Hukuk Genel Kurulu 2017/2023 E. , 2018/1169 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “Kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 03.08.2010 gün ve 2009/561 E., 2010/199 K. sayılı karar, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 08.12.2011 gün ve 2011/13068 E., 2011/20624 K. sayılı kararı ile;
“…Dosya içeriğinden, dava konusu taşınmazın geldisinin 141 parsel olduğu, 5180 m2"lik kısmının 1971 yılında DSİ tarafından isale hattı nedeniyle kamulaştırıldığı ve kamulaştırma evraklarının davacı ..."a 10.11.1971"de ..."a 13.11.1971"de bizzat tebliğ edildiği ve davacılar hakkında kamulaştırma işleminin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Bu durumda Kamulaştırma Kanununun 14. maddesindeki 30 günlük hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozulmuş; davacılar vekilinin ve davalı ... vekilinin karar düzeltme talepleri üzerine ise bu kez 5. Hukuk Dairesinin 12.04.2012 gün ve 2012/3174 E., 2012/7685 K. sayılı kararı ile;
(…Dosyada bulunan kanıt ve belgelere, Yargıtay ilamında yazılı gerekçelere göre; davalı idare vekilinin tüm, davacılar vekilinin ise aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair karar düzeltme istekleri H.U.M.K."nun 440. maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından yerinde değildir. Ancak;
Kamulaştırma tebliği, davacılardan ..."a birlikte sakin ailesi Sabahat Özkan"a, ..."a ise aynı adreste karısı Nebahat Yaşar"a tebliğ edilmiş ise de; adı geçenlere böyle bir tebligat yapılmadığı ve tebliğ mazbataları altındaki imzaların bu kişilere ait olmadığı ileri sürüldüğünden, bu iddialar araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, mahkeme kararının bu nedenle bozulması yerine, yazılı gerekçelerle bozulduğu anlaşılmakla,
Davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 08.12.2011 gün ve 2011/13068-20624 sayılı bozma kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra yeniden yapılan incelemede;
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm; davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Kamulaştırma tebliği, davacılardan ..."a birlikte sakin ailesi Sabahat Özkan"a, ..."a ise aynı adreste karısı Nebahat Yaşar"a tebliğ edilmiş ise de; adı geçenlere böyle bir tebligat yapılmadığı ve tebliğ mazbataları altındaki imzaların bu kişilere ait olmadığı ileri sürüldüğünden, bu iddialar araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
Doğru görülmemiştir…”
gerekçesiyle karar yeniden bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacılar vekili müvekkillerinin Sancaktepe ilçesi Sarıgazi Mahallesi 280 ada 6 parsel sayılı taşınmazın hisseli malikleri olduklarını, davalı belediyenin kamulaştırma işlemi yapmadan dava konusu taşınmazın bir kısmından yol geçirmek suretiyle taşınmaza el attığını, konum itibariyle taşınmazın değerli olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 7.500,00 TL tazminatın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... Başkanlığından tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili 15.03.2010 harç tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporunda belirtilen 255.970,00 TL bedelin tahsilini istemiştir.
Davalı ... vekili dava konusu taşınmazda el atma olgusunun mevcut olup olmadığının ve 20 yılın geçip geçmediğinin araştırılmasının gerektiğini; yine taşınmaza el atan idarenin açıkça tespit edilerek husumetin el atma fiilini gerçekleştiren idareye yöneltilmesinin yerinde olacağını; taşınmazın ana arter üzerinde bulunup bulunmadığının, imarlı olup olmadığının, daha önce bu parselden DOP düşülüp düşülmediğinin sorulmasının gerektiğini; öte yandan el atılan taşınmaz için emsal araştırması yapılmasının, vergi ve emlak değerlerinin belirlenmesinin, ayrıca bilirkişi raporu alınmasının doğru olacağını savunmuştur.
Mahkemece davacıların taşınmazın hisseli malikleri oldukları ve bu taşınmaza davalı ... tarafından el atıldığı iddiasıyla eldeki davayı açtıkları, taşınmaza el atılıp atılmadığının tespiti amacıyla keşif yapıldığı ve bilirkişi raporu alındığı, fen bilirkişisi tarafından dosyaya ibraz edilen 19.01.2010 tarihli rapora göre davacıların hissesine isabet eden kısmın asfalt yol ve kaldırım olarak kullanıldığı ve bu yerin ana arter yol kapsamında bulunduğu, bu itibarla taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı ... vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, önce 08.12.2011 gün ve 2011/13068 E., 2011/20624 K. sayılı karar ile bozulmuş; davacılar vekilinin ve davalı ... vekilinin karar düzeltme talepleri üzerine bu kez 5. Hukuk Dairesince ilk bozma kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra 12.04.2012 gün ve 2012/3174 E., 2012/7685 K. sayılı karar ile yerel mahkeme kararı farklı bir gerekçe ile yeniden bozulmuştur.
Yerel mahkemece dosyadaki bilgi ve belgeler incelendiğinde, davacılara gönderilmesi gereken evrakın dava konusu taşınmazı kapsayan kamulaştırma kararı olması gerektiği, ancak tebliğ edilen evrakın kamulaştırma kararı olmayıp, tamamen idare tarafından bilgi mahiyetinde bulunan ve taşınmazın kamulaştırılarak Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü adına tescil edileceğini gösteren belge niteliğinde olduğu, bu nedenle de herhangi bir ödemenin yapılmadığı belirtilmek ve önceki karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olayda davacı ...’a (10.11.1971) ve davacı ...’a (13.11.1971) tebliğ edilen evrakın içeriği dikkate alındığında, yapılan tebligatların kamulaştırma kararının tebliği olarak kabul edilip edilemeyeceği; burada varılacak sonuca göre 30 günlük hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce mahkemenin davanın kabulüne dair verdiği ilk kararın Özel Daire tarafından kamulaştırma evrakının davacı ..."a 10.11.1971 tarihinde, ..."a ise 13.11.1971 tarihinde bizzat tebliğ edildiği ve davacılar hakkında kamulaştırma işleminin kesinleştiği, bu durumda Kamulaştırma Kanunu’nun 14. maddesindeki 30 günlük hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, taraf vekillerinin karar düzeltme talebi üzerine bu kez Özel Dairece, önceki bozma kararının kaldırıldığı ve davacılardan ..."a birlikte sakin ailesi Sabahat Özkan"a, ..."a ise aynı adreste karısı Nebahat Yaşar"a tebliğ edilmiş ise de, adı geçenlere böyle bir tebligat yapılmadığının ve tebliğ mazbataları altındaki imzaların bu kişilere ait olmadığının ileri sürüldüğü anlaşılmakla, iddiaların araştırılarak sonucuna göre karar verilmesinin doğru olacağı belirtilmek suretiyle yeni bir bozma kararı verildiği, bozma kararı sonrası yerel mahkemece, davacılar ... ve ...’a kamulaştırma işlemi ile ilgili olarak herhangi bir bedel ödenip ödenmediği hususunun sorulması amacıyla Merkez Bankasına müzekkere yazılmasına karar verildiği, müzekkere cevaplarının dosyaya gelmesinden sonra mahkemece davacılara tebliğ edilecek evrakın kamulaştırma kararı olması gerektiği, ancak tebliğ edilen evrakın kamulaştırma kararı niteliğinde bulunmayıp, tamamen idare tarafından bilgi mahiyetinde olduğu ve taşınmazın kamulaştırılacağı ve DSİ adına tescil edileceği hususunu içerdiği, kaldı ki davacılara bu nedenle bir ödemenin de yapılmadığı gerekçesiyle Özel Daire tarafından kaldırılan ilk bozma kararına karşı direnildiği dikkate alındığında, yerel mahkemece verilen ikinci kararın direnme kararı niteliğinde bulunup bulunmadığı hususu ilk ön sorun olarak görüşülüp tartışılmış, Kurul tarafından, yerel mahkeme direnme kararında belirtilen tebligat belgelerinin Özel Daire bozma kararından önce dosya içerisine alındığı, mahkemenin Merkez Bankasına yazılan müzekkereye verilen cevap ile direnme kararını vermediği, öncesinde mevcut olan belgeleri esas alarak bir gerekçe oluşturduğu ve bu şekilde bozma kararına direndiği, dolayısıyla yerel mahkemenin ikinci kararının direnme niteliğine haiz olduğu, bu itibarla ilk ön sorunun bulunmadığı hususu yapılan oylamada oy çokluğu ile kabul edilmiştir.
İlk ön sorunun aşılmasından sonra bu kez mahkemece (Merkez Bankasına müzekkere yazılmasından ve müzekkere cevabının gelmesinden sonra) verilen direnme kararının, ilk hükmün gerekçesinde yer almayan yeni bir olguya dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre de temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiği hususu ikinci ön sorun olarak ele alınıp, incelenmiştir.
Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek, yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
Eş söyleyişle mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda yerel mahkemece verilen ilk kararın bozulması üzerine bu kez mahkemece 10.10.2012 tarihli celsede davacılar ... ve ...’a kamulaştırma işlemi ile ilgili olarak herhangi bir bedel ödenip ödenmediği hususunun sorulması amacıyla Merkez Bankasına müzekkere yazılmasına karar verildiği, yargılamanın devamı sırasında Merkez Bankasının cevap yazısının dosya içerisine eklendiği ve sonrasında da yeniden eski hükmün kurulduğu, bu yönüyle yeni bir hukuki gerekçeye dayalı olarak direnme olarak adlandırılan kararın verildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda temyize konu karar gerçekte 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429/3. maddesi anlamında direnme kararı niteliğinde olmayıp, Özel Daire bozmasından esinlenilerek yazılmış müzekkere cevabına, diğer bir ifade ile yeni delile dayalı yeni bir hüküm niteliğindedir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında yeni hükmün bulunmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiştir.
Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı ... vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.06.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.