1. Hukuk Dairesi 2017/2233 E. , 2020/3250 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 30.06.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat gelmedi, temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldi, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkin olup, yargılama aşamasında dava tazminata hasredilmiştir.Davacı vekili, davacı şirketin, ... Şirketler Grubu bünyesinde iken anılan grubun hâkim ortaklarından ... ile ..."ın ortaklıklarını sona erdirme kararı aldıklarını, ortaklar kurulunca 09.10.2008 tarihinde alınan karar uyarınca grup bünyesinde yeralan şirketlerin ortaklar arasında paylaştırılması süreci başlatıldığını, bu paylaşmaya esas olarak karşılıklı hisse devirleri taşınmaz devirleri, araç ve menkul devirleri gerçekleştirildiğini, tüm paylaşım sonrasında nihai denkliğin sağlanması için ortaklardan birinin diğerine yapacağı nakit ödeme şartlarını ve sair edimlerini düzenleyen yazılı bir protokol yapılması hususunda sözlü mutabakata varıldığını, kat mülkiyeti kurulu 9 parseldeki davacıya ait 1, 3 ve 4 nolu bölümlerin bu kapsamda bedelsiz olarak davalıya devredildiğini, anılan protokolün yapılacağı inancı ve saiki ile hareket edildiğini, ancak ortak çalışma sonucu tasfiyeye ilişkin hazırlanan protokolün hâkim ortaklardan olan davalının babası ... tarafından imzalanmadığını, bu konuda gönderilen ihtarların da sonuçsuz kaldığını, taşınmazların bedellerinin de ödenmediğini ileri sürerek tapunun iptali ile davacı şirket adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde şimdilik 300.000.-TL"nin devrin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında taşınmazların dava dışı kişiye devredildiğinin görülmesi üzerine davayı tazminat olarak sürdürdüğünü bildirmiştir.Davalı, hak düşürücü süre itirazında bulunup davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının çekişme konusu taşınmazların bedel karşılığı kendisine devredildiğini ispat edemediği, yapılmış olan inanç sözleşmesi uyarınca gerçekleşmeyen sözleşmeden dolayı herkesin verdiğini geri alma hakkını haiz olduğu, taşınmazların 07.01.2010 tarihinde dava dışı şahsa satılması sebebi ile tapu iptal ve tescil isteği hakkında karar verilemeyeceği gerekçesi ile terditli bedel isteğinin kısmen kabulüne ilişkin verilen karar Dairce; “...İddianın içeriği ve ileriye sürülüş biçiminden; davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek inançlı işlem yönünden değerlendirme yapılarak sonuca gidilmiş olması doğru değildir...O halde; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması, tarafların bildirdikleri delillerinin eksiksiz toplanması, tanık beyanına dayanan taraflara tanıklarının isim ve adreslerini bildirmeleri için imkan tanınması, tanıkların bildirilmesi halinde usulüne uygun davetiye gönderilerek tanıkların dinlenmesi, taraflar arasında Halikarnas Şirketler Grubunun tasfiye süreci ile ilgili varlığı bildirilen görülmekte olan diğer dava dosyalarının mahkemesinden istenip incelenmesi, öte yandan dava dilekçesinde dayanılan 09.10.2008 tarihli ortaklar kurulu kararının yeraldığı defter, kayıt ve evraklar ile tasfiyesine karar verilen şirketlerin tüm defter ve kayıtlarının temin edilerek konusunda uzman bilirkişilere inceleme yaptırılarak, davacı tarafça; şirketlerin paylaşımına esas olarak ortaklar arasında karşılıklı hisse devirleri, taşınmaz devirleri, araç ve menkul devir gerçekleştirildiğini iddia etmiş olması karşısında, gerçekten de paylaşma ve tasfiye kapsamında karşılıklı devir ve temlikler yapılıp yapılmadığının belirlenmesi, böyle bir devir ve temlikler mevcut ise imzalanmadığı ileri sürülen sözleşme içeriği ile karşılaştırılması, dava konusu taşınmazların da bu kapsamda kalıp kalmadığının değerlendirilmesi, toplanacak delillerin toplanan deliller ve belirtilen ilkelerle birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken noksan soruşturmayla yazılı olduğu üzere karar erilmiş olması doğru değildir...” gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda iddianın ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, bozma ilamına uyulmakla, taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğacağı ve mahkemece bozma gereklerinin yerine getirilmesinin gerekeceği kuşkusuzdur.Ne var ki, mahkemece 06.03.2014 tarihli bozma ilamına uyulmasına rağmen, bozma ilamında açıklandığı şekilde hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur. Hâl böyle olunca; öncelikle hükmüne uyulan önceki bozma ilamında açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hükmüne uyulan bozma gerekleri yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Tarafların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.