Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/1307
Karar No: 2018/1154
Karar Tarihi: 30.05.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/1307 Esas 2018/1154 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/1307 E.  ,  2018/1154 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Diyarbakır 2. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 23.12.2010 gün ve 2010/691 E., 2010/879 K. sayılı karar davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili ve davalı ... ve Turizm Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 13.11.2012 gün ve 2011/4477 E., 2012/19833 K. sayılı kararı ile:
    "…Dava, davacının 29.12.1995-01.03.1996 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece istemin kabulü ile davacının 29.12.1995-01.03.1996 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı hizmetinin olduğuna ilişkin hüküm verilmiş ise de, varılan sonuç usul ve yasaya uygun değildir
    Davanın yasal dayanağı belirgin olarak 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesidir. Anılan maddede; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar çalıştıklarını, hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilecekleri öngörülmüştür.
    Somut olayda davacının davalı işyerinden verilme işe giriş bildirgesinin olmadığı, mahkemece davacının 29/12/1995-01/03/1996 tarihleri arasında davalı ... Bakanlığında çalıştığı ancak çalıştığı bu sürenin SGK"ya bildirilmediği, her ne kadar davalı vekilince zamanaşımı itirazında bulunulmuş ise de çalışan kurumun bir devlet kuruluşu olması ve dosyaya ibraz edilen hizmet alım bordrosu ve puantaj cetvellerinin resmi belge niteliğinde bulunması, kamu kuruluşunun sigortasız işçi çalıştıracağının da düşünülemeyeceğinden bahisle zamanaşımının söz konusu olmadığı, hakdüşürücü sürenin geçmediği yolundaki kabulün hatalı olduğu açıktır.
    Bu halde olayda işveren yönünden hak düşürücü sürenin değerlendirilmesi gerekir. Şöyle ki; 1996 Ocak ve 1996 Şubat ücret bordrolarında prim kesintisi yoktur, bu nedenle tespiti istenen hizmetin 01.03.1996 yılını izleyen yılın başından itibaren 5 yıllık hakdüşürücü süre fazlasıyla geçmiştir. 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi gereği 5 yıllık hakdüşürücü sürenin geçtiği düşünülerek sonuca gidilmesi gerekirken hatalı yorum ve değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    Turizm Bakanlığı vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava hizmet tespiti istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığının Diyarbakır’da bulunan döner sermaye işletmeleri merkez müdürlüğünde 29.12.1995 ile 01.03.1996 tarihleri arasında çalışmasına rağmen hizmetlerinin Kuruma bildirilmediğini ileri sürerek, 29.12.1995 ile 01.03.1996 tarihleri arasında çalıştığının ve sigorta başlangıç tarihinin 29.12.1995 olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (SGK) vekili hizmet tespiti davalarının resen inceleme gerektirdiğini ve resmî belgelerle ispat edilmesi gerektiğini, davacının talep ettiği 29.12.1995 ile 01.03.1996 tarihleri arasında davalı işyerinden hiçbir bildirim yapılmadığını, bu davaların 5510 sayılı Kanunun 86’ncı maddesi gereği 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunu, hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren dava tarihine kadar 5 yıl geçmesi durumunda davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddedilmesinin gerektiğini, 08.09.1999 tarihinde yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanunun 16’ncı maddesinde işverenin işe girişi bildirmesini yanında sigortalıya da işe girdiği tarihi takip eden bir ay zarfında girdiği işi Kuruma bildirme hakkı tanındığını, bu çalışmayı bildirmeyen davacının sigortasız çalıştığına dair böyle bir dava açamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ... ve Turizm Bakanlığı vekili davacının dilekçesinde Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürlüğü bünyesinde çalıştığını iddia ettiğini, bu nedenle husumetin Döner Sermaye İşletmeleri Merkezi Müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini belirterek, bu nedenle öncelikle husumet itirazında bulunduklarını, zamanaşımı yönünden ise 506 sayılı Kanunun 79’uncu maddesinde 5 yıllık hak düşürücü sürenin gerçekleştiğini ve bu sürenin mahkemece resen gözetilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Yerel Mahkemece dosyadaki belgelerden davacının 29.12.1995-01.03.1996 tarihleri arasında davalı ... bünyesinde çalıştığı, bu çalışmasının SGK’ya bildirilmediği, çalışılan işyerinin bir devlet kuruluşu olması, hizmet alım bordrosu ve puantaj cetvellerinin resmî belge niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle zamanaşımının (hak düşürücü süre) söz konusu olmadığı belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hüküm davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili ve davalı ... ve Turizm Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmiş, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçe ile bozulmuştur.
    Yerel mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme hükmü davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili ve davalı ... ve Turizm Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olay bakımından davacının talep ettiği 29.12.1995-01.03.1996 tarihleri arasındaki çalışmaları yönünden hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
    Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7’nci maddesi delaletiyle mülga 506 sayılı Kanunun 79/10’uncu maddesidir.  
    Öncelikle ifade edilmelidir ki, çalıştırılanlar 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2’nci ve 6’ncı maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak, bu kimselerin aynı Kanunun 3’üncü maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları Kanunun 6/1’inci maddesinde yer alan açık hüküm gereğidir.  
    Ne var ki, sigortalıların bazı haklardan yararlanmaları öncelikle kuruma bildirilmeleri, belirli süre prim ödemiş olmaları ve kanunun gerektirdiği bilgilerin açık bir şekilde bilinmesi koşullarına da bağlıdır. Anılan bilgi ve belgelerin kuruma ulaştırılmaması veya eksik ulaştırılması hâlinde ise bildirimsiz/kaçak çalıştırma olgusu ortaya çıkacaktır. Bu durum, prim ve gelir vergisi ödememek için işverenlerce sıklıkla başvurulan bir yol olup, ülkenin gerçeklerinden biridir.  İşte bu noktada işçinin birtakım kanuni haklarından yararlanabilmesi için sigortalı hizmetinin tespitini istemesi gereği ortaya çıkmaktadır.  
    Bilindiği üzere, sigortalı hizmetin tespiti davaları kamu düzenini ilgilendirmekte olup, bu niteliği gereği özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekmektedir. Bu davaların kanuni dayanağı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79’uncu maddesinin 10 (eski 8) nolu bendi olup; bu bentte  “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri” açıklanmıştır. Anlaşılacağı üzere, çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın mevcudiyetini etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hak bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Söz konusu Kanunun kabul edilip, yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun beşinci maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun üçüncü maddesiyle yeniden beş yıl olarak düzenlenmiş olup, hâlen geçerliliğini korumaktadır.
    Bu kapsamda işe giriş bildirgesi düzenlenmediği veya düzenlenmesine karşın kanuni hak düşürücü süre içerisinde kuruma verilmediği, bu süre içerisinde kuruma verilen dönem bordroları ile bildirimin yapılmadığı, sigorta primlerinin kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde sigorta müfettişince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 27.04.2011 gün, 2011/10-52 E.-2011/221 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
    Bu anlatımların ışığında somut olay değerlendirildiğinde, işveren bakanlık tarafından herhangi bir işe giriş bildirgesi verilmediği, hizmet bildiriminde bulunulmadığı ve prim kesintisi yapılmadığı ve davacının talep ettiği dönem 29.12.1995-01.03.1996 olmasına rağmen davanın 27.07.2010 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    Bu durumda, her ne kadar davalı işyeri resmî bir kurum olsa da hak düşürücü sürenin incelenmesi gerekmekte olup, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79’uncu maddesinde düzenlenen 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu göz önüne alınarak mahkemece karar verilmesi gerektiğinden direnme kararı yukarıda açıklanan gerekçelerle isabetli görülmemiştir.  
    Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin ve davalı ... ve Turizm Bakanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 30.05.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi