Abaküs Yazılım
13. Daire
Esas No: 2021/1825
Karar No: 2021/2256
Karar Tarihi: 15.06.2021

Danıştay 13. Daire 2021/1825 Esas 2021/2256 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2021/1825
Karar No:2021/2256

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : ... İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Balıkesir ili, Gömeç ilçesi, … mahallesi, … mevkii … ada … parsel yanı, … ada … parsel önünde bulunan yeşil alana "İnşaat Yapım Karşılığı Kiralama, İşletme ve Mülkiyetin Devir İşi" modeli ile 6 m² kapalı alana sahip büfe binası yapılmak suretiyle işletilmesine dair 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 45. maddesi kapsamında yapılan ihalenin iptal edilmesine dair … tarih ve E….sayılı işlemin iptali ile 100,00-TL maddi ve 100,00-TL manevi tazminatın işlem tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalı idareden alınarak davacıya ödenmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesi'nce verilen kararda; davanın, davalı idare mülkiyetindeki yeşil alana yap-işlet-devret modeli ile 6 m² kapalı alana sahip büfe binası yapılarak işletilmesine dair 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 45. maddesi kapsamında yapılan ihalenin 26/06/2020 tarihli işlemle iptal edilmesine dair kısmı yönünden; ihalenin iptal edilmesine dair dava konusu … tarih ve E…. sayılı Gömeç Belediye Başkanlığı işleminin davacıya 30/06/2020 tarihinde tebliğ edildiği, ivedi yargılama usulü kapsamında yer alan bu işlem için tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde dava açılması gerekirken bu süre geçirildikten çok sonra 18/01/2021 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesinin mümkün olmadığı; davanın, ihalenin iptal edilmesi sebebiyle uğranıldığı ileri sürülen 100,00-TL maddi ve 100,00-TL manevi tazminatın işlem tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte tazmini istemine ilişkin kısmı yönünden; ihalenin iptal edilmesi sebebiyle uğranıldığı ileri sürülen 100,00-TL maddi ve 100,00-TL manevi zararın işlem tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazmini isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın ivedi yargılama usulü kapsamında yer almadığı, dava açma süresinin hesaplanmasında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesindeki genel sürelerin uygulanacağının açık olduğu, davacı tarafından ihalenin iptaline ilişkin kararın öğrenilme tarihi olan 30/06/2020 tarihinden itibaren 60 gün içinde açılması gerekirken bu süre geçirildikten çok sonra 18/01/2021 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu işlemde ihalenin neden iptal edildiğine dair haklı bir gerekçe belirtilmediği, Anayasa'nın 40/2. maddesi gereği ihalenin iptaline ilişkin işleme karşı başvurulabilecek kanun yollarının gösterilmediği, bu nedenle davanın süresi içinde açıldığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, davanın süresinde açılmadığı, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 31. maddesi uyarınca ihale kararının kamu yararı gereğince ita amirince onaylanmadığı, hukuka uygun olarak ihalenin iptal edildiği, bundan dolayı maddi ve manevi zarar oluştuğundan bahsedilemeyeceği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NİN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Balıkesir ili, Gömeç ilçesi, … mahallesi, … mevkii … ada .. parsel yanı, … ada … parsel önünde bulunan yeşil alana "İnşaat Yapım Karşılığı Kiralama, İşletme ve Mülkiyetin Devir İşi" modeli ile 6 m² kapalı alana sahip büfe binası yapılmak suretiyle işletilmesine dair 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 45'inci maddesi kapsamında yapılan ihalenin en yüksek teklifi veren davacı üzerinde kaldığı, davalı idarece yapılan değerlendirmeler sonucunda ihaleye konu taşınmazın bulunduğu konumda başkaca büfelerin olması ve büfeleri işleten kişilerin davranışlarından dolayı bölgede yaşayan vatandaşların şikâyetçi oldukları, bölgede benzer mahiyette büfeler bulunması nedeniyle kamu yararı gerekçe gösterilerek 2886 sayılı Kanun'un 31. maddesi uyarınca ihale kararının ita amirince onaylanmadığı, bunun üzerine … tarih ve E…. sayılı Gömeç Belediye Başkanlığı işlemiyle ihalenin iptal edildiği, bu işlemin davacıya 30/06/2020 tarihinde tebliğ edildiği, anılan işlemin iptali ile uğranıldığı ileri sürülen 100,00-TL maddi ve 100,00-TL manevi tazminatın işlem tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle bakılan davanın 18/01/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa'nın "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile âdil yargılanma hakkına sahip olduğu; "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesine, 03/10/2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun'un 16. maddesiyle eklenen 2. fıkrasında, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu; 125. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kurala bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa'nın 40. maddesine eklenen 2. fıkranın gerekçesinde, bu değişikliğin, bireylerin yargı ya da idarî makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline gelmesi nedeniyle yapıldığına değinilmiştir.
Anayasal düzenlemeler ve değinilen gerekçeden; Devletin, kurumları vasıtasıyla tesis edilen her türlü işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya idarî makamlar ile başvuru süresinin gösterilmesinin bir anayasal zorunluluk hâline getirildiği anlaşılmaktadır. Anayasa'nın bağlayıcılığı karşısında, bu zorunluluğa; yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uymakla yükümlü oldukları sonucuna ulaşılmaktadır.
Anayasal düzenlemeler, kural olarak doğrudan uygulanacak hükümlerden olmayıp, kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılarak yaşama geçirilirler. Ancak, öğretide ve Anayasa Mahkemesi'nin kimi kararlarında, yürürlüğe konulması gereken yasal düzenlemede yer verilmesi gereken konuların Anayasa metninde açıkça kurala bağlandığı durumlarda, bir özel kanun ya da yürürlükteki kanunlarda uygun değişiklik yapılması gerekmeksizin Anayasa hükümlerinin doğrudan uygulanacağı kabul edilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrasının doğrudan uygulanması gerektiğini, 08/12/2004 tarih ve E:2004/84, K:2004/124 sayılı kararında; 5225 sayılı Kanun'da, başvurulacak kanun yolu ve süresinin özel olarak düzenlenmemiş olmasının, Anayasa'nın 40. maddesine aykırılık oluşturmadığını belirterek benimsemiş ve kararında; bireyler hakkında kurulan işlemlere karşı kanun yolları, başvurulacak merciler ile sürelerin belirtilmesi yönünden Devlete verilen görevin bir zorunluluk içerdiğine, bu zorunluluk nedeniyle her kanunda özel bir düzenleme yapılması gerekmediğine değinerek, Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrasının doğrudan uygulanır nitelik taşıdığını kabul etmiştir.
Devletin, işlemlerinde, bireylerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu düzenleyen Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrasının, ayrı bir yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelik taşımasından dolayı, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idarî mercileri ve kanun yolları ile sürelerini belirtmeleri zorunludur.
Bu kapsamda, Anayasa'nın 125. maddesinin 3. fıkrası ile 40. maddesinin 2. fıkrasının birbirleriyle olan ilişkisine de değinmek gerekmektedir.
Anayasa'da yer alan düzenlemeler, normlar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer aldığından bu kuralların birbirine üstünlüklerinden söz etmek mümkün olmamakla birlikte, Anayasal normlar değerlendirilirken normun kabul edildiği tarihe bakılarak yorum yapılabilmesi mümkündür. Bu kapsamda, her ne kadar Anayasa'nın 125. maddesinde, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmiş ise de; 40. maddeye eklenen fıkrayla, idarî işlemlerde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının ve sürelerinin belirtilmesi zorunluluğu getirildiğinden, kişilere bildirilen idarî işlemlerde başvuru süresi ve başvuru yerinin de gösterilmesi gerekmektedir. Dava açma süresini başlatacak olan bildirim, Anayasa'nın amir hükmü gereğince başvuru mercii ve süresini de gösteren yazılı bildirimdir. Bunun dışındaki yazılı bildirimler, Anayasa'nın 40. maddesinin amir hükmüne uygun olmadığından, dava açma süresini başlatmayacaktır.
Bu itibarla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenlemeye rağmen, davalı idarece davacıya gönderilen ihalenin iptal edilmesine dair … tarih ve E…. sayılı yazısında, davacının hangi kanun yolları ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süresi belirtilmediğinden, idarenin doğru bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve hak arama özgürlüğünün ihlâl edilmiş olması karşısında, söz konusu işlemin tebliğ edildiği tarihte dava açma süresinin işlemeye başlamadığı anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca ... İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 15/06/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.



(X) KARŞI OY :

Anayasa'nın 40/2. maddesi hükmü ile bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve olanak sağlanması amaçlanmış; idareye, işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Anayasa'nın 125. maddesinde de, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin "yazılı bildirim" tarihinden başlayacağı belirtilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinde, idare mahkemelerinde idari işlemlere karşı dava açma süresinin "altmış gün" olduğu, dava açma süresinin idarî uyuşmazlıklarda, yazılı bildirimin yapıldığı günden itibaren başlayacağı; 12. maddesinde, ilgililerin hakların ihlâl eden bir idari işlem dolayısıyla doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması hâlinde verilecek kararın tebliğ veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabileceği, 20/A maddesinde ise ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin "otuz gün" olduğu kurala bağlanmıştır.
İdarenin Anayasa'dan kaynaklanan yükümlülüğünü yerine getirmesi esas olmakla birlikte, belirtilen yükümlülüğün yerine getirilmemesi, idari işlemlere karşı açılan davalarda dava açma süresinin işletilmeyip, ihmâl edilmesi sonucunu da doğurmamalıdır. Anayasa'nın 125. maddesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin "yazılı bildirim" tarihinden başlayacağının belirtilmesi karşısında, usulüne uygun tebliğ olunan veya bütün unsurlarıyla ilgililer tarafından öğrenilen idari işlemler üzerine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda açıkça belirtilen dava açma sürelerinin işletilmesi zorunludur.
Olayda, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 45'inci maddesi kapsamında yapılan dava konusu ihalenin en yüksek teklifi veren davacı üzerinde kaldığı, davalı idarece yapılan ihalenin 2886 sayılı Kanun'un 31. maddesi uyarınca ita amirince onaylanmadığı, bunun üzerine … tarih ve E… sayılı Gömeç Belediye Başkanlığı işlemiyle ihalenin iptal edildiği, anılan işlemin davacıya 30/06/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafından dava dilekçesinde ihalenin iptaline ilişkin kararın öğrenilme tarihi olarak 30/06/2020 olarak belirtildiği, anılan işlemin iptali ile uğranıldığı ileri sürülen 100,00-TL maddi ve 100,00-TL manevi tazminatın işlem tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle 18/01/2021 tarihinde bakılan davanın açıldığı görülmektedir.
Bu durumda, İdare Mahkemesince ihalenin davalı idare tarafından iptaline ilişkin işleme karşı ivedi yargılama usulünde geçerli olan 30 gün içinde dava açılmadığı belirtilmiş ise de, kendisine Anayasa'nın 40/2. maddesine uygun yazılı bildirim yapılmayan davacının, hem ivedi yargılama usulüne tabi ihalenin iptali işlemi için hem de ihalenin iptali ile uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinde belirtilen altmış günlük genel dava açma süresi içinde dava açması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 18/01/2021 tarihinde açtığı davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararının belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi