Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/1769
Karar No: 2018/1182
Karar Tarihi: 06.06.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/1769 Esas 2018/1182 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/1769 E.  ,  2018/1182 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “işçilik alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy 5. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 08.02.2013 gün ve 2011/477 E.- 2013/101 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 21.03.2014 gün ve 2013/7324 E.- 2014/6903 K. sayılı kararı ile;
    “...Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, davacının davalı işyerinde bölüm ustası olarak 09.04.2001-02.08.2010 tarihleri arasında 1.395,00 TL ücretle çalıştığını ve iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak fesih edildiğini iddia ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil çalışma ücreti ile yıllık izin ücreti alacaklarının faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili, davacının köye gideceği gerekçesiyle iş sözleşmesini istifa yoluyla kendisinin sona erdirdiğini, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, sigortasız çalıştırıldığı iddiasının yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacı işçinin iş sözleşmesinin davalı işverence haklı bir sebep yokken feshedildiği, diğer taleplerine ilişkin alacakları da bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı ve fazla çalışmanın ispatı bağlamında fazla çalışma ücretinin hesaplanması konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Somut olayda, bilirkişi tarafından şahit beyanlarına göre fazla çalışma süresi belirlenerek fazla çalışma ücreti hesaplanmıştır. Ancak dosyada davacının imza itirazına uğramayan ya da banka kayıtlarıyla desteklenen fazla çalışma tahakkukları ve ödemeleri söz konusudur. Bu dönemler için daha yüksek fazla çalışma yapıldığı ancak yazılı delille ispatlanabilir. Davacı tarafından da bu ispat külfeti yerine getirilemediğinden belirtilen özellikteki fazla çalışma tahakkuku olan dönemlerin dışlanarak davacının fazla çalışma ücreti talebinin hüküm altına alınması gereklidir. Bunun yapılmaması bozmayı gerektirmiştir.
    3-Taraflar arasında davacının yıllık izin ücreti alacağı bulunup bulunmadığı uyuşmazlık konusudur.
    4857 sayılı İş Kanunu"nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı sebebe dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
    Yıllık izinlerin kullandırıldığı ya da ücretlerinin ödendiği noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını ya da ücretlerinin ödendiğini imzalı izin defteri, bordro veya eşdeğer bir belge ile ispatlamalıdır.
    Somut olayda, davacı tarafından imza itirazına uğramayan yıllık izin defteri ve bordrolara göre davacının kullanılmamış yıllık izni ve yıllık izin ücreti alacağı bulunmamaktadır. Davacının bu talebinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsizdir...”
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin davalıya ait işyerinde 09.04.2001 tarihinden iş sözleşmesinin haksız şekilde feshedildiği 02.08.2010 tarihine kadar bölüm ustası olarak çalıştığını, müvekkiline 25.07.2010-01.08.2010 tarihleri arasında yıllık izin kullandırılıp iş sözleşmesinin izin dönüşü 02.08.2010 tarihinde feshedildiğini, 08.00-23.00 saatleri arasında haftanın 6 günü çalıştırıldığı hâlde fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini, işten çıkarıldığı tarihte aylık net 1.395 TL ücret aldığını, bu ücretin 1.000 TL’sinin her ay banka hesabına yatırılıp kalanının ise elden ödendiğini, 09.04.2001 tarihinden itibaren davalı iş yerinde çalışan müvekkiline yıllık izin haklarının sadece birer haftasının kullandırıldığını, bakiye izin hakları kullandırılmadığı gibi karşılığı ücretlerinin de ödenmediğini ileri sürerek fazla çalışma, yıllık izin ücreti ve bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı vekili davacının 11.10.2001 tarihinden itibaren müvekkil şirket bünyesinde çalıştığını, davacının iş sözleşmesini hiçbir haklı neden olmaksızın kendisinin feshettiğini, 02.08.2010 tarihinden itibaren işverene yazılı olarak haber vermeksizin ve mazeret bildirmeden işe gelmediğini, müvekkili şirketten herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığını talep konusu fazla çalışma, yıllık izin ve tatil alacaklarının zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece davacının Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarından 11.10.2001-02.08.2010 tarihleri arasında davalı iş yerinde 8 yıl 9 ay 22 gün sigortalı hizmetinin olduğu, alınan bilirkişi raporundan çalıştığı süre itibari ile davacının 128 gün izne hak kazanıp 48 gün iznini kullandığı, bu duruma göre 80 gün kullanılmayan izninin olduğu, yıllık izinlerin kullandırıldığı konusunda ispat yükü davalı üzerinde olup davalı tarafından usulüne uygun düzenlenmiş ve davacının imzasına havi yıllık izin defteri veya eşdeğer bir belge ile izinlerin kullandırıldığının ya da karşılığı ücretlerin ödendiğinin ispat edilemediği, dosya kapsamından davalı işyerinde 1 haftada 9 saat fazla çalıştığı anlaşılan davacının yapmış olduğu fazla çalışma karşılığı ücretlerin ödendiğinin de davalı tarafından banka kaydı, imzalı bordro veya eşdeğer bir belge ile kanıtlanamadığı gerekçesiyle bilirkişi tarafından hesap edilen fazla çalışma ücreti alacağından % 30 oranında indirim yapıldığından bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hüküm davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece davacının tanık beyanları, bilirkişi raporları, tüm dosya kapsamından haftada 6 gün toplam 54 saat çalıştığı ve bu çalışmasının 9 saatinin fazla çalışma olduğu, bilirkişi tarafından fazla çalışma hesabı yapılan 13.07.2006-02.08.2010 dönemi itibari ile davalı tarafından sunulan bordrolardan davacıya 2006 yılının 8, 11, 12. aylarında ve 2007 yılı 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12. aylarında 2008, 2009 yılları ile 2010 yılının 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8. aylarında fazla çalışma ödemesi yapılmamış olduğunun anlaşıldığı, davacının her yıl 1 hafta izin kullandığı ve böylece tüm çalışma döneminde 48 gün yıllık izin kullandığının anlaşıldığı, hak ettiği izin süresinin ise 128 gün olduğu, davacının kalan 80 günlük iznini kullandığının ise ispat yükü kendisine düşen davalı tarafından yıllık izin defteri veya davacının imzası havi bir belge ile ispat edilememiş olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: fazla çalışma ücreti tahakkukları bulunan ve imza itirazına uğramayan bordrolara istinaden ilgili ayların fazla çalışma alacağı hesabından dışlanmasının gerekip gerekmediği, yıllık izinlerin kullandırıldığına ilişkin davalı işveren tarafından sunulmuş olan ve imza itirazına uğramayan yıllık izin defteri ve bordrolara itibar edilmesinin mümkün olup olmadığı sonucuna göre davacının yıllık izin ücreti alacağına hak kazanıp kazanamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
    I) Özel Daire bozma kararının 2 numaralı bendinde yer alan bozma sebebine yönelik verilen direnme kararının incelenmesinde;
    Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
    Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle iş yerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
    İmzalı ücret bordrolarından fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması hâlinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda işçi bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı ancak yazılı delille ispatlaması gerekir.
    Somut olaya gelince, mahkemece hükme esas alınan 15.10.2012 tarihli bilirkişi raporunda 13.07.2006-25.07.2010 dönemi için tanık beyanlarına göre haftada 9 saat fazla çalışma üzerinden yapılan hesaplamaya itibar edilerek talep konusu alacak hüküm altına alınmıştır.
    Bununla birlikte davalı işveren tarafından dosyaya sunulan 2006 yılı Temmuz, Eylül, Ekim, Aralık ayları ile 2007 yılı Ocak, Şubat, Mart ve Nisan aylarına ilişkin imzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti tahakkuku olduğu görülmüştür. İmzalı bordrolar ihtirazi kayıt içermediği gibi davacı tarafından imza itirazına da uğramamıştır.
    Hâl böyle olunca, davacı ihtirazi kayıtsız imzaladığı bordrolarda yazılı olandan daha çok fazla çalışma yaptığını yazılı delille ispat edemediğine göre fazla çalışma tahakkuku bulunan bu aylar hesaplamadan dışlanarak anılı alacağın hüküm altına alınması gerekirken hesaplamaya esas dönem yönünden dışlanması gereken fazla çalışma tahakkukunun bulunmadığı gerekçesiyle verilen direnme kararı yerinde değildir.
    Açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı direnme kararı bozulmalıdır.
    II) Özel Daire bozma kararının 3 numaralı bendinde yer alan bozma sebebine yönelik verilen direnme kararının incelenmesinde;
    Yıllık ücretli izin hakkı ve izin süreleri ile ilgili düzenlemeler ise 4857 sayılı İş Kanunu’nun 53 vd. maddelerinde yer almaktadır.
    4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi hâlinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
    Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
    İş sözleşmesinin feshi hâlinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.
    Kanunda, iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti için kesin bir ödeme günü belirlenmiş değildir. Kanunda, sözleşmenin feshi anı yıllık ücretli izin hakkının ücrete dönüşmesi, bir başka anlatımla izin ücretine hak kazanma zamanı olarak kabul edilmiştir. İş sözleşmesinin feshedildiği tarihte izin ücreti muaccel olur, ancak faiz başlangıcı bakımından işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekir.
    Yıllık izin hakkı anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında izin hakkının bulunduğunun tespitini istemesinde hukuki menfaati vardır.
    Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 01.03.2017 gün 2015/22-735 E.-2017/374 K., 22.02.2017 gün ve 2015/22(7)-1061 E.-317 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
    Somut olaya gelince, davacı çalışma süresi boyunca yıllık izin haklarının sadece birer hafta olarak kullandırıldığını, bakiye izin hakları kullandırılmadığı gibi karşılığı ücretlerinin de ödenmediğini ileri sürerek yıllık izin ücreti alacağı talebinde bulunmuştur.
    15.10.2012 tarihli bilirkişi raporunda; yıllık izinlerin kullandırıldığının işverence imzalı izin defteri ya da eşdeğer bir belge ile ispat edilemediği belirtilerek davacı iddiası gibi 8 tam yıl hizmet süresi itibari ile 128 gün izin hakkı bulunan davacının her yıl birer hafta (6 iş günü) izin kullandığı buna göre kullanılan sürenin mahsubu ile 80 gün karşılığı kullanılmayan izin ücreti hesaplanmıştır. Bilirkişi raporundan sonra davalı işveren tarafından imzalı yıllık izin defteri ile bordrolar sunulmuş olup bu belgeler kapsamında alınan ek raporda ise davacının 8 tam yıl hizmet süresine göre hak kazandığı izin süresinin 128 iş günü olduğu, imzalı izin defterinde ise tespit edilen sürenin 151 gün olduğu, ayrıca izin defterinde son yıl 16.07.2010-01.08.2010 döneminde izin kullandırıldığı belirtilmesine rağmen davalı tanığının bu dönemde topluca bir hafta izin kullandıklarını beyan ettiği, bu hususun da imzalı belgenin maddi duruma uygun olmayabileceğini, iddia edildiği gibi fiili izin sürelerinin birer hafta olarak kullandırıldığını düşündürdüğünü belirterek izin ücreti alacağı yönünden önceki rapordaki hesaplamanın doğru olduğu kanaati bildirilmiştir.
    Mahkemece bozma öncesi karardaki gerekçeler tekrar edilerek davacının dosya kapsamından iş yerinde her yıl bir hafta izin kullandığı ve böylece tüm çalışma döneminde 48 gün yıllık izin kullandığının anlaşıldığı, hak ettiği izin süresinin ise 128 gün olduğu, davacının kalan 80 günlük izninin kullandırıldığının ispat yükü üzerine düşen işveren tarafından yıllık izin defteri veya davacının imzasına havi bir belge ile ispat edilemediği gerekçesiyle direnme karar verilmiştir.
    Her ne kadar mahkemece ispat yükü üzerinde olan davalı işveren tarafından yıllık izinlerin kullandırıldığının imzalı izin defteri ya da eşdeğer bir belge ile ispat edilemediği belirtilmiş ise de, davalı işveren tarafından anılı belgeler dosyaya sunulmuş ayrıca bu husus 21.01.2013 tarihli ek bilirkişi raporunda da değerlendirilmiştir.
    Az yukarıda da belirtildiği üzere yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işveren üzerinde olup işveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamak durumundadır. Eldeki uyuşmazlıkta da davalı işveren sunduğu imzalı yıllık izin defteri ve imzalı bordrolar ile ispat külfetini yerine getirmiş olup bu belgelere göre davacı işçinin kullanmadığı yıllık izni ve yıllık izin alacağı bulunmamaktadır. İmzalı izin defterine göre davacının 156 gün izin kullandığı tespit edilmiş olduğundan hizmet süresine göre 128 gün izin hakkı bulunan davacının bütün izinlerini kullandığı açıktır. Yine sunulan izin ücreti tahakkukları bulunan bordroların da imzalı olduğu ve izin defteri ile örtüştüğü görülmüştür.
    Hâl böyle olunca, imza itirazına uğramayan yıllık izin defteri ve bordrolara göre davacı işçinin kullanılmayan ve karşılığı ödenmeyen yıllık izin ücreti alacağı bulunmadığından talebin reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
    O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç :
    1-Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
    2- Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 06.06.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi