Esas No: 2021/1755
Karar No: 2021/2263
Karar Tarihi: 15.06.2021
Danıştay 13. Daire 2021/1755 Esas 2021/2263 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2021/1755
Karar No:2021/2263
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Çınarcık Belediyesi Başkanlığı'nca, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 35/a maddesi uyarınca kapalı teklif usulü ile 24/08/2017 tarihinde gerçekleştirilen "7 Nolu Ticari Taksi Plakasının Tahsisi" ihalesine katılan davacı tarafından, teklifinin değerlendirme dışı bırakılması ve plaka kullanım hakkının başka bir istekliye verilmesine ilişkin Çınarcık Belediye Encümeni'nin … tarih ve … sayılı kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesi'nce verilen kararda; davacı tarafından dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla öğrenildiğinin beyan edildiği, ayrıca davacının dava konusu işleme ilişkin olarak 06/09/2017 tarihinde davalı idareye başvuruda bulunduğu, bu durumda, her ne kadar davacı tarafından Çınarcık Belediye Encümeni'nin … tarih ve … sayılı kararının tarafına tebliğ edilmediği beyan edilmiş ise de, davalı idareye 06/09/2017 tarihinde yapılan başvuruda bu karardan bahsedildiği, dolayısıyla davacı tarafından en geç 06/09/2017 tarihinde dava konusu kararın öğrenildiği anlaşıldığından, ilgili mevzuat hükümleri uyarınca dava konusu kararın iptali istemiyle ivedi yargılama usulüne göre otuz gün içerisinde yani en geç 06/10/2017 tarihine kadar dava açılması gerektiği, bu bakımdan ilk kez 10/11/2017 tarihinde ... İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı dosyasında açılan dava süresinde olmadığından, 19/03/2021 tarihinde açılan davanın da süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesinin mümkün bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, idareye 06/09/2017 tarihinde başvuru yapılmış olmasının bu tarih itibarıyla ihale dışı bırakılma kararının öğrenildiği anlamına gelmediği, 06/09/2017 tarihi itibarıyla ihale dışı bırakıldığından haberdar olunmadığı, davanın süresi içerisinde açıldığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, davanın süresi içerisinde açılmadığı, Mahkeme kararının hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden;
1-) Çınarcık Belediye Meclisi'nin … tarih ve … sayılı kararı ile 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 15/p maddesi gereğince ticari taksi plakası kullanım hakkı dağıtımı yapılması kararlaştırılmış, söz konusu karara istinaden Çınarcık Belediye Encümeni tarafından alınan 10/07/2017 tarihli karar ile dağıtılacak plaka sayısı 15 olarak belirlenmiş, … tarih ve … sayılı encümen kararı ile de "7 Nolu Ticari Taksi Plakasının" 24/08/2017 tarihinde saat 11:30’da 320.000,00-TL + KDV muhammen bedelle 2886 sayılı Kanun'un 35/a maddesi uyarınca kapalı teklif usulüyle ihale edilmesine karar verilmiştir.
2-) İhale Şartnamesi'nin 11. maddesinde, "tekliflerin en geç 23/08/2017 Çarşamba günü mesai bitimine kadar alındı karşılığında verilmesi gerektiği" belirtilmiş, buna istinaden ihaleye toplam iki istekli teklif vermiştir. ... isimli istekli tarafından verilen 325.000,00-TL + KDV bedelli teklif birinci sırada, davacı tarafından verilen 430.000,00-TL + KDV bedelli teklif ise ikinci sırada kayda alınmıştır. Teklif zarfları üzerinde ihale komisyonu tarafından yapılan inceleme neticesinde alınan 24/08/2017 tarihli "7 Nolu Ticari Taksi Plakası İhale Komisyonu Kararı" ile, "ilgili evrak sorumlusu tarafından verilen dilekçede davacının teklif zarfını 17:52'de teslim aldığının belirtildiği, ayrıca davacının "Borcu Yoktur Belgesi" almak için verdiği dilekçenin evrak sistemine 17:48'de kaydedildiğinin tespit edildiğinden bahisle, davacının teklif zarfının ihale şartnamesinin 11. maddesine uygun olmayarak sehven 23/08/2017 günü 17:30'dan sonra 17:52'de teslim alındığının tespit edilmesi nedeniyle teklifinin değerlendirme dışı bırakılmasına" karar verilmiş, davacının teklifinin değerlendirme dışı bırakılması nedeniyle … tarih ve … sayılı encümen kararı ile "7 Nolu Ticari Taksi Plakasının" kullanım hakkının tek geçerli teklif sahibi olan ... isimli kişiye verilmesine karar verilmiştir. Bu karar 05/08/2017 tarihinde ita amiri tarafından onaylanmıştır.
3-) Aktarılan süreç sonrasında davacı tarafından davalı idareye verilen 06/09/2017 tarihli dilekçe ile "teklifini süresi içerisinde teslim ettiğini ve buna dair belgeyi aldığını, teklifler açıldıktan sonra ihaleyi kazandığının şifahi olarak kendisine bildirildiğini ancak sonraki süreçte ihale sonucuyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmadığı belirtilerek ihalenin lehine neticelendirilmesinin ve sonuçla ilgili olarak tarafına yazılı bildirimde bulunulmasının" talep edildiği, söz konusu başvuruya istinaden davalı idare tarafından tesis edilen … tarih ve E…. sayılı işlem ile "teklif zarfının son teklif verme saati olan 17:30'dan sonra verilmesi nedeniyle teklifinin değerlendirme dışı bırakıldığı"nın belirtildiği, bunun üzerine davacının teklifinin değerlendirme dışı bırakılarak plaka kullanım hakkının başka bir istekliye verilmesine ilişkin 24/08/2017 tarihli ihalenin iptali istemiyle ilk olarak 10/11/2017 havale tarihli dilekçe ile ... İdare Mahkemesi'nin E… sayılı esasına kaydedilen davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
4-) Söz konusu davada ... İdare İdare Mahkemesi'nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı karar ile dava açılmadan önce şikayet ve itirazen şikâyet yollarına başvurulmamış olması nedeniyle 2577 sayılı Kanun'un 15/1-e maddesi uyarınca dava dilekçesinin Kamu İhale Kurumu'na tevdiine karar verilmiş, söz konusu karar temyiz yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.
5-)Tevdi edilen dilekçe üzerinde Kamu İhale Kurumu tarafından yapılan inceleme sonucunda, ihalenin, 4734 sayılı Kanun'a tâbi olmayan bir ihale olması nedeniyle Kurumun inceleme görev ve yetkisi bulunmadığından bahisle 17/04/2018 tarih ve 2018/UH.IV-779 sayılı karar ile 4734 sayılı Kanun'un 54. maddesinin 11. fıkrasının (c) bendi gereğince başvurunun görev yönünden reddine karar verilmiş, bu karara karşı açılan davanın ... İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile reddi üzerine söz konusu karara karşı yapılan temyiz başvurusu da Dairemizce reddedilerek anılan kararın onanmasına kesin olarak karar verilmiş ve bu karar davacıya 03/02/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir.
6-) Aktarılan süreç neticesinde davacı tarafından ... İdare İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı merciine tevdi kararının hukuka aykırı olduğunun sübut bulduğu ve bu karar nedeniyle işin esasının incelenmediğinden bahisle teklifinin değerlendirme dışı bırakılması ve plaka kullanım hakkının başka bir istekliye verilmesine ilişkin Çınarcık Belediye Encümeni'nin … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle 19/03/2021 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu; "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesine, 03/10/2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun'un 16. maddesiyle eklenen 2. fıkrasında, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu; 125. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinin birinci fıkrasında, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hâllerde Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, ikinci fıkrasının (a) bendinde, bu sürelerin idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başladığı; aynı Kanun'a 6545 sayılı Kanun'un 18. maddesiyle eklenen "İvedi yargılama usulü" başlıklı 20/A maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda ivedi yargılama usulünün uygulanacağı; 2. fıkrasının (a) bendinde, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu; (b) bendinde ise, ivedi yargılama usulünde Kanun'un 11. maddesinin uygulanmayacağı kurala bağlanmıştır.
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 53. maddesinde ise, "...b) Bu Kanuna göre yapılacak ihaleler ile ilgili olarak Kurumun görev ve yetkileri aşağıda sayılmıştır: İhalenin başlangıcından sözleşmenin imzalanmasına kadar olan süre içerisinde idarece yapılan işlemlerde bu Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine uygun olmadığına ilişkin şikâyetleri inceleyerek sonuçlandırmak." kuralı yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İhalenin iptali istemiyle ilk olarak ... İdare Mahkemesi'nin 2017/1656 sayılı esasına kaydedilen davanın açıldığı ve ihale 2886 sayılı Kanun kapsamında yapılmış olmasına rağmen dava dilekçesinin Kamu İhale Kurumu'na tevdii edildiği görülmekle birlikte, dava konusu ihale 4734 sayılı Kanun kapsamında gerçekleştirilmediğinden, ihalenin iptali istemiyle şikâyet ve itirazen şikâyet yollarına başvurulmaksızın doğrudan dava açılmasının mümkün olduğu açık olup, işbu davanın süresinde açılıp açılmadığının ortaya konulması bakımından ... İdare Mahkemesi nezdinde açılan ilk davanın süresinde açılıp açılmadığı yönünden inceleme yapılması gerekmektedir
Anayasa'nın 125. ve 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesinde, özel kanunlarında aksine bir hüküm bulunmadıkça, idarî işlemlerde dava açma süresinin yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı kurala bağlanmak suretiyle, dava açma süresinin başlamasında "yazılı bildirim"in esas alınması öngörülmüş olup, hak arama özgürlüğünün kullanılması bakımından ilgililerin bireysel nitelikteki işlemlere karşı, bu işlemlerin kendilerine yazılı olarak bildirildiği tarihten itibaren kanunî süre içerisinde dava açabilecekleri kuşkusuzdur. Başka bir anlatımla, belirtilen kural ile idarî işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılır bir biçimde duyurulması ve bu işlemlere karşı idarî yollara veya dava yoluna başvurulmasına imkân sağlanması amaçlanmaktadır.
Düzenleyici işlemler dışında kalan bireysel nitelikteki idarî işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda, dava açma sürelerinin hesabında idarî işlemin ilgilisine tebliğ edildiği tarihin esas alınması gerekmekle birlikte; işlemin ilgilisine tebliğ edilmediği hâllerde veya idarece tesis edilen işlemin doğrudan tarafı olmayan ve bu nedenle kendisine yazılı bildirim yapılması zorunluluğu bulunmayan kişilerin açacakları davalarda, bu kişilerin idarî işlemi öğrenme tarihinin belirlenebildiği durumlarda, yazılı bildirim tarihi yerine geçmek üzere öğrenme tarihinin esas alınması gerektiği Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmektedir. Ancak, bu istisnai durumun kabulü ile bilgi edinmenin dava açma süresine başlangıç alınması da, idarî işlemin niteliği ve doğurduğu hukukî sonuç itibarıyla bütün unsurlarıyla davacılar tarafından öğrenildiğinin kanıtlanması şartına bağlı olup, yazılı bildirimin mevcut olmadığı hâllerde bu şartın hangi tarih itibariyle gerçekleştiğinin açılan idarî davada idarî yargı merciince değerlendirilerek karara bağlanması gerekmektedir.
Davacının teklifinin değerlendirme dışı bırakılması suretiyle ihalenin başka bir istekli üzerinde bırakılmasına ilişkin işleme karşı dava açma süresinin işlemeye başlaması için bireysel nitelikteki söz konusu işlem bakımından öncelikle usûlüne uygun bir yazılı bildirimin varlığı gerekmekle birlikte, dava dosyası ile ... İdare Mahkemesi'nin E… sayılı dosyası üzerinde UYAP ortamında yapılan incelemede, davalı idarenin 23/01/2018 tarih ve E.663 sayılı yazısı ile ihale sonucunda plaka kullanım hakkının başka bir istekliye verilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı encümen kararının davacıya tebliğ edilmediğinin belirtildiği, davacının teklifinin değerlendirme dışı bırakılmasına ilişkin 24/08/2017 ihale komisyonu kararının davacıya tebliğ edildiğine ilişkin olarak herhangi bir bilgi veya belgenin de mevcut olmadığı görüldüğünden, iptali istenilen işleme ilişkin olarak yazılı bildirimin mevcut olmaması nedeniyle dava açma süresinin başladığı tarih olarak davacının söz konusu işlemi bütün unsurlarıyla öğrendiği tarih esas alınmalıdır.
Mahkemece davacı tarafından davalı idareye yapılan 06/09/2017 tarihli başvuru öğrenme tarihi olarak kabul edilmiş ise de, söz konusu başvuruda esas itibarıyla teklifinin değerlendirme dışı bırakılıp bırakılmadığı ve buna bağlı olarak katılmış olduğu ihalenin lehine sonuçlanıp sonuçlanmadığını öğrenme talebini içerir ifadelere yer verildiği, başka bir anlatımla bizzat katılmış olduğu ihalenin ne şekilde sonuçlandığı hususunda bilgi edinilmeye çalışıldığı ve kendisine yazılı bildirim yapılmasının talep edildiği, bu bakımdan davacının 06/09/2017 tarihi itibarıyla dava konusu işlemi hukuki niteliği ve sonuçlarıyla birlikte tam olarak öğrendiğinden söz edilemeyeceği ve dava açma süresinin bu tarihten itibaren başlatılamayacağı, davalı idarenin anılan başvuruda belirtilen hususlara ilişkin cevaplarının ve davacının teklifinin değerlendirme dışı bırakılma gerekçesinin davacıya 19/09/2017 tarihli işlem ile bildirildiği, bu bakımdan davacının dava konusu işlemi bütün unsurlarıyla bu tarih itibarıyla öğrendiğinin kabulü gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Diğer yandan 19/09/2017 tarihli işlemde davacının hangi kanun yolları ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süresinin belirtilmediği görülmekte olup bu noktada Anayasa'nın 40. maddesinin ilgili hükümlerine değinmek gerekmektedir.
03/10/2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun'un 16. maddesiyle Anayasa'nın 40. maddesine eklenen ikinci fıkrada, Devlet'in, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu kurala bağlanmıştır.Ek fıkranın gerekçesinde, değişikliğin, bireylerin yargı ya da idarî makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline gelmesi nedeniyle yapıldığı belirtilmiştir.
Bu Anayasal düzenleme ve belirtilen gerekçeden; Devlet'in, kurumları vasıtasıyla tesis edilen her türlü işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya idarî makamlar ile başvuru süresinin gösterilmesinin bir anayasal zorunluluk hâline getirildiği anlaşılmaktadır. Anayasa'nın bağlayıcılığı karşısında, bu zorunluluğa; yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının uymakla yükümlü oldukları açıktır.
Anayasal düzenlemeler, kural olarak doğrudan uygulanacak hükümlerden olmayıp, kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılarak hayata geçirilirler. Ancak, öğretide ve Anayasa Mahkemesi kararlarında, yürürlüğe konulması gereken kanunî düzenlemede yer verilmesi gereken konuların Anayasa metninde açıkça kurala bağlandığı durumlarda, bir özel kanun ya da yürürlükteki kanunlarda uygun değişiklik yapılması gerekmeksizin Anayasa hükümlerinin doğrudan uygulanacağı kabul edilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının doğrudan uygulanması gerektiğini, 08/12/2004 tarih ve E:2004/84, K:2004/124 sayılı kararında; 5225 sayılı Kanun'da, başvurulacak kanun yolu ve süresinin özel olarak düzenlenmemiş olmasının, Anayasa'nın 40. maddesine aykırılık oluşturmadığını belirterek benimsemiş ve kararında; bireyler hakkında tesis edilen işlemlere karşı kanun yolları, başvurulacak merciler ile sürelerin belirtilmesi yönünden Devlete verilen görevin bir zorunluluk içerdiğine, bu zorunluluk nedeniyle her kanunda özel bir düzenleme yapılması gerekmediğini belirterek, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının doğrudan uygulanır nitelik taşıdığını kabul etmiştir.
Devlet'in, işlemlerinde, kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının, ayrı bir yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelik taşımasından dolayı, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idarî mercileri ve kanun yolları ile sürelerini belirtmesi zorunludur.
Bu kapsamda, Anayasa'nın 125. maddesinin üçüncü fıkrası ile 40. maddesinin ikinci fıkrasının birbirleriyle olan ilişkisine de değinmek gerekmektedir.
Anayasa'da yer alan düzenlemeler, kurallar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer aldığından bu kuralların birbirine üstünlüklerinden söz etmek mümkün olmamakla birlikte, Anayasa kuralları değerlendirilirken kuralın kabul edildiği tarihe bakılarak yorum yapılması mümkündür. Bu kapsamda her ne kadar Anayasa'nın 125. maddesinde, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmişse de; 40. maddeye eklenen fıkrayla idarî işlemlerde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının ve sürelerinin belirtilmesi zorunluluğu getirildiğinden, kişilere bildirilen idarî işlemlerde başvuru süresi ve başvuru yerinin de gösterilmesi gerekmektedir. Dava açma süresini başlatacak olan yazılı bildirim, Anayasa'nın âmir hükmü gereğince başvuru mercii ve süresini de gösteren yazılı bildirimdir. Bunun dışındaki yazılı bildirimler Anayasa'nın 40. maddesinin âmir hükmüne uygun olmadığından, bu bildirimin dava açma süresini işlemeye başlatmayacağı açıktır.
Bu itibarla, davacının, teklifinin değerlendirme dışı bırakılması ve ihalenin başka bir istekli üzerine bırakılmasına ilişkin dava konusu işlemden bütün unsurlarıyla davalı idarenin 19/09/2017 tarih ve E.6165 sayılı cevabî yazısı ile haberdar olduğu, Devlet'in, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemeye rağmen, 19/09/2017 tarih ve E.6165 sayılı işlemde, davacının hangi kanun yolları ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süresi belirtilmediğinden, idarenin doğru bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve hak arama özgürlüğünün ihlâl edilmiş olması karşısında, söz konusu tarih itibarıyla dava açma süresinin işlemeye başlamadığı anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca ... İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 15/06/2021 tarihinde esasta oybirliğiyle, gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.
(X) GEREKÇEDE KARŞI OY :
Anayasa'nın 40/2. maddesi hükmü ile, bireylerin yargı ya da idarî makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve olanak sağlanması amaçlanmış; idareye, işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.
2577 sayılı Kanun'un 7. maddesinde, idare mahkemelerinde idarî işlemlere karşı dava açma süresinin kural olarak "altmış gün" olduğu; 8. maddesinde, sürenin tebliğ tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı; 20/A maddesinde ise, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin "otuz gün" olduğu kurala bağlanmıştır.
İdari işleme karşı hangi merciye, hangi sürede başvuracağını bilmeyen davacının, 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesinde öngörülen ve özel bir yargılama niteliği taşıyan ivedi yargılama usulünü, bu usule tâbi işlerde geçerli olan dava açma süresini ve idarî başvuru yolu bulunup bulunmadığını bilmesi mümkün değildir.
Bu itibarla, davacının, teklifinin değerlendirme dışı bırakılması ve ihalenin başka bir istekli üzerine bırakılmasına ilişkin dava konusu işlemden bütün unsurlarıyla haberdar olduğu 19/09/2017 tarihinden itibaren altmış günlük genel dava açma süresi içerisinde, 10/11/2017 tarihinde açtığı davanın süresinde olduğunun kabulü gerektiğinden, İdare Mahkemesi'nce davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen kararın bu gerekçeyle bozulması gerektiği oyuyla, gerekçe yönünden karara katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.