10. Hukuk Dairesi 2013/24961 E. , 2014/1222 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Dr. ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesiyle yeniden getirilen “sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı” tazmin hükmünün, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğü öncesinde gerçekleşen iş kazalarından kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gözetildiğinde davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 26. maddesidir.
818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 50. maddesi (tam teselsül) yada birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen Borçlar Kanunu"nun 51. maddesi (eksik teselsül) uyarınca ve aynı yasanın 142. maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda da, öğretideki eleştiriler doğrultusunda tam ve eksik teselsül ayırımı kaldırılmışsa da (61. madde gerekçesi), teselsül esasına dayanan sorumluluk ilkesine ilişkin düzenlemeler korunmuş ve anılan Kanun"un birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen 61. maddesinde de; “ Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü yer almıştır. Anılan Kanun"un 163. maddesinde de davacının, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine
açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebileceği öngörülmüştür Anılan yasanın 163. maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanmak için, zarara uğrayanın, talebi gereklidir.
Diğer taraftan, dava dilekçesinde açıkça müteselsil sorumluluktan söz edilmiş ve kusurları oranında tahsil işleminde bulunulmamış ise; dava dilekçesindeki sözlerden, ileri sürülen olaylardan ve bunların yorumundan, dosyadaki diğer bilgi ve belgelerden davacının müteselsil ödetme isteği anlaşıldığı takdirde 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 18. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 19. maddesi) ve Medeni Kanunun 2. maddesi de düzenlenen (gerçek maksat ve afaki iyiniyet kuralları) göz önünden tutularak davacının müteselsilen ödetme isteği kabul edilerek sonuca varılmak gerekir. Nitekim bu görüş Hukuk Genel Kurulunun 23/3/1966 gün ve 9/3 Esas, 80 karar sayılı ve 26/6/1983 gün ve 1981/9-533 Esas, 1983/724 Karar sayılı, 19/12/1986 gün ve 1985/4-822 Esas, 1986/1140 Karar sayılı ilamlarında da açıkça vurgulanmıştır.
Hükme esas kusur raporunda; davalı işverenin % 20, dava dışı ustabaşının %20, dava dışı aynı iş kazasında ölen diğer sigortalının % 50, sigortalının ise % 10 oranında kusurlu bulunduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece, işverenin % 40 oranında sorumluluğuna hükmedilmişse de; somut olayda 3. kişinin kusuruna tekabül eden miktar yönünden teselsül ilkesine dayanılmadığı belirgin olup, davalının % 20 kusur oranına tekabül eden miktarla sorumluluğuna hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme neticesi % 40 oranında sorumluluğuna hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasının tamamen silinerek yerine "
1) Davanın kısmen kabulü ile ; 1.758,65 ,30 TL alacağın sarf tediye tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine
2) Alınması gereken 120, 17 TL nispi karar ve ilam harcından önceki kararda alınan 252,20 TL harcın mahsubu ile artan 132,02 TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3) Davacı tarafça bozma öncesi yapılan 4.00.TL tebligat gideri, 2.00.TL müzekkere gideri, 180.00.TL bilirkişi-posta gideri ile yine bozma sonrası yapılan 72.00 TL tebligat gideri, 3,85 TL müzekkere gideri, 2148,90 TL bilirkişi ve posta gideri olmak üzere toplam 2410,75 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranı dikkate alınarak hesaplanan 964,00 TL sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
4) Davacı taraf kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan ve takdir olunan 440.00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
5) Davalı taraf kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden davanın red olunan kısmı ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan ve takdir olunan 440,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine" ibarelerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıdan alınmasına, 23.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.