13. Hukuk Dairesi 2015/39259 E. , 2018/573 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, bel ağrıları nedeniyle davalı doktora muayene olduğunu ve 06.02.2007 tarihindede davalı doktor tarafından diğer davalı hastanede ameliyat edildiğini, ameliyat sonrası topuğunda şişme, ayak parmağında uyuşma şikayetlerinin başgösterdiğini, yürüyemez hale geldiğini, davalının kendisine bu durumun normal olduğunu söylediğini ancak daha sonra başvurduğu başka bir hastanede ilk ameliyatta kendisine takılan platinlerin kaydığını, ameliyatın başarısız geçtiğini öğrendiğini, bunun üzerine mecburen tekrardan ameliyat olmak zorunda kaldığını, platinlerin çıkartıldığını, bu olay sonrası Tabipler Odasına başvurduğunu ve davalı doktora ceza verildiğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 15.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, davacının tedavisini üstlenen davalı doktorun tedavi sırasındaki hatasından kaynaklanan zararların tazminine ilişkindir. Davacı davalı doktor tarafından yapılan ilk ameliyatın başarısız olduğunu ve kendisine takılan platinlerin kaydığını yeniden ameliyat olmak zorunda kaldığını iddia ederek manevi zararının tazminini istemiş, davalılar olayda bir kusurları olmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
Vekil (Doktor), hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özelliklerinin göz önünde tutulması,onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılması ve en emin yolun seçilmesi gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Mahkemece, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu ve genel kuruldan alınan raporlarda bilirkişilerin, hastanın o zamanki durumuna göre doktorun seçtiği implant ve uyguladığı x-stop yönteminin doktorun seçebileceği geçerli bir yöntem olduğunu, hastadaki olumsuz gelişmenin bununla bir ilgisi olmadığını, implantların kaymasının bu tarz ameliyatlarda görülebilecek bir sorun olduğunu bildirdikleri anlaşılmaktadır. Davacılar tarafından alınan bu rapora itiraz edilmiş olup mahkemece bu itirazları karşılayacak şekilde bir rapor alınmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca, Tabipler Birliği Onur Kurulu tarafından olay nedeniyle davalı doktora ceza uygulandığı ve verilen kararda gerekçe olarak, endikasyon olmadan interspinoz cihazları kullandığı için davalı doktorun kusurlu davrandığının belirtildiği anlaşılmıştır. O halde mahkemece, üniversitelerin ilgili ana bilim dallarından seçilecek, konularında uzman bilirkişilerden oluşmuş bir kurul aracılığı ile davalıların hukuki konum ve sorumluluğu, dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda doktor ve hastaneye kusur izafe edilip edilmeyeceğini gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.