Esas No: 2017/248
Karar No: 2018/1175
Karar Tarihi: 06.06.2018
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/248 Esas 2018/1175 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 04.02.2011 gün ve 2005/322 E., 2011/44 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 14.06.2012 gün ve 2011/5627 E., 2012/4513 K. sayılı kararı ile,
“…Davada, dava dışı ... İnş. Ltd. Şti."nin 14.04.1995 tarihli sözleşmeyle davalı kooperatife ait 91 konut, 1 dükkan ve 3 kapıcı dairesinden oluşan 3 blok inşaatın yapım işini Bayındırlık birim fiyatlarıyla üstlendiği, dava dışı Öz Algen İnş. Ltd. Şti."nin davalı kooperatifin onayı ile yapım işini davacı ... İnş. Ltd. Şti."ye devrettiği, davacı şirketin işi tamamlayarak ve 11.11.2002 tarihinde yapı kullanma izin belgesini alarak inşaatı davalı kooperatife teslim ettiği, yapım ve devir sözleşmeleri kapsamında düzenlenen 8 hakediş bedeli ödendiği halde 9 nolu kesin hakediş bedelinin ödenmediği, 9 nolu kesin hakedişe göre 1.049.484,74 TL fiyat farkları dahil yapılan tüm imalâtın bedeli-798.182,80 TL ödeme = 251.301,92 TL bakiye alacağı bulunduğu, davalı kooperatifle imzalanan 20.10.2000 tarihli ayrı bir sözleşme ile de 11 kalem işin 55.000,00 TL götürü bedelle yapımının üstlenildiği, bu işler de yapılıp teslim edildiği halde bedelinin ödenmediği ileri sürülerek 9 nolu kesin hakediş bedelinden 150.000,00 TL, götürü bedelli işlerden de 50.000,00 TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL alacağın 17.06.2003 temerrüt tarihinden itibaren reeskont faiziyle tahsili istenmiştir.
Davalı kooperatif cevabında; yanlar arasındaki sözleşmelerin 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 59/6. maddesi uyarınca geçersiz olduğunu, bu nedenle davacının ancak kârsız maliyet bedelini talep edebileceğini, 9 nolu kesin hakedişe göre ödeme tutarının en az 798.182,80 TL olup, bu miktar ödemenin yapılan işlerin bedelini karşıladığını, 2003/121 D.İş sayılı delil tespit raporuna göre %15 oranında eksik iş mevcut olup davacının işi %85 seviyede terk ettiğini, bu nedenle davacının hakedişinden %15 oranında eksik işler bedeli, ayıplı işler nedeniyle de %5 oranında nefaset kesilmesi gerektiğini, ayrıca sözleşmeye göre davacı tarafından ödenmesi gereken elektrik ve su bedelleri kooperatifçe ödendiğinden 30.000,00 TL, hakedişlerden kesilip davacı adına vergi dairesine yatırılması gereken stopaj ve vergiler nedeniyle 100.000,00 TL, davacının kusuru nedeniyle arsa sahibine ödenmek zorunda kalınan tazminatlar nedeniyle 100.000,00 TL, ayrıca C blok tabliye betonundaki ayıbın giderilme bedelinin davacı alacağından kesilmesi gerektiğini, bu durumda eksik değil fazla ödeme bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, Kooperatifler Kanunu"nun 59/6. maddesine aykırılık nedeniyle yanlar arasındaki sözleşmeler geçersiz sayılmış, davacının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ancak kârsız imalât bedelini talep edebileceği, buna göre bakiye alacağı bulunmadığı kabul edilerek dava reddedilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 59/6. maddesine aykırılık nedeniyle davalı Kooperatif ile dava dışı Öz Algen İnş. Ltd. Şti. arasındaki 14.04.1995 tarihli yapım sözleşmesinin, bu sözleşmenin davacı ... İnş. Ltd. Şti."ye devrine ilişkin 24.12.1999 tarihli sözleşmenin ve davalı kooperatif ile davacı şirket arasında imzalanan 20.10.2000 tarihli götürü bedelli sözleşmenin geçersiz sayılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Sözleşmelerin başlangıçtan itibaren mutlak butlanla geçersiz sayılması halinde taraflar arasındaki ilişkinin sebepsiz zenginleşme kurallarına göre tasfiye edilmesi, yani yapılan imalâtın bedelinin, geçersiz sayılan sözleşmedeki fiyatlar geçilmemek üzere işin yapıldığı tarihteki serbest piyasa rayiçleriyle belirlenmesi gerekir. Mahkemece alınan bilirkişi raporlarının tamamında işin yapıldığı tarihteki piyasa rayiçlerine göre müteahhit kârı dahil olarak yapılmış bir hesaplama bulunmamaktadır. Bilirkişi raporlarında devreden dava dışı... İnş. Ltd. Şti. ile devir alan davacı ... İnş. Ltd. Şti."nin 14.04.1995 tarihli yapım sözleşmesi ve 24.12.1999 tarihli devir sözleşmesi kapsamında inşaatın %85"inin yapımını gerçekleştirdiği kabul edilerek bu oranın yıllara göre dağılımı yapılmış ve yalnızca 2001 yılında gerçekleştirilen işlerin bedeli 2001 yılı Bayındırlık birim fiyatlarıyla hesaplanarak ve bulunan rakam 2001 ve 2002 yılı ödemeleriyle karşılaştırılarak davacının bakiye alacağı bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Sözleşmeler başlangıçtan itibaren geçersiz olduğundan 1995 ile 2001 yılları arasında yapılan tüm imalâtın bedelinin geçersiz sayılan sözleşme fiyatları geçilmemek üzere yapıldıkları yılın serbest piyasa rayiçleriyle müteahhit kârı dahil olarak hesaplanması ve kanıtlanan ödemeler mahsup edilerek sonuca varılması gerekir.
Değinilen ilke ve kurallara uygun şekilde inceleme ve hesaplama yapmayan bilirkişi kurulu raporlarıyla bağlı kalınarak davanın reddi doğru olmamıştır.
Mahkemece yapılacak iş; davalı kooperatifin yöneticisi İsa Demir hakkında sahte metraj cetveli düzenlemek suçundan açılan ve mahkumiyet kararı verilen Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2009/211 Esas-2009/350 Karar sayılı dava dosyasının kesinleşmesini beklemek, kesinleşmişse dava dosyasını celbederek dosyaya eklemek, kesin hesap çıkarılması konusunda işin uzmanı olan kişilerden oluşturulacak üç kişilik yeni bir bilirkişi kurulundan mahallinde keşif yapılmak suretiyle rapor alınarak devreden dava dışı Öz Algen İnş. Ltd. Şti. ve devir alan davacı ... İnş. Ltd. Şti. tarafından yapım ve devir sözleşmeleri ile 20.10.2000 tarihli sözleşme kapsamında yapılan tüm işleri ve metrajlarını hakediş raporları, projeler, delil tespitleri, ceza dosyasındaki bilgi, belgeler ve sair evraklardan yararlanarak ve fiilen yapılacak ölçümle doğruluğunu denetleyerek kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlemek, bedelini geçersiz sayılan sözleşme fiyatlarını geçmemek üzere yapıldıkları tarihteki piyasa rayiçlerine göre müteahhit kârı dahil olarak hesaplamak, kanıtlanan ödeme tutarını mahsup ederek sonucuna göre karar vermekten ibarettir,…”
gerekçesiyle oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalının yanlar arasında imzalanan sözleşmelerin yasaya aykırı olduğu nedeniyle geçerli olmadığını ileri sürmüş ise de, sözleşmelerin uygulandığı, iş bedelinin kısmen ödendiği, yapılan işler ve ödemeler ile ilgili kooperatif genel kurullarında yönetimin ibra edildiği, ancak davacı şirket ortakları ile davalı kooperatifin kurucu ortaklarının aynı kişiler olması nedeniyle 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 59/VI. maddesinde düzenlenen yasak dikkate alındığında, davacının yaptığı iş bedelini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre isteyebileceği, alınan bilirkişi raporunda davacıya yapılan ödemenin eser bedelinden fazla olduğunun belirlendiği, taraflar arasında geçerli bir sözleşmeden bahsedilemeyeceğinden davacının yaptığı inşaat bedelinin kârsız hesaplandığı, yapılan hesaplamaya göre davacının alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece, davacının iş bedeli alacağını kârsız olarak hesaplayan ve davacıya fazla ödeme yapıldığını tespit eden bilirkişi raporunun gerekçeli ve denetime elverişli olduğu, davacı şirket yöneticisi hakkında sahte metraj düzenlemek suçu nedeni ile verilen kararın kesinleşmesini beklemenin sonucu değiştirmeyeceği, Kooperatifler Kanunu’nun 59/VI. maddesinin getirilme nedeninin, gelişmeye başlayan kooperatifçilikte yasaya aykırı işlemlerin artışının önlenmesi ve bunun sonucu olarak da ortakların zarara uğramalarının engellenmesi olduğu, bu nedenle iş bedelinin kârsız hesaplandığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
1- Yanlar arasında imzalanan sözleşmelerin geçersiz olması nedeniyle davacının hak ettiği iş bedelinin kârsız olarak mı yoksa geçersiz sayılan sözleşmelerdeki fiyatları geçmemek üzere işin yapıldığı yıl piyasa fiyatlarına göre müteahhit kârı dâhil olacak şekilde mi hesaplanması gerektiği;
2- Davalı kooperatif yöneticisi İsa Demir hakkında, sahte metraj cetveli düzenlemek suçundan açılan ceza davasının bekletici mesele yapılmasının gerekip gerekmediği;
3- Yerel mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli ve denetime elverişli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Her üç uyuşmazlık üzerinde ayrı ayrı durulmasında yarar vardır.
Yanlar arasında imzalanan sözleşmelerin geçersiz olması nedeniyle davacının hak ettiği iş bedelinin kârsız olarak mı yoksa geçersiz sayılan sözleşmelerdeki fiyatları geçmemek üzere işin yapıldığı yıl piyasa fiyatlarına göre müteahhit kârı dâhil olacak şekilde mi iş bedelinin hesaplanması gerektiği yönünde yapılan değerlendirmede;
Davalı kooperatif ile dava dışı Öz-Algen İnş. Ltd. Şti. arasındaki 14.04.1995 tarihli inşaat yapım sözleşmesi, bu sözleşme ile yapımı kararlaştırılan işlerin davacı şirkete devrine ilişkin 24.12.1999 tarihli sözleşme ve davalı kooperatif ile davacı şirket arasında imzalanan 20.10.2000 tarihli sözleşmeyi, davacı şirket adına imzalayan kişilerin aynı zamanda davalı kooperatifin kurucu ortağı ve yöneticisi olduğu mahkemece saptanmış ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 59/VI. maddesi gereğince sözleşmelerin geçersiz olduğu kabul edilmiştir. Mahkemenin bu yöndeki kabulü isabetlidir.
Zira, 1163 sayılı Kanun"un 59/VI. maddesi gereğince, kooperatifin yönetim kurulu üyeleri ve personeli, ortaklık işlemleri dışında kendisi veya başkası namına, bizzat veya dolaylı olarak kooperatif ile kooperatifin konusuna giren bir ticari muamele yapamaz. Anılan bu yasa hükmü, “emredici” hukuk kuralı nitelinde olup, buna aykırı olarak sözleşme yapılamaz ve hukuksal bir tasarrufta da bulunulamaz. Aksi takdirde, aykırı yapılan sözleşme veya tasarruf “batıl” olur (Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) m.20/I., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 27).
Yanlar arasındaki sözleşmenin “batıl” ve dolayısıyla bağlayıcı olmaması durumunda veya sözleşme dışı iş yapıldığında bu işlerin bedeli, mülga 818 sayılı BK"nın 61 vd. maddelerinde düzenlenen “sebepsiz zenginleşme” kurallarına göre değil, aynı kanunun 413. maddesi (6098 sayılı TBK. m.529) hükmüne ve dolayısıyla “vekâletsiz gerçek-tam işgörme” kurallarına göre hesaplanır.
Uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak, bu noktada “vekâletsiz iş görme” hükümlerinin irdelenmesinde de yarar vardır.
Bir kişinin başkasının işini görebilmesi için o kişinin kural olarak kendisine vekâlet vermiş olması gerekir. Eğer vekâleti olmadan bir başkası hesabına bir iş görülürse buna vekâletsiz iş görme veya vekâleti olmadan iş görme denilir (Zevkliler A./ Gökyayla E.: Özel Borç İlişkileri, Ankara 2010, s.509).
Mülga 818 sayılı BK’nın “Vekâleti Olmadan Başkası Hesabına Tasarruf” başlıklı 410. maddesinde, “Vekâleti olmaksızın başkasının hesabına tasarrufta bulunan kimse, o işi sahibinin menfaatine ve tahmin olunan maksadına göre yapmaya mecburdur.” hükmü yer almaktadır.
Vekâletsiz iş görmeyi düzenleyen bu maddeye göre vekâletsiz iş görmenin unsurları, iş görme, işin başkasına ait olması, vekâletin bulunmaması ve iş görme iradesinin varlığıdır.
İş görmek, insanın herhangi bir ihtiyacını karşılamak üzere hukuk düzeni içinde yapılabilen her çeşit iş görme veya yönetmedir. Bunun için iş sahibinin yetki vermesi söz konusu değildir. Genel olarak iş sahibinin yararları kapsamına giren işlerin görülmüş olması bu tarifin içine girer. Buna karşılık işin niteliği, bir yetkinin varlığını gerektiren işlerde bir başkasının hesabına iş görme söz konusu olamaz ( Olgaç S.: Kazai ve İlmi İçtihatlarla Türk Borçlar Kanunu ve İlgili Özel Kanunlar, Aktin Muhtelif Nevileri, Ankara 1969, s. 219-221).
Vekâletsiz iş görmenin öğelerinden biri de yapılan işin başkasına ait olmasıdır. Bu öğe, iş görenin yaptığı iş ile başkasının hukuki çerçevesine müdahalede bulunduğunu ifade eder.
Diğer taraftan, vekâletsiz iş görmeden söz edilebilmesi için, iş görenin bu işi yapmaya mezun bulunmaması da gerekir. Nitekim 818 sayılı BK’nın 410. maddesinde mevcut olan “vekâleti olmaksızın” tabiri de bunu ifade eder (Yavuz C.: Borçlar Hukuku Dersleri, Özel Hükümler, İstanbul 2010, s. 563 vd.).
Bu nedenle vekâletsiz iş görmenin söz konusu olabilmesi için başkasına ait işin vekâlet olmaksızın yapılması gerekir. Vekâleti olmama, hiç temsil yetkisi verilmemiş olması anlamına geldiği gibi verilen talimat ya da temsil yetkisinin aşılmış olması da vekâleti olmama kavramı içinde yer alır.
Vekâletsiz iş görmenin son unsuru, başkasının işini görme unsurudur. İş görenin başkası menfaatine hareket iradesini taşıması veya işin başkasına ait olduğunu bilerek faaliyette bulunması şart değildir. Onun genel olarak bir iş görme iradesine sahip olması, yani iradesinin işin fiili sonucuna yönelmiş olması yeterlidir (Zevkliler A.; Gökyayla E.; s.510).
Mülga 818 sayılı BK’nın 410 ve devamı maddelerinde tanımını bulan vekâletsiz iş görme, niteliği gereği, iş sahibinin bilgisi dışında gerçekleşen bir olgudur.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 526 ve devamı maddelerinde de benzer düzenlemeler yer almaktadır.
Vekâletsiz iş görme ile iki taraf arasında oluşan hukuki ilişki, taraflara bazı haklar sağlamakta, aynı zamanda bazı borçlar yüklemektedir. Vekâletsiz iş görmede iş gören, iş sahibinin menfaatine ve tahmin olunan maksadına uygun olarak hareket etmekle yükümlüdür. İş gören her türlü ihmal ve dikkatsizlikten sorumludur. İş sahibi de, iş görenin yaptığı tüm zorunlu ve faydalı masrafları ödemekle yükümlüdür.
Nitekim, aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 02.10.2013 gün ve 2013/15-95 E., 2013/1431 K., 18.03.2015 gün ve 2014/15-2182 E., 2015/1047 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Mülga 818 sayılı BK"nın 413. maddesinin uygulanmasında, batıl veya bağlayıcı olmayan sözleşmeler sebebiyle müteahhit tarafından yasal olarak yapılan ya da sözleşme dışı yapılan işlerin bedeli, yapıldıkları yıl mahalli serbest piyasa rayiçlerine göre uzman bilirkişi ya da kurulu aracılığıyla yapılacak keşif ve inceleme sonucu belirlenir. Mahalli piyasa rayiçleri ise Bayındırlık Bakanlığı"nca hazırlanan birim fiyatların oluşturulmasında yararlanılan rayiçler değildir. Yapılan imalâtın, yapıldığı zamanki serbest piyasa rayiçlerine göre değerinin BK"nın 413. maddesi gereğince hesaplanması gerektiği gibi buna yüklenici kârı da dâhildir. Bunun yanında, sözü edilen işlerin bedelleri yapıldıkları yıl mahalli rayiçlerine göre hesaplanırken, katsayı uygulanarak güncelleştirilemeyeceği gibi yapılan ödemeler de güncelleştirilemez.
Somut uyuşmazlıkta, geçersiz olan sözleşmeler nedeniyle yapılan ve davalı kooperatifçe de benimsenen imalatın bedeli talep edilmektedir.
Şu hâlde; davacı şirketin, iş bedelini BK. 413. maddesi kapsamında vekâletsiz iş görme kuralı çerçevesinde, imalatın yapıldığı yıldaki serbest piyasadaki rayiç fiyat üzerinden müteahhit kârı da dahil olmak üzere isteyebileceğinin kabulü gerekir.
Yerel mahkemenin, davacının yapmış olduğu işin bedelini, geçersiz olan sözleşmeler nedeniyle, kârsız bedel üzerinden talep etme hakkına sahip olduğu yönündeki direnme gerekçesi yerinde değildir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın BK’nın 413. maddesindeki vekâletsiz iş görme ilkesine göre değil, aynı Kanun"un 61 ve devamı maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği, böyle olunca da iş bedelinin belirlenmesinde müteahhit kârının hesaplanmasının doğru olmadığı, direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Diğer taraftan, Özel Daire bozma kararında, yanlar arasındaki sözleşmelerin geçersiz olması nedeniyle iş bedelinin işin yapıldığı yıl piyasa rayiçlerine göre müteahhit kârı dâhil olacak şekilde belirlenmesi gerektiği belirtildiği halde, iş bedelinin 818 sayılı BK’nın 413. maddesi uyarınca vekâletsiz iş görme hükümlerine göre hesaplanması gerektiği hususuna değinilmemiş olduğu anlaşıldığından, bozma kararına yukarıda açıklanan bu ilave gerekçenin de eklenmesi gerekmektedir.
Bu durumda yerel mahkemenin belirtilen direnme gerekçesi, Özel Daire bozma kararında ve yukarıdaki belirtilen bu ilave gerekçe ve nedenler dikkate alındığında usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı kooperatif yöneticisi İsa Demir hakkında, sahte metraj cetveli düzenlemek suçundan açılan ceza davasının bekletici mesele yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında yapılan değerlendirmede ise;
Öncelikle, ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı konusu üzerinde durulmasında yarar vardır:
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, mülga 818 sayılı BK’nın 53. maddesinde düzenlenmiş olup, hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını, aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise kişi ilişkilerinin medeni hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
818 sayılı BK’nın “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53. maddesinde: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü yer almaktadır (6098 sayılı TBK’nın 74. maddesi hükmü de benzer düzenlemeyi içermektedir.).
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir.
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 09.04.2014 gün 2013/4-1008E., 2014/490K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Kooperatif yöneticilerinden İsa Demir hakkında, 1996 yılına ait hakediş ve metraj cetvellerini imzalayamaya yetkili olmadığı hâlde usulsüz olarak imzalaması ve bu şekilde sahtecilik suçunu işlediği iddiası ile yapılan yargılama sonucunda, Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.10.2009 gün 2009/211E., 2009/350K. sayılı kararı ile evrakta sahtecilik suçunu işlediği kabul edilerek mahkûmiyet kararı verilmiştir.
Yerel mahkemece, davacı şirketin hak ettiği iş bedelinin hesaplanmasında, bir kısım metraj cetvellerinin sahte olduğunun ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile sabit olması hâlinde, yukarıda açıklandığı üzere 818 sayılı BK"nın 53. maddesi gereğince verilecek mahkûmiyet kararı hukuk hâkimini bağlayacağından, ceza davasının kesinleşmesinin beklenmesi ve bu dosyadaki kesinleşen maddi olgular da dikkate alınarak karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda; yerel mahkemenin belirtilen direnme gerekçesi usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli ve denetime elverişli olup olmadığı noktasında yapılan değerlendirmede ise;
Mahkemece, iş bedelinin belirlenmesi için bilirkişi raporları alınmış, alınan raporlarda iş bedeli, yanlar arasında imzalanan sözleşmeler dikkate alınarak ve imalatın %85’inin tamamlandığı kabul edilerek belirlenen bu oran, ödemeler dikkate alınmak suretiyle yıllara göre dağılmıştır.
2001 yılında yapıldığı belirlenen işlerin bedeli ise 2001 yılı bayındırlık birim fiyatları ile hesaplanmış, davalının 2001 ve 2002 yılındaki ödemeleri de dikkate alınarak davacının iş bedeli alacağının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Alınan bilirkişi raporlarında, yanlar arasında imzalanan sözleşmelerin geçersiz olması nedeniyle 818 sayılı BK’nın 413. maddesi uyarınca vekâletsiz iş görme hükümlerine göre işin yapıldığı yıl piyasa fiyatlarına göre hesaplama yapılmamıştır.
Ayrıca dava dışı Öz Algen İnş. Ltd. Şti. ve devir alan davacı ... İnş. Ltd. Şti. tarafından, yapım ve devir sözleşmeleri ile 20.10.2000 tarihli sözleşme kapsamında yapılan imalatlar belirlenirken, metrajlar, hakediş raporları, projeler, delil tespitleri, ceza dosyasındaki maddi olgular dikkate alınmamış, imalatların tespiti için mahallinde keşif yapılarak yerinde fiilen ölçüm yapılmamıştır. Bu nedenle yerel mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu yeterli ve denetime elverişli değildir.
O hâlde, yerel mahkemenin belirtilen direnme gerekçesi usul ve yasaya aykırıdır.
Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıdaki belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.06.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava, geçersiz sözleşmeye dayalı yapılan işlerden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Somut olayda Kooperatifler Kanununun yasakladığı kişilerle yapılan sözleşmenin geçersiz olması nedeniyle bu sözleşme uyarınca yapılan iş bedelinin tahsili istenmiştir. Bu haliyle talep TBK. 77/2 (BK. 61/2. Cümle) belirtilen davalının zenginleşmesinin geçerli olmayan sebebe dayanması hali olup sebepsiz zenginleşme hukuksal nedeni ile iadeye ilişkindir. Nitekim yerel mahkeme ve Yüksek Özel Dairece de niteleme böyle yapılmıştır. Bu durumda iade kapsamının belirlenmesi konusunda davacı tarafından yapılan iş nedeniyle yüklenici kârının hesaplanması ve iadesi doğru olmadığından, aksi yöndeki çoğunluk görüşüne bu konuda katılmıyorum.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.