![Abaküs Yazılım](/6.png)
Esas No: 2021/1750
Karar No: 2021/2247
Karar Tarihi: 15.06.2021
Danıştay 13. Daire 2021/1750 Esas 2021/2247 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2021/1750
Karar No:2021/2247
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Radyo TV A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirkete ait "… Tv" logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 04/10/2018 tarihinde saat 20:00'de yayınlanan "…" isimli dizi filmde 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin 2. fıkrasında yer alan yayın ilkesinin ihlâl edildiğinden bahisle aynı Kanun'un 32. maddesinin 2. fıkrası uyarınca 221.103,00-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun … tarihli ve … sayılı toplantısında alınan … no.lu kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesi'nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; "… Tv" logosuyla yayın yapan davacı yayın kuruluşunda 04/10/2018 tarihinde yayınlanan "…" adlı dizi filmin 1 dakika 10 saniyelik yayın dilimine ilişkin CD kayıtları izlendiğinde, dizi karakteri olan …'ın (kız çocuğu) yaşıyla uyumlu olmayan bir hâl içerisinde kıyafet giyerek görselliği üzerinden istismara açık hâle getirildiği, 40 saniyelik video kaydı ve CD içeriğinde yer alan devamı sahneler izlendiğinde, ...'ın anne ve babasını tatile gönderip kendinden yaşça büyük olan 17 yaşındaki kişi ve diğer yaşıtı arkadaşlarını birlikte evine parti yapmak için çağırdığı, yaşlarına uygun olmayan kıyafetler giyen çocukların müzik eşliğinde dans ederek sanki birer yetişkin gibi yansıtıldığının görüldüğü, yukarıda yer alan mevzuat hükümleri ile dava konusu uyuşmazlık birlikte değerlendirildiğinde; uyuşmazlığa konu yayının çocukları ahlâki açıdan olumsuz etkileyecek vasıfta olduğu, bu itibarla 6112 sayılı Kanun'un 8/2. maddesinin ihlâl edildiği anlaşıldığından davacı şirkete aynı Kanun'un 32/2. maddesine istinaden 221.103,00-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan, ifade ve/veya basın yayın özgürlüğü kapsamında konu değerlendirildiğinde de, bu özgürlüğün sınırsız olmadığı, devletlerin kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlâkın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması maksadıyla, yayın kuruluşlarının programlarına kamu yararı gereği kanun ile bazı sınırlamalar ve yaptırımlar getirebilecekleri, somut olayda da davalı idare tarafından tesis edilen işlemin "çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlâki gelişimine zarar verilmesinin önlenmesi ve yaptırıma tabi tutulması" amacı itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10'uncu maddesinde ifade özgürlüğüne getirilen sınırlama ve yaptırım ölçülerine de uygun bulunmuştur.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi ... İdarî Dava Dairesi'nce; uyuşmazlığın çözümünün, teknik ve bilimsel bilgiyi gerektirdiği gerekçesiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişi raporunda "Uzlaşmazlık konusu edilmiş kurgular ve bunları temsil eden sahnelerde ve diyaloglarda nasıl olacağı konusunda her zaman fikir birliği olmasa bile ...’ın yakınında yer alan yetişkin şahsiyetlerin her defasında duruma düzeltme yönünde müdahalede bulunuyor oldukları da dikkate alınacak olursa, kurgunun ve onun yolu ile olayların hikaye edilme biçiminin aslında olgunlaşma ve bir yetişkin olma yolunda ergenlerin hiç de masum ve güvenli olamayan denemelere girişebildikleri ve onların yakınındaki yetişkinlerin bu konularda azami ölçüde dikkatli olmaları gereğine dikkat çekiyor olması bakımından oldukça olumlu bir yana da sahiptir.Bu özelliklerle resmedilen diziyi izleyenler açısından ...’ın özdeşim figürü olma riski taşıyan davranışları, ablası …’in girişimleri ve üvey anne …’in hatalı davrandığını kabul etmesiyle azaltılmıştır. Âşık olduğunu sandığı gencin hırsız olduğunun anlaşılması da izleyen ergenlere yönelik önemli bir ders verici örnektir. ...’ın davranışlarına yönelik olarak yetişkinler tarafından yapılan eleştirilerin, yaptırımların dizinin aynı bölümünde yer alması, bu yaklaşımların etkisini artırıcı bir unsur olarak görülmüştür. ...'ın dava konusu davranışlarının çocuklar açısından olumsuz bir model oluşturmaktan çok 7-13 yaş çocukların olumsuz ve abartılı davranışlarının sonuçlarına ilişkin örnek oluşturması söz konusudur. Bu açıdan bakıldığında, 7-13 yaş grubu izleyiciler de başkaldırıcı davranışlara verilen yetişkin tepkisini daha doğru olarak kabul etme eğiliminde olacaklardır. Sonuç olarak; uzlaşmazlık konusu yayınların görsel ve iletişimsel içerikleri tek tek ve bir bütün olarak uzlaşmazlığa gerekçe olarak gösterilen sıfatlarla nitelendirilebilecek kurgu ve içeriğe sahip değildirler, uzlaşmazlık konusu yayın içeriği yayın saati bakımından Akıllı İşaretler Kodlama Rehberi’nde belirtilmiş olan ilke ve usullere uygun şekilde kodlanmış ve yayınlanmıştır." şeklinde görüşe yer verilmek suretiyle, uyuşmazlık konusu yayında yer alan görüntülerin 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin 2. fıkrasını ihlâl edici nitelikte olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Anılan rapor taraflara tebliğ edildiği, davalı idarece rapora yapılan itirazın yerinde görülmeyerek raporun hükme esas alınabilecek nitelikte bulunduğu, Bu durumda, uyuşmazlık konusu dizide yer verilen görüntülerin davalı idarece bilimsel veriler ışığında hazırlanan "Akıllı İşaretler Kodlayıcı Uygulama Rehberi"nde zararlı içerik olarak tanımlanan yayınlar kapsamına girmediği, dizide Rehberde belirtilen sınırlar dışına çıkılmadığı, bunun çocuklar açısından oluşturulan yaş grupları da dikkate alınarak hazırlanan bilirkişi raporu ile ortaya konulduğu göz önüne alındığında, söz konusu dizide 6112 sayılı Kanun'un 8/2. maddesinde yer alan yayın ilkesinin ihlâl edilmediği, bu itibarla, idare mahkemesince bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın davanın reddi yolunda verilen kararda hukukî isabet görülmediği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, istinaf başvurusunun kabulü ile idare mahkemesi kararının kaldırılması ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, bilirkişi raporunun karara dayanak teşkil edebilecek nitelikte olmadığı, rapora karşı itirazlarının dikkate alınmadığı, bilirkişi raporunun yaş grupları ve 18 yaş üstü gençleri ne gibi etkileyeceğine ilişkin bir değerlendirme yapılmadan tanzim edildiği, çocuk veya genç odaklı yayınlarda yapımcıların daha fazla hassas olması gerektiği, söz konusu yayının Akıllı İşaretler Kodlama Rehberi'ne uygun olmasının, 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin 2. fıkrasındaki, "Radyo ve televizyon yayın hizmetlerinde, çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlâkî gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde ve koruyucu sembol kullanılmadan yayınlanamaz" hükmü mucibince meşruiyet sağlayamayacağı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, bilirkişi raporunu oluşturan heyetin yetkinliğe sahip olduğu ve raporun uyuşmazlığın çözümü için yeterli olduğu, çocuk karakterin yetişkin gibi giyinmesinin ilgili yayın ilkesini ihlâl etmediği, söz konusu yayının Akıllı İşaretler Kodlama Rehberi'ne uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Davacı şirkete ait "… Tv" logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 04/10/2018 tarihinde saat 20:00'de yayınlanan "…" isimli dizi filmde 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "Radyo ve televizyon yayın hizmetlerinde, çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlâkî gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde ve koruyucu sembol kullanılsa dahi yayınlanamaz." hükmünün ihlâl edildiğinden bahisle aynı Kanun'un 32. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı şirketi 221.103,00-TL idarî para cezası verilmesi üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6112 sayılı Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 8. maddesinin 2. fıkrasında "Radyo ve televizyon yayın hizmetlerinde, çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlâkî gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde ve koruyucu sembol kullanılsa dahi yayınlanamaz." kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesiyle atıfta bulunulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Bilirkişi İncelemesi" başlıklı beşinci bölümünde yer alan 266. maddesinde, mahkemenin çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği; ancak, genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı; 273. maddesinde, mahkemenin bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararında inceleme konusunun bütün sınırlarıyla açıkça belirlenmesine ve bilirkişinin cevaplaması gereken sorulara ilişkin hususlara yer vermek zorunda olduğu; 275. maddesinde, bilgisine başvurulan bilirkişinin kendisine tevdi olunan görevin uzmanlık alanına girmediğini mahkemeye bildirme yükümlülüğünün bulunduğu; 278. maddesinde, bilirkişinin görevini mahkemenin sevk ve idaresi altında yürüteceği, bilirkişinin görev alanı veya sınırları hakkında tereddüde düşerse, bu tereddüdünün giderilmesini her zaman mahkemeden isteyebileceği; 279. maddesinde, bilirkişi raporunun gerekçeli olması gerektiği, bilirkişinin hukuki değerlendirmelerde bulunamayacağı belirtilmiş; anılan maddenin gerekçesinde, bilirkişinin raporunu mahkemece belirlenen sınırlar dâhilinde tümüyle maddi vakıalara hasrederek kendisine yöneltilen somut soruları bilimsel dayanaklarını açık ve anlaşılır biçimde göstermek ve eksiksiz olarak cevaplandırmak suretiyle hazırlaması ve ayrıca raporunu kaleme alırken özel ve teknik bilgi bağlamında uzman kimliği bulunmayan hâkimin ve tarafların anlayabileceği kavramları ve terimleri kullanmaya özen göstermesi gerektiği vurgulanmış; 281. maddesinde, mahkemenin gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme de yaptırabileceği; 282. maddesinde ise, hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Aktarılan kurallara göre genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkesin bilmesi gereken konularla, hâkimlik mesleğinin gereği olarak hâkimin hukukî bilgisi ile çözümleyebileceği konular dışında kalan ve çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişi oy ve görüşünün alınmasının zorunlu olduğu; bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmesi hâlinde bilirkişilerce hazırlanan raporların olayın özel veya teknik bilgi gerektiren yönlerini hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde aydınlatan bilimsel esaslara dayalı gerekçeleri içermesi gerektiği, bu nitelikte olmayan bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağı, mahkemenin böyle bir durumda yeni bir bilirkişi heyeti oluşturabileceği ve hükme esas alınabilecek rapor elde edinceye kadar bilirkişi incelemesine devam edebileceği; kural olarak bilirkişi raporunun hâkimi bağlamayacağı ve hâkimin raporu serbestçe takdir edeceği bilirkişilerce hazırlanan raporların olayın özel veya teknik bilgi gerektiren yönlerini hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde aydınlatan bilimsel esaslara dayalı gerekçeleri içermesi gerektiği, bu nitelikte olmayan bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağı, mahkemenin böyle bir durumda yeni bir bilirkişi heyeti oluşturabileceği ve hükme esas alınabilecek raporu elde edinceye kadar bilirkişi incelemesine devam edebileceği açıktır.
İdari Dava Dairesi'nce, uyuşmazlığın çözümü için bahse konu yayına ilişkin olarak bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, Sosyoloji, Çocuk Gelişimi ve Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetince yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda dava konusu yayın içeriğinin 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Radyo ve televizyon yayın hizmetlerinde, çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde yayınlanamaz” hükmünü ihlal edici nitelikte değildir." biçiminde değerlendirmelere yer verildiği, anılan bilirkişi raporuna davalı idare tarafından itiraz edildiği, Mahkemece itirazın reddedilerek bilirkişi raporunun hükme esas alındığı ve davacı yayın kuruluşunun söz konusu yayın nedeniyle 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin 2. fıkrasında yer alan yayın ilkesini ihlâl etmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verildiği görülmektedir.
Bilirkişi heyeti, mahkeme tarafından kendisine yöneltilen sorulara cevap oluşturacak nitelikte ve görüşüne başvurulan hususu tam olarak açıklayıcı mahiyette bir rapor vermelidir. Somut duruma uygun olmayan ya da somut durum karşısında yetersiz kalan beyanlar, bilirkişi raporu olarak kabul edilmemelidir (ATALAY Oğuz, Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku, 15. Bası, İstanbul, 2017, s.1940-1941).
Dava konusu işlemin tesis edilmesine sebep olan yayının 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin 2. fıkrasını ihlâl eder nitelikte olup olmadığının, başka bir anlatımla çocukların fiziksel, zihinsel veya ahlâkî gelişimine zarar verme ihtimali bulunup bulunmadığının belirlenmesi özel bilgiyi gerektirmekte olup İdari Dava Dairesi'nce yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen raporda söz konusu yayına ilişkin tanıtımın niçin gençleri ve çocukları olumsuz etkilemediğine yönelik bilimsel esaslara uygun şekilde yeterli bir gerekçenin ortaya konulamadığı anlaşıldığından, bu raporun hükme esas alınamayacağı açıktır.
Öte yandan, anılan bilirkişi raporunda yayın içeriklerinin 18 yaş altındaki çeşitli yaş gruplarında bulunanlar -örneğin, 0-7 yaş, 8-12 yaş, 13-15 yaş ve 18 yaş altındakiler- için ne gibi etkiler doğuracağının ayrı ayrı değerlendirilmediği, çocuk ve gençlerin tek bir grup gibi ele alınıp genel sonuçlar çıkarıldığı görülmektedir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca 20/11/1989'da kabul edilen ve ülkemiz tarafından 14/09/1990 tarihinde imzalanan, 09/12/1994 tarih ve 4058 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan, 27/01/1995 tarih ve 22184 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (Çocuk Haklarına Dair Sözleşme)'nin 1. maddesinde, " ...daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır"; 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a dayanılarak çıkarılan Yayın Hizmeti Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin birinci fıkrasına 27/03/2018 tarih ve 30373 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan değişiklikle eklenen (ii) bendinde, "Çocuk: Henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişiyi ifade eder" denilmek suretiyle çocuk tanımına yer verilmiştir.
6112 sayılı Kanun'un 4. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde, "Koruyucu sembol: yayın hizmetinin içeriği hakkında izleyicilerin bilgilendirilmesi amacıyla medya hizmet sağlayıcılar tarafından kullanılan ortak semboller" olarak tanımlanmış, 24. maddesinin ikinci fıkrasında, koruyucu sembol sistemi ile ilgili usul ve esasların Üst Kurulca belirleneceği kuralına yer verilmiş; Yayın Hizmeti Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 23. maddesinin ikinci fıkrasında ise, "Sembol sınıflandırması, yaş ve içerik gruplarını belirten sembollerin birlikte kullanılması suretiyle yapılır. Sınıflandırma işlemi, Üst Kurulca hazırlanan ve gerekli görülen hâllerde güncellenen Kodlayıcı Uygulama Rehberi’nde yer alan esas ve ilkelere göre yapılır. Kodlayıcı Uygulama Rehberi, Üst Kurul'un internet sitesinde yayınlanır" kuralı yer almıştır. Bu doğrultuda hazırlanan ve Kurul'un internet sitesinde yayımlanan Akıllı İşaretler Kodlayıcı Uygulama Rehberi'nde çocuklar ve gençlerin televizyonun zararlı içeriklerinden korunması için belirlenen akıllı işaretler sınıflandırma sisteminde kullanılan koruyucu sembollerin, "7 yaşın altındakiler", "7-13 yaş" ve "13-18 yaş" olmak üzere, üç farklı yaş grubu temelinde yapılan ayrıma dayandığı görülmektedir. Söz konusu sistemin altyapısını oluşturan akademik çalışmada, bu yaş gruplarının çocuk ve gençlerin zihinsel, duygusal ve sosyal gelişim düzeyleri göz önüne alınarak belirlendiği, çocuk ve gençlerin gelişim özelliklerine göre kendilerine sunulan yazılı ve görsel içerikten farklı biçimlerde etkilendikleri, yaş gruplarının her birinin kendi içinde bile oldukça farklılaşabildiği, örneğin, yedi ve on yaşındaki çocuklar arasında bile belirgin farkların bulunduğu, aynı yaştaki çocukların bilişsel ve duygusal yetilerinin gelişiminin dahi birbirlerine göre farklı olabildiği, ancak etkilenme derecesini ayrıntılandırarak daha çok yaş grubu oluşturmanın uygulamayı güçleştireceği için gerçekçi olmadığı, bu nedenle yaş gruplarının temel gelişimsel değişme yaşları dikkate alınarak oluşturulduğu belirtilmiştir. Bu itibarla, mevzuatta yer alan "çocuk" kavramı doğrultusunda, yaş grupları bilimsel açıdan tasnif edilerek, çocuk ve gençlerin yaş grupları itibarıyla somut ve soyut algılama ve görsel-işitsel içeriklerden etkilenme seviyelerinin yayın içeriği ve saati dikkate alınarak ayrı ayrı irdelenmesi gerekmektedir.
Öte yandan, ihtilaf konusu yayının, bilirkişiler tarafından "kuşak çatışması, yetişkin olmayı deneme süreci" gibi kavramlara hasredilerek sınırlı incelendiği, ilgili yaş gruplarına göre "yayının bütününe dair akıl yürütme yapabilmelerinin mümkün olup olmadığı, çocuk karakterin yaşadığı sürece dair aldığı dersle ilgili ana fikri yakalayabilecek zihinsel olgunlukta olup olmadıkları" ile alâkalı ayrıntılı değerlendirme yapılmadığı görülmektedir.
Bu itibarla, dava konusu işlemde belirtilen ihlâlin konusunu oluşturan yayına ilişkin olarak çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı hekimler ile çocuk ve ergen psikoloğundan oluşan bilirkişi heyeti marifetiyle yayın içeriklerinin çocuk ve gençler üzerindeki etkisinin yaş gruplarına göre bilimsel esaslara uygun şekilde değerlendirilmesine dayanan bir bilirkişi raporu düzenlendikten sonra karar verilmesi gerektiğinden eksik incelemeye dayalı olarak verilen temyize konu kararda usûle uygunluk bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun kabulü ve dava konusu işlemin iptali yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davalı idareye iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'ne gönderilmesine, 15/06/2021 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY
Temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.