildirilmiştir: Ancak; memleket haritasının tarihi ve taşınmazda halihazırda bulunan ağaçların yaşı dikkate alındığında, bu yeşil rengin halen taşınmazda bulunan ağaçlardan kaynaklanmadığı düşünülmektedir.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek, imar ve ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten, davanın açıldığı güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen orijinal renkli memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
O halde; mahkemece, yeniden yapılacak keşifte, 1958 tarihli memleket haritasının yapımına esas alınan hava fotoğrafları ile dava tarihinden 15 - 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ve orijinal renkli memleket haritaları stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin ne olduğu belirlenmeli, ibreli ağaç rumuzunun hangi bitki türüne ait olduğu açıklattırılmalı, taşınmaz orman sayılan yerlerden değilse, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü, kimden kime geçtiği ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak sorulup saptanmalı, ziraat uzmanından zilyetlikle kazanılacak yerlerden olup olmadığı konusunda bilimsel verilere dayalı, doyurucu rapor alınmalı, bundan sonra toplanacak deliller çerçevesinde karar verilmelidir." denilerek Dairenin 15.02.2012 gün ve 2011/14214 E. - 2012/2060 K. sayılı kararının kaldırılmasına, 12.05.2011 gün ve 2009/284 E. - 2011/350 K. sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece Yargıtay bozma kararına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulüne, dava konusu .... parsel sayılı taşınmazda, 03/02/2015 havale tarihli fen bilirkişisi ....tarafından tanzim olunan rapor ekindeki krokide (B) harfi ile gösterilen 14034,87 m²"lik davalı Hazine adına kayıtlı olan bölümünün tapu kaydının iptaline, davacı ..... oğlu ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 1999 yılında 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış ve kesinleşmiş, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 16/12/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.