17. Hukuk Dairesi 2014/15010 E. , 2014/11986 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Batman 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/03/2014
NUMARASI : 2013/277-2014/184
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigortalı, müvekkiline ait aracın tek taraflı trafik kazasında hasarlandığını, ihbara rağmen davalının zararı ödemediğini belirterek şimdilik 5.000 TL"nın ihbar tarihinden işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş; 28.1.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 11.000 TL daha artırarak toplam 16.000 TL"nın davalıdan tazminini istemiştir.
Davalı vekili, sürücü değişikliği yapıldığını, sürücünün olay yerinden kaçtığını sürücü olduğu belirtilen kişinin de alkollü olduğunu, hasarın teminat dışında kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 16.000 TL tazminatın 19.2.2013 temerrüt tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesine dayanılarak, sigortalı tarafından kasko sigorta şirketi aleyhine açılan alacak istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK"nun 48.maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasal olduğu ifade edilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile içkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97/1. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan "b-2" bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.5.5 maddesinde; taşıtın KTK uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe teminatı dışında olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5 maddesinin dayanağını teşkil eden KTK"nun 48.maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin, karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2.fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olarak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. Maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve mütakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışında kaldığının ıspat yükü YTTK"nun 1410.maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında; sürücülerin aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasar poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine, aksi halinde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları).
Somut olayda; 4.2.2013 tarihinde saat 22.30"da tek taraflı trafik kazasında davacıya ait araç hasarlanmış; kaza tespit tutanağında, sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybedip sağındaki ikametin demir bahçe kapısına aracının ön kısımlarıyla çarptığı belirtilmiş; saat 22.36"da yapılan ölçüme göre O. D.in 0.36 promil alkollü olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan ilkelere göre, sürücünün alkollü olması yalnız başına hasarın teminat dışında kalmasını gerektirmez. Oluşan hasarın salt alkolün etkisi altında olup oluşmadığının saptanması gerekir. Mahkemece nörolog bilirkişi katılımı olmadan makine mühendisi ve sigorta hukukçusu bilirkişi kurulundan rapor alınmış; alkol oranı yasal sınırın altında olduğundan olayın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kazanın, alkolün münhasıran etkisi altında meydana gelip gelmediği hususunun tespiti, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konulardan değildir. Bu hususun tespiti özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerden olup konunun uzmanı bilirkişiden rapor alınması gerekir.
Bu durumda mahkemece, önceki 14.1.2014 tarihli bilirkişi kuruluna, nöroloji uzmanı bilirkişi dahil edilerek oluşturulacak bilirkişi heyetinden, olayın oluş şekli, yol, hava, gün durumu, davacı tarafın iddiası, davalının savunması, dava dışı sürücü ile yanında bulunan arkadaşlarının araştırma görevlisine verdikleri ifadeler, olay mahalli ve dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında kazanın meydana gelmesinde etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Z. Sigorta A.Ş vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 18.9.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.