![Abaküs Yazılım](/6.png)
Esas No: 2020/2168
Karar No: 2021/3125
Karar Tarihi: 15.06.2021
Danıştay 8. Daire 2020/2168 Esas 2021/3125 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/2168
Karar No : 2021/3125
Temyiz İsteminde Bulunanlar : 1- (Davacılar) … ve …'a velayeten kendi adlarına asaleten … ve …
Vekilleri : Av. …
2- (Davalı) … Bakanlığı
Vekili : Hukuk Müşaviri …
İstemin Özeti : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, taraflarca 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Taraflarca istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Miktar artırım (ıslah) üzerine Mahkemece kabul edilen tazminat miktarına işletilecek faizin başlangıç tarihi yönünden kararının düzeltilerek suretiyle onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, davacılar tarafından, müşterek çocukları ve kardeşleri …'ın ölümünde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle 50.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek kanuni faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, davacıların yakını ...'ın ölüm olayında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu anlaşılmakla, aldırılan bilirkişi raporunda, anne ... için 56.589,25 TL, baba ... için 53.883,21 TL maddi destekten yoksun kalma zararı hesaplanmış, davacılardan anne ve baba olan … ve ... için davacılar vekili tarafından sırasıyla 40.000,00 TL ve 10.000,00 TL maddi tazminat talebinde bulunulduğundan, davacı tarafın talebi ile bağlı kalınarak 50.000,00 TL (40.000,00 TL anne ... ve 10.000,00 TL baba ... için) maddi tazminatın ve müteveffanın ailenin en büyük ve tek erkek çocuğu olduğu, ölüm olayının şekli, müteveffanın ölümü nedeniyle anne, baba ve kardeşleri olan davacıların hayatlarının sonuna kadar duyacakları elem ve ızdırap nedeniyle, davacıların manevi acılarının bir nebzede olsa giderilmesi amacıyla dava dilekçesinde talep edilen 100.000,00 TL manevi tazminatın (40.000,00 TL anne ..., 40.000,00 TL baba ..., 10.000,00 TL kardeş ...ve 10.000,00 TL diğer kardeş ... için) davalı idareye başvuru tarihi olan 19/12/2012 tarihinden itibaren hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Anılan kararın, davalı idare tarafından temyiz edilmesi sonucu Dairemizin 10/10/2016 tarih ve E:2016/2185, K:2016/6665 sayılı kararıyla, temyize konu kararın manevi tazminata ilişkin kısmının onanmasına, davacının ıslah talebinin dikkate alınarak yeniden hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine, Mahkemece bozma kararına uyularak, 14/10/2019 tarih ve E:2019/581,K: 2019/1096 sayılı kararla; idarenin kusurlu hizmeti nedeniyle yoksun kalınan destek karşılığı olmak üzere davalı idare tarafından (davacı anne ... için 56.589,25-TL ve davacı baba ... için ise 53.883,21-TL olmak üzere) toplam 110.472,46-TL maddi tazminatın, 50.000,00-TL'lik kısmının idareye başvuru tarihinden itibaren, geriye kalan 60.472,46-TL'lik kısmının ise ıslah dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
Yine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar" başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının b bendinde "temyiz incelemesi sonunda kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa Danıştay'ın kararı düzelterek onayacağı" hükme bağlanmıştır.
Uyuşmazlığın, destekten yoksun kalma tazminatının miktar artırım (ıslah) dilekçesiyle arttırılan kısmına yürütülecek faizin başlangıç tarihine ilişkin olduğu görülmektedir.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile; "Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir." cümlesi; aynı Kanun'un 5. maddesi ile de, 2577 sayılı Kanun'a Geçici 7. madde ile "Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır." hükmü eklenmiştir.
Nitekim, 6459 sayılı Kanun'un 4. maddesinin gerekçesinde; "AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır." ifadesine yer verilmiştir.
Faiz, idarenin tazmin borcu bağlamında, kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'a göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde; idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği kuralı yer almakta olup, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, görevli olmayan adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması ilkesi benimsenmiştir. Nitekim bu durum, Danıştayın yerleşik içtihatlarıyla da kabul edilmiştir.
Dava şartı olan ön karar için idareye yapılan başvuruda ihlal edilen hakkın yerine getirilmesinin istenilmesi esas olup, idare ile işin esasında ihtilafa düşüldükten, başka bir ifadeyle, tazminatın ödenmesi istemiyle idareye yapılan başvuru üzerine, bu istemin idare tarafından açıkça veya zımnen reddi üzerine, idarenin, tazminat istemi karşısında direnmeye (temerrüde) düşürüldükten sonra davacının tazminat miktarını dava açarak talep edebileceği, açılacak davada talep edilecek tazminat miktarının serbestçe tayinine hukuki bir engel bulunmamakla birlikte, talep edilecek tazminat miktarının yüksek tutulması durumunda davacının talep ettiği tutar ölçüsünde ödemek zorunda kalacağı ve bu tür davalarda nispi olarak belirlenen yargılama harçlarının da yüksek olacağı, bunun da mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacağı açıktır.
Yapılan bu açıklamalar karşısında, uğranılan zararın gerçek miktarının Mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda net bir şekilde ortaya çıkması durumunda, ortaya çıkan bu gerçek zararın tamamının tazmini amacıyla verilen miktar artırımına (ıslah) ilişkin dilekçenin yeni bir dava niteliğinde olmayıp, mevcut davada talep edilen tazminat miktarının ıslah suretiyle artırımına olanak sağlayan yasal bir hakkın kullanımına ilişkin olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, artırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, yasal faizin başlangıcının bu miktar yönünden de, idarenin uyuşmazlığın esasında ihtilafa, bir başka anlatımla temerrüde düştüğü tarih olduğu sonucuna varılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, davacıların müşterek çocuğu … İlkokulu 2/B sınıfı öğrencisi olan ...'nin, 30/04/2012 tarihinde meydana gelen olayda, sınıf arkadaşı ...'nin evinde bulundukları sırada …'nin dayısına ait av tüfeğini gösterirken tüfeğin ateş alması sonucu ölümüne sebep olduğundan bahisle, ölümünde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle 50.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesi istemiyle davalı idareye 19/12/2012 tarihinde yapılan başvuru ile idarenin bu tarih itibarıyla temerrüde düşürüldüğü, idarece tazminat isteminin kabul edilmemesi nedeniyle, olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte 50.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek kanuni faizi ile birlikte ödenmesi ödenmesi istemiyle açılan davada, meydana gelen zararlarının tespiti amacıyla İdare Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilen ve davacılar tarafından ıslah edilen bu yeni zarar miktarının, davacıların, olay tarihi veya idareye başvurma tarihi veya dava tarihi itibarıyla elde etmek istedikleri gerçek zararları olduğu açıktır.
Bu durum yukarıda aktarılan hususlarla birlikte değerlendirildiğinde, esasen davacıların ilk dava açarken yüksek oranlı yargılama harçları vb. nedenlerden dolayı tazmini isteminde bulundukları bedel dava dilekçesinde düşük belirtilmiş ise de, davacıların tazminine karar verilmesi konusunda gerçek iradelerini yansıtan miktarın, ıslah ile arttırılan gerçek zararları olduğunun, bu gerçek zararın, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi veya ıslah dilekçesinin verildiği tarihte değil, esasen olay tarihinde ya da idarelere başvuru tarihinde ortaya çıktığı, ancak, davacılar tarafından miktarı tam olarak bilinemediğinden ve tespit edilemediğinden dava açılırken talep edilemeyen bir zarar olduğunun kabulü, bu kabul doğrultusunda da ıslahla arttırılan dava değerinin tamamına davalı idarenin temerrüde düştükleri idareye başvurma tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olduğunun kabulü gerekmektedir.
Nitekim; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 09/06/2020 tarih ve E:2019/53, K:2020/853 sayılı kararı da bu yöndedir.
Bu durumda, İdare Mahkemesince verilen gerekçeli kararın hüküm fıkrasının "kabul edilen toplam 110.472,46-TL maddi tazminatın, 50.000,00-TL'lik kısmının idareye başvuru tarihi olan 19/12/2012 tarihinden itibaren, geriye kalan 60.472,46-TL'lik kısmının ise ıslah dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği tarih olan 30/09/2019 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine" kısmının, "kabul edilen toplam 110.472,46-TL maddi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 19/12/2012 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine" şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.
Temyize konu kararın diğer kısımları yönünden ise; karar hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektiren bir neden bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, tarafların temyiz istemlerinin reddiyle ... İdare Mahkemesince verilen ve hüküm fıkrası itibariyle hukuka uygun bulunan kararın düzeltilerek onanmasına temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 15/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.