9. Hukuk Dairesi 2011/54478 E. , 2013/15122 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ (... 2. İŞ)
DAVA : Davacı vekili, davacının fark ücret, ikramiye ve hafta tatil ücret alacaklarının davalı işverenden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı işyerinde Toplu İş Sözleşmesi kapsamında çalıştığını ve kendi rızası olmaksızın bir alt statü niteliği taşıyan Araştırma Planlama Uzmanlığı ile görevlendirildiğini, bu görevde çalışmaya devam ederken toplu iş sözleşmesi gereği yapılması gereken ücret artış ve zamlarının yersiz ve mesnetsiz olarak kendisine ödenmemeye başlandığını, ücretine artış yapılmayarak dondurulduğunu, ödenmesi gereken ücretin toplu iş sözleşmesi gereği alması gereken ücretin altında kaldığını, çalıştığı kurumda sendikalı olduğunu, İş yasası gereğince de işçinin yazılı muvafakati alınmadan iş koşullarında ve ücretinde değişiklik ve indirim yapılamayacağının emredici bir hukuk kuralı olduğunu, muvafakati alınmaksızın statüsünün değiştirildiğini ve ücret artışlarından yararlandırılmadığını belirterek, fark ücret, ikramiye ve hafta tatil ücret alacaklarının davalı işverenden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, işverenin idari takdiri çerçevesinde davacıyı Uzman olarak atadığı, büro personeli ücreti olarak verilmesinin imkanı olmadığını, davacının yeni görevindeki alacağı ücret, almakta olduğu ücretle eşitleninceye kadar almakta olduğu kök ücreti ile alacağı yeni kök ücreti arasındaki farkın tazminat olarak ödenmesine devam edildiğini, davacının Uzmanlık görevinin bulunduğu statüden alt statü taşıyan bir görev olmadığını, statüleri farklı iki görev olduğunu, davacının yeni görevindeki ücretlerine toplu iş sözleşmesi ile gelen tüm zamların yansıtıldığını, davacının yapılan atamayı kabul etmediğine ilişkin bir beyanının mevcut olmadığını, atandığı görevin ücreti verildiğini, daha önce aldığı kök ücreti ile arasındaki farkın tazminat olarak verilmeye devam edildiğini, ücretinin düşürülmediğini, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece kararın Anayasa’nın 141 ve HMK hükümleri uyarınca gerekçeli olduğu belirtilerek ve yapılan yargılama sonunda alınan hesap raporuna itibar edilerek, davacının davasında kısmen haklı olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E) Gerekçe:
Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.
Yine 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Yasanın 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden sözedilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.” şeklinde ifadesini bulmuştur.
Diğer taraftan belirtmek gerekir ki, salt yukardaki hükümlere uygun karar verildiğine gerekçede yer verilmesi kararın gerekçeli olduğu anlamına gelmez.
Mahkemece verilen karar, gerekçesiz olduğu gibi, kararda "kararın Anayasa’nın 141 ve HMK hükümleri uyarınca gerekçeli olduğunun" belirtilmesi de kararın gerekçeli olduğunu göstermez. Karar yukarda belirtilen hukuki hükümlere göre gerekçelendirilmeli, tarafları iddia ve savunmasına göre maddi olay saptanmalı, hukuki nitelendirme ve uygulanacak hukuk kuralları belirlenmeli, deliller tartışılmalı, kurallar olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Usule aykırı olarak gerekçesiz karar verilmesi hatalı olup kararın salt bu nedenle bozulması gerekmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, salt yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 20.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.