Abaküs Yazılım
19. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/2999
Karar No: 2020/332
Karar Tarihi: 06.02.2020

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2018/2999 Esas 2020/332 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davacı, aracını tamir ettirmek için davalının yönettiği oto servisine götürdüğünü ancak davalının imzalattığı kağıdı bonoya dönüştürerek icra takibi başlattığını iddia ederek menfi tespit davası açmıştır. Mahkeme, davacı tarafından imzalanan bono bedelsiz olmadığı için borçlanma iradesinin var olduğunu ve davacının hile iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, bononun hile ile oluşturulduğuna dair delillerin bulunduğunu ve davanın kabul edilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararını bozmuştur.
Kanun Maddeleri: TBK 36/1, BK 28/1.
19. Hukuk Dairesi         2018/2999 E.  ,  2020/332 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasında görülmekte olan menfi tespit davasının ilk derece mahkemesinde yapılan yargılaması sonunda verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi sonucu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi tarafından verilen istinaf isteminin reddine yönelik verilen kararın davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı asil ve vekili Av. ... ile davalı asil ve vekili ...’ün geldiği görülmüş olmakla duruşmaya başlanarak hazır bulunan taraf vekillerinin sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    - KARAR -
    Davacı vekili, davacının aracını 23/07/2010 tarihinde davalının çalıştığı ve fiilen yönettiği oto servisine tamir ettirmek istediğini, davalının aracın hasar ihbarının yapılması ve bunu kendisinin yapacağını söyleyerek davacıdan imzalı kağıt aldığını, ancak davalının daha sonra bu belgeyi bono haline dönüştürerek davacı hakkında icra takibi başlattığını, konu ile ilgili suç duyurusunda bulunduklarını belirterek davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, iddialarını yazılı belge ile kanıtlaması gerektiğini, davacının davalıdan aldığı borç para karşılığında senet düzenlediğini, ancak vadesinde ödemediğini, senet üzerinde herhangi bir tahribat olmadığını, davacının tamir işlemleri için dosyaya sunduğu 24/07/2010 tarihli belgenin ise davacı adına yeğeni tarafından imzalanmış ve davalı ile hiçbir ilgisi olmayan bir belge olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davacının borcun varlığını inkar ettiği, ispat külfetinin davalıda olduğu, davalı hakkında açılan ceza davasında bonodaki imzanın davacıya ait olduğunun tespit edildiği, bononun gerekli unsurları taşıdığı, davacının boş kağıda imza atmasının kandırıldığı anlamına gelmeyeceği, yazılı bir belgeye belgenin içeriğini okumadan ve anlamadan sırf kendisine söylenenlere inanarak imza atmasının hileli davranış sayılmayacağı, bononun bedelsiz olmadığı,davacının borçlanma iradesi taşıdığının kanıtlandığı gerekçesiyle davanın reddine, takibin durması nedeniyle de asıl alacağın %40"ı oranındaki tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, dava konusu senetteki imzanın davacı eli ürünü olduğu, senetle ilgili alınan raporlarda, senedin imzadan sonra düzenlenip düzenlenmediği, boş imzalı kağıdın senet haline dönüştürülüp dönüştürülmediği hususunda kesin bir tespitte bulunmanın mümkün olmadığı, kenarlarının sonradan kesilip kesilmediği, A4 kağıdından kesilmek suretiyle oluşturulup oluşturulmadığı hususlarında kesin bir tespitte bulunmanın uygun olmayacağı, senet üzerinde bulunan maktu yazıların aynı cins bilgisayar yazıları kullanılarak yazıldığı kanaatinin ceza dosyasında alınan jandarma kriminal raporundan anlaşıldığı, davalı hakkında resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçundan açılan davada yargılama sonucunda beraat kararı verildiği, iş bu kararın Yargıtay"dan onanmak suretiyle kesinleştiği, dava konusu senedin bononun zorunlu unsurlarını taşıdığı, yine sigorta şirketine verilen 24/07/2010 tarihli belgedeki imzanın da davacının eli ürünü olduğu yolunda Adli Tıp Kurumu’nun rapor verdiği, davacının bu yöndeki iddiasının da kanıtlanamadığı, davacının imzalı boş senet verdiği kabul edilse bile davacı tarafından senedin anlaşmaya aykırı olarak düzenlendiğinin usulüne uygun delillerle ispatlanamadığı,ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, icra takibine konu bononun hile ile düzenlendiğinden dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı ... tarafından icra takibine konu edilen ve keşidecisi davacı, lehtarı davalı olan 01.09.2010 düzenleme tarihli 150.000,00 TL bedelli bononun başka bir amaçla verilen belgeden hile ile oluşturulup oluşturulmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
    Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
    Hal böyle olunca,davacının hile iddiasında bulunduğu dava konusu edilen bononun incelenmesinde, bononun fiziki görünümünün başka bir belgeden kesilerek oluşturulduğu izlenimini verdiği, bono metninin üstünde yer alan kimlik bilgileri, firma bilgileri, nüfusa kayıtlı yer bilgileri, vergi bilgilerinin normal bir bonoda olması gereken unsurlardan olmadığı, bu bilgilerin davalı tarafından sigorta şirketine verilmek üzere sigortalıdan alınan belgelerde yer aldığı anlaşılmaktadır. Ceza dosyasında alınan bilirkişi raporunda da, dava konusu belgede davacıya ait imzanın atılı bulunduğu metin kısmının printerdan çıkarıldığı, imzanın belgenin tarih kısmıyla çakıştığı halde, metin kısmıyla çakışmadığı, belgenin kenarlarında düzensiz kesik izlerinin bulunduğu yönündeki tespitleri de davacının bu iddiasını doğrulamaktadır.Ayrıca davalının İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/325 esas ve 2016/209 karar sayılı dosyasında da aynı şekilde hile ile belge oluşturarak işlem yaptığı ve bu ceza dosyasından mahkumiyet aldığı da görülmekle davalının bu tür belgeleri hileyle bonoya dönüştürdüğü anlaşılmaktadır.Davalının bononun verilme nedeni hakkında bu dosyada elden para verildiği savunması yaptığı, ceza dosyasındaki savunmasında ise davacının kendisini haricen şirketine ortak etmek için babası tarafından bu paranın verildiği şeklinde ifadede bulunduğu, bu beyanlarında birbiri ile çeliştiği, davalının senedin mücerretliği dışında ticari ilişkinin varlığını kanıtlayacak şekilde bir delili dosyaya sunmadığı da görülmektedir.Bu kapsamda davacının hile iddiasını ispatladığı kabul edilerek bononun hile ile oluşturulduğu ve geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulü gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 06.02.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi