Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/3708
Karar No: 2018/6369
Karar Tarihi: 13.09.2018

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2018/3708 Esas 2018/6369 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2018/3708 E.  ,  2018/6369 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesi
    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : ... İş Mahkemesi

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    K A R A R
    A)Davacı İstemi:
    Dava, sigortalılık başlangıç tarihinin 10.11.1986 tarihi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
    B)Davalı Cevabı:
    Davalı Kurum vekili, hak düşürücü sürenin gözetilmesini, çalışma olgusunun kanıtlanması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
    C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
    İlk Derece Mahkemesince ; “ Tanıkların yer , faaliyet, yapılan iş, işveren, çalışma ortamına ilişkin birbirleriyle örtüşen ve davacının iddialarının kanıtlar nitelikte bulunan beyanları, 10.11.1986 tarihli işe giriş bildirgesinin kuruma verilmiş olması , kaldı ki işe giriş bildirgesinin verilmiş olması adı geçen işyerinde davacının bir gün dahi olsa sigortalı çalıştığının yazılı karinesi olup ; 506 sayılı Yasa sigortalılık işlemleri ile ilgili olarak çalışan sigortalıya hiçbir yükümlülük getirmemiştir. Sigortalılıkla ilgili işlemleri yapma görevi işverene, bu yükümlülüklerle ilgili işlemlerin denetim ve gözetim görevi de kuruma aittir. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra dönem bordrosu verilmediği ileri sürülerek bunun olumsuz sonuçlarının sigortalıya yansıtılması iyi niyet kuralı ile de bağdaşmaz. ” gerekçesiyle “Davanın KABULÜ ile, Davacının ilk işe giriş tarihinin 10/11/1986 olduğunun tespiti ile 506 sayılı yasanın 60/G maddesi gereğince malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına esas olmak üzere sigortalılık başlangıcı olarak 18 yaşını ikmal ettiği 01/01/1988 tarihinin esas alınması ve tespitine karar verilen 1 günlük sürenin prim ödeme gün sayısına dahil edilmesi gerektiğinin tespitine, ” karar verilmiştir.
    İstinaf Başvurusu;
    Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde, hak düşürücü sürenin gözetilmediğini, fiili çalışma olgusunun kanıtlanamadığını, Kurum kayıtlarına dayanmayan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
    D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
    Bölge Adliye Mahkemesince “Somut olayda; davacının, 10/11/1986 tarihli işe giriş bildirgesinin Kuruma verilmiş olması, yine Kurumdan gelen yazı cevabı ekinde yer alan dönem bordrosunda davacının adının yazılı olması yanında işe giriş tarihinin de 10/11/1986 tarihi olarak belirtilmesi mahkemece bordrolardan isimleri tespit edilen bordro tanıkları ..., ... ve ..."in tespiti istenen dönemde davacı ile birlikte fiilen ve gerçek nitelikte çalıştıklarının anlaşılması hususları yanında davacının 01/01/1970 doğumlu olup, işe giriş bildirgesinin düzenlendiği tarihde 18 yaşının altında olduğu görülmekle, 506 sayılı Yasanın 60/G maddesi hükmü gereğince sigorta başlanıç tarihinin 18 yaşını ikmal ettiği 01/01/1988 tarihi esas alınarak karar verilmesine dair İlk Derece Mahkemesi hükmü Dairemiz tarafından da yerinde görülmüştür. ” gerekçesiyle
    “ ... 1. İş Mahkemesinin 20/04/2017 tarihli, 2016/494 Esas-2017/318 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Yasanın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, ” karar verilmiştir.
    E)Temyiz:
    Davalı Kurum vekili “ Sadece işe giriş bildirgesinin varlığı çalışmanın ispatı değildir. dönem bordrolarıyla bildirgenin desteklenmesi gerekir. Davanın hakdüşürücü süre nedeniyle reddi gerekir. ” gerekçeleriyle temyiz yoluna başvurmuştur
    F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
    Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 108.maddesinin 1. fıkrasında; " Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir." hükmü düzenlenmiştir.
    Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin Yasa"nın belirlediği biçimde (506 sayılı Yasa"nın 2. maddesi ve 5510 sayılı Yasa"nın 4/a maddesi) eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön 506 sayılı Yasa"nın 6. maddesi ile 5510 sayılı Yasa"nın 7/a maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 1999/21-549-555, 2005/21-437-448 ve 2007/21-306-320 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiği ortadadır. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
    Bu tür davalar yalnızca bir günlük çalışmanın tespitinden ibaret olarak görülmemeli, bir günlük çalışmanın kabulü ile saptanacak sigortalılık başlangıcının sigortalıya sağlayacağı sigortalılık süresi ile birlikte kazandıracağı haklar dikkate alınmalı ve giriş bildirgesi ile birlikte eylemli çalışmanın bulunup bulunmadığı özellikle belirlenmeli, buna göre dönem bordrosunda yer alan ve davacının talep ettiği tarihte çalışması mevcut tanıklar ile gerektiğinde komşu işyerleri çalışanları olduğu kayıtlarla ya da kolluk yolu ile yaptırılacak araştırma ile belirlenen kimselerin beyanlarına başvurulmalı, sonucuna göre karar verilmelidir.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 01/01/1970 doğumlu, davacının bildirgedeki işe giriş tarihi olan 10.11.1986 tarihinde 16 yaşında olduğu, restoranda komi olarak çalıştığını iddia ettiği, 10.11.1986 tarihli işe giriş bildirgesinin, 80356 sicil sayılı ... A.Ş. ünvanlı Kültürpark içi ... adresindeki işyerinden 17/11/1986 tarihinde 431500 varide sayısı ile Kuruma verildiği, 80356,16 sicil sayılı ... A.Ş. ünvanlı Kültürpark içi Bursa adresindeki kafeterya işyerinin 01/08/1986 tarihinde yasa kapsamına alındığı ve halen faal olduğu, 1986/3 dönem bordrosu verildiği, davacının ismi olduğu, Kurumun aylık bildirgede ismi olmadığından hizmetini saymadığı, 80356,16 sicil sayılı ... A.Ş. işyerine ait 1986/4. döneme ait bordrolarda tanıklar ..., ..., ...’in isminin yer aldığı, " tespiti istenen dönemde davacı ile birlikte ... Kültürpark içerisinde ... restoran işyerinde çalıştıklarını” söyledikleri, hizmet cetvelinde davacının 1987/1. dönemde aynı işyerinde 4/a çalışmasının başladığı ve 1987 yılında 190 gün bu işyerinde hizmeti olduğu, toplanan delillerin davanın kabulü için yeterli olduğu ancak davacının, sigorta başlangıç tarihi olarak tespitine karar verilen 01/01/1988 tarihinden önce 1987/1. dönemde 4/a çalışmasının bulunması nedeniyle davayı açmakta hukuki yararı olup olmadığı hususu irdelenmeden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırma-malıdır. (Arslan, Ramazan; aktaran: Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, önsöz VII)
    Hukuk Genel Kurulu"nun 26.04.1992 gün ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E., 2001/458 K.sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir. (Rechts-schutzbedürfnis) Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır. Öte yandan, bu hukuksal yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir (Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, s.135)
    Mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu"nun yürürlükte olduğu dönem içinde öğreti ve yargısal kararlar, dava açarken hukuki yararın bulunması gereğini, “dava şartı” olarak kabul etmiştir. Bu şart, “dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri” olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan “olumlu dava şartları” arasında sayılmaktadır. Nitekim, aynı görüş, Hukuk Genel Kurulu"nun 24.11.1982 gün ve 1982/7-1874 E.-914 K., 5.6.1996 gün ve 1996/18-337 E.-542 K.; 10.11.1999 gün ve 1999/1-937 E.-946 K.ve 25.05.2011 gün ve 2011/11186 E.-2011/352 K.sayılı kararlarında da, benimsenmiştir.
    01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nda öğreti ve yargısal kararların bu uygulaması aynen benimsenerek, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1.fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır. Bir davada , hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.
    Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olaya veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)"nin 6.maddesi ve 1982 Anayasası"nın 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır. Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın, ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan sözedilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez, H./Atalay, O./ Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s.297)
    Somut olayda; davacının tespitini istediği sigorta başlangıç tarihinin (10.11.1986) 18 yaşını tamamladığı tarihten önce olması nedeniyle tespiti mümkün olmadığından, Mahkemece doğru belirlenen, 18 yaşını doldurduğu güne karşılık gelen 01/01/1988 tarihinden önce de, 1987/Ocak ayında zaten sigortalı hizmetinin işveren tarafından yöntemince davalı Kurum"a bildirildiği anlaşıldığından, davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken aksi yönde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur. O halde, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, Bölge adliye Mahkemesince davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılmasına ve ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    G)SONUÇ:
    Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 13/09/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    (M) (M)
    MUHALEFET ŞERHİ
    Davacı sigorta başlangıç tarihinin 10.11.1986 olduğunun tespiti talebiyle dava açmış, yerel mahkemece yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesinde davacının ilk işe giriş tarihinin 10.11.1986 olduğunun tespitiyle 506 sayılı yasanın 60/G maddesi gereğince malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına esas olmak üzere sigorta başlangıcı olarak 18 yaşını ikmal ettiği 01.01.1988 tarihinin esas alınması ve tespitine karar verilen bir günlük sürenin prim ödeme gün sayısına dahil edilmesi gerektiğinin tespitine dair kurulan hüküm davalı kurum verilinin istinaf başvurusu üzerine verilen karar ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince kurumun istinaf isteminin reddine karar verilmiş olup, istinaf kararının kurumca temyizi üzerine katılmadığımız Dairemiz çoğunluk görüşünce davacının 1987 Ocak ayında sigorta hizmetinin işveren tarafından yöntemince davalı kuruma bildirildiği ve davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığından bahisle 6100 sayılı HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasına karar verilmiş ise de;
    Tüm dosya kapsamına göre davacının 01.01.1970 doğumlu olduğu ve 18 yaşını 01.01.1988 tarihinde dolduracağı kurum kayıtlarına intikal eden 1987 ocak ayındaki işe giriş bildirgesinde 18 yaşını ikmal etmediği ve kurumca bu işe giriş bildirgesinin ilerde kabulü halinde de 506 sayılı yasanın 60/G maddesinin uygulanmasının söz konusu olduğu ve tüm dosya kapsamına göre 10.11.1986 tarihinin başlangıç olarak tespitinde 506 sayılı yasanın 60/G maddesi uyarınca bir günlük sürenin prim ödeme gün sayısına dahil edilecek olması karşısında davacının hukuki yararı bulunduğundan kararın onanması gerektiğinden çoğunluk görüşüne katılamamaktayız.
    Muhalif Üye Muhalif Üye

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi