1. Hukuk Dairesi 2020/1172 E. , 2020/3294 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar bir kısım davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR
Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
Davacı, ... ada ... parseldeki 11 nolu dükkanını davalı ..."ın hileli davranışlarla kendisini kandırması sonucunda davalı ..."a devrettiğini, ..."ın da ... ile birlikte hareket ettiğini ve taşınmazı daha sonra ..."e aktardığını, anılan davalının da iyiniyetli olmadığını ileri sürerek tapu iptali-tescile, aksi takdirde bedele karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, soruşturma dosyasındaki senetle bir ilgisinin bulunmadığını; davalı ..., davacının diğer davalıdan borç para aldığını, karşılığında da dava konusu taşınmazı devrettiğini, kalan borç için de senet düzenlediğini ancak borcunu ödemediğini belirterek davanın reddini savunmuş; diğer davalı ..., davaya cevap vermemiş ve duruşmalara katılmamıştır.
Mahkemece, inançlı işlem iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar Dairece ‘’İddianın açıklanan bu niteliği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle davada inançlı işlem iddiasına değil, davalı ...’ın hileli hareketleri ve kandırması sonucu taşınmazın davalı ...’a temlik edildiği, ondan sonra diğer davalı ...’a devir edildiği iddiasına dayanıldığı açıktır....iddia ve savunma gereğince taraf delillerinin toplanması, birlikte değerlendirilmesi hile iddiasının kanıtlanması halinde 2.el konumundaki davalı ...’ın kazanımının iyiniyete dayalı olup, olmadığının diğer bir deyişle Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacağının belirlenmesi iyiniyetli olduğunun tespiti halinde tazminat isteğinin gözetilmesi aksi takdirde iptal ve tescil isteği üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.‘’ gerekçesi ile bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne dair verilen karar; bu kez Dairece, "..davalılardan ..."e usulüne uygun şekilde tebligat yapılması ve ondan sonra işin esasının değerlendirilmesi için.." bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde iddianın kanıtlandığı ve davalı ...’ın iyiniyetli olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki 11 nolu bağımsız bölümü 02.10.2006 tarihinde davalı ...’a, ...’nın da 15.03.2007 tarihinde davalı ...’a satış suretiyle temlik ettiği, ... 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/811 Esas, 2010/449 Karar sayılı dosyasında davalılardan ..."ın şantaj ve dolandırıcılık suçlarını işlediğine dair mahkumiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden sanığın bu suçlardan beraatine, tehdit suçundan dolayı ise mahkumiyetine karar verildiği, anılan kararın onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki ceza davasında yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verilmişse de bu husus mutlak anlamda hukuk hakimini bağlamaz (6098 sayılı TBK"nın 74.mad).
Somut olayda; dinlenen tanıkların ifadelerinden davacının, ...’de taşınmaz almak istediği, iyi arkadaş oldukları davalı ... ile birlikte emlakçıya gittikleri ve emlakçı ile dava dışı bir taşınmazın alımı hususunda anlaştıkları, davalı ...’ın dava konusu taşınmazın kendisine devredilmesi karşılığında 30.000-TL vereceğini söylediği, davacının da aralarındaki sözlü anlaşma uyarınca ...’ın yeğeni olarak tanıttığı davalı ...’a dava konusu taşınmazı devrettiği ve 30.000.-TL bedelli senet düzenleyerek ...’a verdiği; buna karşılık ...’ın 30.000-TL bedeli emlakçıya ödemediği sabit olup davalılar ... ve ... yönünden hile iddiasının kanıtlandığı kuşkusuzdur. Davalılar ... ve ...’ın temyiz itirazlarının yerinde olmadığından reddine.
Davalı ...’ın temyiz itirazına gelince;
Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyiniyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir.Bu amaçla, Türk Medeni Kanunu"nun 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır.İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyiniyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nun 1023. maddesinde aynen " tapu kütüğündeki sicile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1.fıkrasına göre "bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyiniyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyiniyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima gözönünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötüniyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına
tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/3 karar sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir.
Ne var ki, yukarıdaki ilkeler ve dosyadaki somut olgular birlikte değerlendirildiğinde son kayıt maliki olan ikinci el konumundaki davalı ...’ın kötüniyetli olduğu kanıtlanabilmiş değildir.
Hal böyle olunca, tapu iptal ve tescil isteminin reddine, terditli olarak istenen bedel yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı ...’ın yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden bir kısım davalılara geri verilmesine, 01.07.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.