![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2020/11825
Karar No: 2021/2612
Karar Tarihi: 03.03.2021
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/11825 Esas 2021/2612 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
...
Dava, askerlik borçlanmasının iptal edilmesi ile yaşlılık aylığının kesilmesi ve borç tahakkukuna ilişkin Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı; 1982 yılında Bağ-Kur sigortasının başladığını ve bu sigortalılığının 08.02.2006 tarihinde sonlanıp bu tarihten itibaren ... Başkanlığı kapsamında sigortalılığının başladığını, 30.06.2008 tarihinde askerlik borçlanması yaptığını ve yaşlılık aylığı alabilmek için bankadan kredi kullandığını ve geçmiş dönem prim borçlarını ödediğini, 01.08.2008 tarihi itibarıyla kendisine davalı Kurum tarafından yaşlılık aylığı bağlandığını, 02.09.2015 tarihinde ise haksız şekilde yaşlılık aylığının iptal edildiğini iddia ederek, 01.08.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığının hak ettiğinin tespiti ile davalı Kurumun aylık kesme işleminin iptaline ve borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
II-CEVAP:
Davalı Kurum; davacının 4/a askerlik borçlanmasının 4/b hizmetleri ile çakışması sebebi ile askerlik borçlanma süreleri iptal edilmiş olup talep tarihi itibariyle hizmet süreleri yaşlılık aylığı bağlamaya yetmediğinden (sigortalının 9000 gün hizmeti bulunmadığından) önceden bağlanan aylığı iptal edilerek 58 yaşını doldurduğu tarih olan 04.01.2014 tarihinde yeniden kısmi yaşlılık aylığı bağlandığını, davacının 01.09.2008 tarihinde bağlanan yaşlılık aylığının iptal edilmesi sebebi ile borç tespit tarihinden 5 yıl geriye gidilerek Haziran 2010 tarihi ile kısmi yaşlılık aylığı bağlanan 04.01.2014 tarihi arasında 36.048,13 TL yersiz aylık borcu, aynı tarihler arasında 17.613,63 TL yersiz sağlık tahakkuk ettirilmiş olduğunu, ,yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI:
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davalı Kurum tarafından davacıya askerlik borçlanması yaptırılıp yaşlılık aylığı bağlandıktan uzunca bir süre geçtikten sonra ve davacıdan primler tahsil edildikten sonra aylık bağlama işleminin iptaline karar verilmesinin dürüstlük kuralına uygun olmayacağı ve davacının sosyal güvenlik hakkını zedeleyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı Kurumun istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/b-1 inci maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili özetle, davacının 23 yıl 10 ay 10 gün Bağkur ve 359 gün SSK olmak üzere toplam 8949 gün sigortalılık süresinin olduğu ve davacının çakışan askerlik borçlanmasının iptal edilmesi halinde oluşan prim günü sayısının tahsis şartlarının sağlanamadığı ve aylık tahsisine yetersiz kalacağı, buna göre kurum işleminin yasaya uygun olduğunu, geniş yorumlama yapılmak suretiyle ve iyiniyetli olunmadığından bahisle hüküm kurularak, hiçbir hata sonucu elde edilmiş hak, kazanılmış hak olarak yorumlanamayacağı belirterek temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1-Davaya ve incelemeye konu dosyadaki kayıtların incelenmesinde; 04.01.1956 doğumlu davacının 20.04.1982 tarihinde Bağ Kur tescilinin yapıldığı, 28.02.2006 tarihine dek Bağ-Kur sigortalısı olduğu, 23 yıl 10 ay 10 gün 8590 gün Bağ-Kur hizmeti olduğu, bunun yanı sıra 06.10.2006 - 30.07.2008 arasında 359 4/a sigortalılığı olduğu, dolayısıyla toplam 8949 sigorta prim gün sayısının mevcut olduğu, askerlikte geçirdiği 01.07.1983 - 01.11.1983 arası 120 günlük süreyi borçlandıktan sonra 01.08.2008 tarihli tahsis talebine istinaden davacıya 01.09.2008 tarihi itibariyle aylık tahsisinin yapıldığı, askerlik borçlanmasının Bağ-Kur sigortalılık süresi ile çakıştığı tespit edildiğinden davacının askerlik borçlanması iptal edildiği ve davacının prim günü yaşlılık aylığı tahsisi için gereken 9000 günden az kaldığından tahsis iptal edildiği, bu durumun davacıya 02.09.2015 tarihli yazı ile bildirilerek 5 yıl geriye dönük yersiz aylık ve hastane yardımı gideri borç tahakkuk ettirildiği anlaşılmıştır.
Yukarıda izah edilen veriler ışığında, somut olayda davacının 20.04.1982-28.02.2006 tarihleri arasında 8590 gün 1479 sayılı Yasa kapsamındaki bağkur sigortalılığı süresi içersinde olan ve çakışan 01.07.1983 - 01.11.1983 arasında 120 günlük askerlik süresinin zorunlu sigortalılığına ek olarak borçlanması mümkün olmadığından ve buna göre 01.08.2008 tarihi itibariyle 1479 sayılı Yasa’nın geçici 10. maddesi gereği yaşlılık aylığı tahsis koşullarını taşımadığı gözetilmeksin mahkemece yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
2-01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun, daha önce farklı yasalarda düzenlenen sağlık yardımı hususunu, Genel Sağlık Sigortası kavramı altında 60-78. maddeler arasında yeniden düzenlemiştir.
5510 sayılı Kanun"un genel sağlık sigortalısı sayılanların düzenlendiği 60. maddesinde, “İkametgahı Türkiye"de olan kişilerden;
a) 4"üncü maddenin birinci fıkrasının;
1) (a) ve (c) bentleri gereğince sigortalı sayılan kişiler,
2) (b) bendi gereğince sigortalı sayılan kişiler,
b) İsteğe bağlı sigortalı olan kişiler,
c) Yukarıdaki (a) ve (b) bentlerine göre sigortalı sayılmayanlardan;
1) Harcamaları, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak, Kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanılarak tespit edilecek aile içindeki geliri kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin üçte birinden az olan vatandaşlar, …
g) Yukarıdaki bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar, genel sağlık sigortalısı sayılır.
6"ncı maddenin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (f), (g), (h), (ı) ve (k) bentlerinde sayılanların öncelikle, genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi olup olmadığına bakılır. Genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi ise tescili yapılmaz. Aksi takdirde birinci fıkra hükümlerinden durumuna uyan bende göre genel sağlık sigortalısı sayılır. Birinci fıkranın (f) bendi kapsamında gelir alması nedeniyle genel sağlık sigortalısı sayılanlar, aynı zamanda diğer bentler gereği de genel sağlık sigortalısı sayılması halinde (f) bendi dışındaki bentler kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır.
01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanun"un "Genel sağlık sigortalısı sayılanlar" başlıklı 60. maddesinin (g) bendi gereğince “Yukarıdaki bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar, genel sağlık sigortalısı sayılır” hükümlerine yer verilmiştir. Anılan hüküm sağlık sigortasının uygulanma alanını olabildiğince genişletmiş bulunmaktadır. Şayet bir vatandaşın konumu, 60. maddede belirtilen bentlerin hiçbirine girmiyor ve o kimse başka bir ülkede sağlık sigortası yardımlarından yararlanamıyorsa genel sağlık sigortalısı sayılır. Amaç, hiç kimseyi genel sağlık sigortası kapsamı dışında tutmamaktır. O nedenle ülkemizde “herkes genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır” diye bir sonuca varılabilir. Zira 60. maddede kimlerin genel sağlık sigortası sayılacağı ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş, durumları bu ayrıntılı hükümlere uymayanlar genel sağlık sigortalısı sayılmıştır.
Diğer taraftan Genel Sağlık Sigortası geçiş hükümlerini düzenleyen 5510 sayılı Kanun’un Geçici 12. maddesinin dördüncü fıkrasına göre, 60. maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendinde belirtilen kişilerin Genel Sağlık Sigortasından yararlanmalarını 01.01.2012 tarihine kadar ertelemiş, böylece düşük gelirliler yönünden yeşil kart uygulaması bir süre daha devam ettirilmiştir.
Ayrıca Kanun’un Geçici 12. maddesinin beşinci fıkrasıyla, 60. madenin birinci fıkrasının (d) bendinde belirtilen yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında sigortalı olmayan yabancı ülke vatandaşlarıyla, (g) bendinde belirtilen başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan Türk vatandaşlarının tamamının Genel Sağlık Sigortası kapsamına dâhil olması yine 01.01.2012 tarihinde gerçekleşmiştir.
Böylece 01.01.2012 tarihinden itibaren 3816 sayılı Kanun kapsamında sağlık hizmetlerinden faydalananlar (Yeşil Kart sahipleri) ile çalışmayanlar ve çalışmalarına ara verenlerin gelir testine tabi tutulmak suretiyle ödeme güçleri dikkate alınarak prim ödeyerek sisteme dâhil edilmeleri ile GSS’nin herkesi kapsama alma ve primli rejim olarak hayata geçirilmesi süreci, en azından yasal olarak tamamlanmıştır.
5510 sayılı Kanuna göre genel sağlık sigortalısı sayılabilmek ve sigortalılığın başlangıcı için bildirim ve tescil gereklidir. Kanun"un 61. maddesinde, genel sağlık sigortasından yararlanmak için bir kısım grupların bildirimine gerek kalmadan kendiliğinden tescil edileceği, bir kısmının tescili için ise bir ay içinde başvuru şartı getirilmiştir.
61. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi 13/2/2011 t. 6111 sayılı Kanun 35. md ile değişiklikten önce, 17.04.2008 t. ve 5754 sayılı Kanun md. 39 ile değişik hali şöyleydi: “(g) bendinde sayılanlar; diğer bentlere göre genel sağlık sigortalısı olmadıkları tarihten itibaren genel sağlık sigortalısı sayılır ve bu tarihten itibaren bir ay içinde verecekleri genel sağlık sigortası giriş bildirgesi ile tescil edilirler. Ancak 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılanların zorunlu sigortalılıklarının sona erdiği tarihten itibaren 10 gün sonra bu bent kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır.”Yine Geçi 12/5. fıkrada, “60"ıncı maddenin birinci fıkrasının (d) ve (g) bentleri gereğince sigortalı sayılanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ( 13/02/2011 t. ve 6111 sayılı Kanun m. 49 ile değişik ibare) 01/01/2012 tarihine kadar bildirimlerini yapmak zorundadır. Bu süre içinde, 60"ıncı maddenin birinci fıkrasının (d) ve (g) bentleri gereğince genel sağlık sigortalısı sayılanlardan; tescil talebi olmayanların 18 yaşından küçük çocuklarının sağlık hizmetlerinden yararlandırılması halinde ( 16/6/2010 t. ve 5997 SK m. 8 ile değişik ibare) bu kişiler Kurumca tescil edildikleri tarih itibarıyla genel sağlık sigortalısı olurlar. Ancak, aile hekimliği uygulamasına başlanan illerde, bu kişiler ( 13/02/2011 t. ve 6111 sayılı Kanun m. 49 ile değişik ibare) bu süreye bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı ve ( 16/06/2010 t. ve 5997 sayılı Kanun m. 8 ile değişik ibare)bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak Kurumca tescil edildikleri tarih itibarıyla kapsama alınır.
19.01.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6385 sayılı Yasa"nın 12. maddesi ile 5510 sayılı Yasa"ya eklenen Geçici 45. maddede; “Bu Kanuna göre genel sağlık sigortalısı ya da bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına girmekle birlikte, asli olarak hak etmediği bir kapsamda sağlık hizmeti alanlara 31/01/2012 tarihine kadar verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Kurumca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa ilgililerin bu nedenle açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde tahsil edilmez. Bu borçlara ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden Kurumca vazgeçilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan hükmün gerekçesinde ise, 5510 sayılı Kanun"a göre, vatandaşların genel sağlık sigortası kapsamına alınmasına ilişkin işlemlerin 2012 yılı Ocak ayı itibarıyla tamamlanması nedeni ile bu tarihe kadar yaşanan geçiş sürecinde, tabi olduğu genel sağlık sigortası statüsünün aradığı şartlarla sağlık yardımı alması gerekirken, Kanunun diğer statülerine göre ya da bakmakla yükümlü olunan kişi statüsünde hak etmediği halde sağlık yardımı yapılanlara ilişkin sağlık giderlerinin ilgililerden tahsil edilmemesi ve bu suretle oluşacak mağduriyetlerin önlenmesinin amaçlandığı belirtilmiştir.
Geçici 45. maddeye göre, 31.01.2012 tarihine kadar sigortalıya sağlık yardımı yapılmasını sağlayan sigortalılık statüsünün geçersiz sayılması ve yapılan masrafların yersiz hale gelmesi halinde, başka bir geçerli sigortalılık statüsü varsa veya bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına giriyorsa, yapılan tedavi gideri yine yersiz sayılamaz ve Kurumca tahsil edilmez. Belirtilen haller dışında yersiz sağlık giderlerinin ilgiliden tahsili gerekir.
Konuya ilişkin olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 12.03.2019 tarihli 2015/10-2743 E., 2015/35 K. sayılı ilamında da yukarıda ki yasal düzenlemelere atıfla; 5510 sayılı Kanun’un Geçici 45. maddesinin Türkiye’de ikametgâhı olan herkesin genel sağlık sigortası kapsamına alınması çalışmalarında yaşanan aksaklıkları, hata ile yapılan sağlık yardımları sonucu doğan mağduriyetleri gidermek amacıyla çıkartıldığı, ancak hakkın açıkça kötüye kullanıldığı hâllerin hukuk düzeni tarafından korunmayacağı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Dürüst davranma” başlıklı 2’nci maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” gerekçesine yer verilmiştir.
5510 sayılı Kanun"un sağlık hizmetlerinden yararlanma şartlarını düzenleyen 67. maddesine göre; 18 yaşını doldurmamış olan kişiler, tıbben başkasının bakımına muhtaç olan kişiler, trafik kazası halleri, acil haller, iş kazası ile meslek hastalığı halleri, bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar, 63 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri gereğince sağlanan sağlık hizmetleri, 75 inci maddede sayılan afet ve savaş ile grev ve lokavt hali hariç olmak üzere sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanabilmek için;
a)60"ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) ve (f) bentleri hariç diğer bentleri gereği genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihten önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün genel sağlık sigortası prim ödeme gün sayısının olması,
b)60"ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (2) numaralı alt bendi ile (g) bendine tabi olan genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yukarıdaki bentte sayılan şartla birlikte, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihte 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun"un 48"inci maddesine göre tecil ve taksitlendirilerek tecil ve taksitlendirmeleri devam edenler hariç 60 günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması,
c)60"ıncı maddenin birinci fıkrasının (b) ve (d) bentlerine tabi olan genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yukarıdaki bentlerde sayılan şartla birlikte, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihte prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması,
d)60"ıncı maddenin yedinci fıkrasına göre genel sağlık sigortalısı sayılanlar, (c) bendinde sayılan şartlarla birlikte, bir öğretim dönemine ilişkin genel sağlık sigortası primlerinin tamamını öğrenim gördükleri üniversitenin öğrenim dönemi başından itibaren bir ay içinde ödemeleri, şarttır.
Ancak, genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi kapsamından çıkanların genel sağlık sigortalısı olduğu tarihten itibaren otuz gün içinde sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendindeki prim ödeme gün sayısı aranmaz. Ayrıca 60"ıncı madde kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılanların;
a) Herhangi bir sebeple silâh altına alınan sigortalının askerlikte geçen hizmet süresi,
b) Hükümlülükle sonuçlanmayan tutuklulukta geçen süre,
c) İş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık sigortalarından geçici iş göremezlik ödeneği alan sigortalının iş göremediği süre,
d) Sigortalının greve iştirak etmesi veya işverenin lokavt yapması hallerinde geçen süre, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihten önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün genel sağlık sigortası primi ödeme gün sayısı hesabında dikkate alınmaz.
Ayrıca genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanabilmeleri için sağlık hizmet sunucularına başvurduklarında acil haller hariç olmak üzere (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra); biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulamasının yapılması ve/veya nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya Kurum tarafından verilen resimli sağlık kartı belgelerinden birinin gösterilmesi zorunludur.
60"ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılanlar, zorunlu sigortalıklarının sona erdiği tarihten itibaren on gün süreyle genel sağlık sigortasından yararlanırlar. Bu kişilerin sigortalılık niteliğini yitirdikleri tarihten geriye doğru bir yıl içinde 90 günlük zorunlu sigortalılıkları varsa, sigortalılık niteliğini yitirdikleri tarihten itibaren 90 gün süreyle bakmakla yükümlü olduğu kişiler dahil sağlık hizmetlerinden yararlandırılırlar. Ayrıca, lise ve dengi öğrenim görülmesi sebebiyle bakmakla yükümlü olunan kişi veya hak sahibi sıfatıyla sağlık hizmetinden yararlandırılan çocuklar, 20 yaşını dolduracakları tarihi aşmamak kaydıyla bu öğrenimlerini bitirmelerini izleyen tarihten itibaren 120 gün süreyle aynı kapsamda sağlık hizmetlerinden yararlanmaya devam ederler. 4"üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların 4857 sayılı İş Kanununun 56 ncı ve 74 üncü maddeleri ile diğer iş kanunlarında ücretsiz izin sayılan süreler haricinde ayrıca bir takvim yılı içerisinde toplam bir ayı aşmayan ve işverenlerince belgelendirilen ücretsiz izin sürelerinde genel sağlık sigortalılıkları devam eder.
Somut olayda, mahkemece davacının sağlık yardımından yararlanma hakkının varlığı yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.03.2019 tarihli 2015/10-2743 E., 2015/35 K. sayılı ilamı kapsamında irdelenerek, sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Adana Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 03.03.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.