Hukuk Genel Kurulu 2015/3353 E. , 2018/1196 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kayseri 1. İş Mahkemesince asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen 13.06.2014 gün ve 2013/378 E., 2014/588 K. sayılı karar davalı-karşı davacı ... Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 27.11.2014 gün ve 2014/14826 E., 20124/25330 K. sayılı kararı ile:
"…Dava, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca kesilen ölüm aylığının kesilme tarihi itibarıyla yeniden bağlanması gerektiğinin ve birleşen dosyada ise itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, asıl dava yönünden davanın kabulüne, birleşen dosyada ise davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak " eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup, kanun koyuca tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içersinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01/10/2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Somut olayda; davacının ikamet ettiği adresteki bina görevlisi ve yöneticinin eşinin kontrol memuruna verdiği ifadede, davacı ile boşandığı eşinin boşandıktan sonra aynı adreste karı koca olarak birlikte yaşamaya devam ettiklerini beyan etmesine rağmen, mahkemece bu tanıkların da beyanlarına başvurulmak sureti ile yapılan zabıta araştırmasında ve mahkemece de bizzat dinlenilen bina görevlisinin davacının eşi ile ayrı yaşadığını beyan ederek ifadelerini değiştirmelerinin izah edilebilir bir gerekçesinin bulunmaması, kontrol memurlarınca da tespit edildiği üzere davacı ile boşandığı eşinin Yasa"da belirtilen “ fiilen birlikte yaşama ” koşulunu taşıdıkları anlaşıldığından mahkemece asıl davanın reddine, birleşen dosya yönünden ise davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, asıl dava yönünden davanın kabulüne, birleşen dosya yönünden ise davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava Kurum işleminin iptali, karşı dava Kurum tarafından yapılan yersiz ödemenin tahsili istemine ilişkindir.
Asıl davada davacı vekili müvekkili ile eski eşinin 07.10.2008 tarihinde boşandığını, boşanma gerekçesinin eski eşin müvekkilini aldatması olduğunu, eski eşten müvekkilinin yardım ve iştirak nafakası aldığını, müvekkiline babasından dolayı ölüm aylığı bağlandığını, Kurum tarafından muvazaalı boşandığı gerekçesiyle 01.11.2008 ile 31.05.2013 tarihleri arasında ödenen ölüm aylıkları ve faiziyle birlikte 19.293,93 TL borç tahakkuk ettirildiğini, boşandıktan sonra müvekkilinin eski eşi ile birlikte yaşamadığını, Kurum işleminin hatalı olduğunu ileri sürerek Kurum işleminin iptali ile ödenmeyen aylıkların faiziyle iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl davada davalı SGK vekili davacıya babası Ramazan Güler"den dolayı hak sahibi sıfatıyla ölüm aylığı bağlandığını, 5510 sayılı Kanunun 56. maddesi gereği eşinden boşandığı hâlde boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların bağlanmış gelir ve aylıklarının kesileceğinin düzenlendiği ve tutanak tanıklarının bu durumu doğruladığı gerekçesiyle Kurum işleminin yerinde olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleşen davada davacı SGK vekili ...’in boşandığı eşiyle aynı evde yaşamaya devam ettiğinin tespit edildiğini, 01.11.2008 ile 31.05.2013 tarihleri arasında 16.815,81 TL aylığın davalıya haksız ve yersiz olarak ödendiğini ileri sürerek yersiz ödenen 16.815,81 TL’nin aylıkların ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı ... vekili davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece kontrol memurunca ifadesi alınan Rabia Temuçin ve Seyit Kutlu"nun duruşmada kontrol memurlarına verdikleri ifadenin yanlış geçirildiğini ve okumadan imzaladıklarını beyan etmesi nedeniyle duruşmada verdikleri ifadenin doğru olduğunun kabul edildiği, duruşmada dinlenen diğer kamu tanıkları ve davacı tanıklarının davacının boşandığı eşi ile aynı evde ikamet etmediklerine dair beyanları, emniyet araştırması ile davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilememiş olması, nüfus kayıtlarına göre davacı ile boşandığı eşi Mehmet Fatih Özyaycı"nın farklı adreslerde ikamet ettikleri gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, davacının dul ve yetim aylığının kesildiği aydan itibaren yeniden bağlanmasına, ödenmesi gereken aylardan itibaren yasal faiz ile birlikte davacıya ödenmesine ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm davalı-karşı davacı ... Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiş, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçe ile bozulmuştur.
Yerel mahkemece Kayseri 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/555 E., 2014/1478 K. sayılı dosyasında bina yönetiminin aidat borcu için açmış olduğu itirazın iptali davasında davalı Fatih Özyaycı’nın binada oturmadığından dolayı davanın reddine karar verilmiş olduğu ayrıca davacı tarafından sunulan icra (ceza) mahkemesi kararları davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşamadığını ispatladığı gerekçesiyle ve önceki karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme hükmü davalı-karşı davacı ... Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olayda hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla yetim aylığı alan davacının boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşayıp yaşamadığına yönelik Kurum işleminin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, Yerel mahkemece Özel Dairenin bozma kararından sonra davacı tarafından sunulan icra ceza mahkemesi kararları ve Kayseri 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/555 E., 2014/1478 K. sayılı dosyasının iş bu dosya içine alınıp direnme gerekçesine dayanak yapılarak hüküm kurulduğu dikkate alındığında mahkemece verilen direnme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre de temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
Başka bir anlatımla, mahkemenin yeni bir delile dayanmak veya bozmadan esinlenmek suretiyle gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez (Hukuk Genel Kurulunun 06.05.2015 gün ve 2014/13-2172 E., 2015/1311 K. sayılı kararı).
Somut olayda, mahkemece ilk kararda yer verilmediği hâlde, direnme kararında icra (ceza) mahkemesi kararları ve Kayseri 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/555 E., 2014/1478 K. sayılı dosyası esas alınmak suretiyle gerekçe oluşturulmuştur.
Şu hâle göre, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni bir gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Davalı-karşı davacı ... Başkanlığı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 21. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 13.06.2018 gününde karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.