17. Hukuk Dairesi 2016/901 E. , 2019/295 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hüküm davacı vekili ve davalı ... vekili ile davalı ... vekillerince temyiz edilmiş, davacı vekilince de duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 15.01.2019 Salı günü davacı vekili Av. ... ile davalı ... vekili Av. ... geldiler. Diğer davalılar tarafından gelen olmadı.Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin bindiği halk otobüsünden inmek isterken otobüs sürücüsünün kontrolsüz ve tedbirsiz şekilde otobüsün kapısını kapatarak hareket etmesi ile müvekkilinin kolunun ve ayağının otobüsün kapısına sıkıştığını ve bu halde iken aracın hareket ettirilmesi nedeni ile sürüklenerek yaralandığını, vücudunda kemik kırıkları oluştuğunu, uzun süre yatarak tedavi gördüğünü, davalıların ise zarara neden olan otobüsün, sürücüsü, işletenleri ve sigortacıları olarak zarardan sorumlu
olduklarını açıklayıp asıl davada 80.000,00 TL manevi tazminatın, birleştirilen davada 79.960,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; davacının iddia ettiği gibi bir kazanın hiç yaşanmadığını, müvekkilinin bu olayla bir ilişkisinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili; dava konusu olayda müvekkilinin herhangi bir kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ...Ş. vekili; davanın reddini savunmuştur.
Davalı S.S.39 nolu Halk Otobüsleri Kooperatifi vekili, müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; asıl davada davalı ... nolu Halk Otobüsleri Kooperatifi aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine, asıl davada ... Sigorta A.Ş. aleyhine açılan manevi tazminat davasının reddine, asıl davada davalılar ..., ... ve ... Sigorta A.Ş ile birleştirilen davada davalı ...Ş aleyhine açılan maddi tazminat davasının kabulü ile, 3.083,87-TL geçici iş görememezlik ve 76.876,92-TL sürekli iş görememezlik zararının tahsiline, asıl davada 15.000,00 TL manevi tazminatın davalılar ... ve ..."ndan tahsiline karar verilmiş, hüküm, davacı vekili, davalı ... vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı ... vekili ile davalı ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı vekili, halk otobüsünden inerken gerçekleşen kazada müvekkilinin yaralandığını, davalıların bu zarardan sorumlu olduklarını açıklayıp tazminat talebinde bulunmuş, mahkemece eksik inceleme ile ve gerekçesi açıklanmaksızın davalı ... nolu Halk Otobüsleri Kooperatifi aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından; kazaya neden olan otobüsün davalılardan ..."a ait olduğu ve Belediye Halk otobüsü olarak taşıma işinde kullanıldığı, belediye tarafından da taşıma işinin diğer davalı kooperatife ihale edildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, davalılardan kooperatif ile diğer davalı ... ve araç maliki ile aralarında yapmış olduğu taşıma sözleşmesinden dolayı davalı kooperatifin işleten sıfatını kazanıp kazanmadığı, zarardan sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 85 nci maddesinde "bir aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa; motorlu aracın işleteni bu zarardan sorumlu olur" hükmünü içermektedir.
Aynı kanunun 3 ncü maddesinde işleten, araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya uzun süreli kiralama, ariyet, veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır, şeklinde tanımlanmıştır. Doktrinde; işleten, motorlu bir aracı, kendi menfaat ve hesabına işleten, tehlike ve masraflarını üstlenen, araç ile aracın işletilmesi için gerekli personel üzerinde fiilen ve doğrudan doğruya emir ve tasarruf yetkisine ( gücüne ) sahip olan kimse olarak tanımlanmıştır. ( Bkz.Prof.Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku - Genel Hükümler, Genişletilmiş 2.Bası, Ankara, 1988, Cilt-2, Sh.243 ).
Bu durumda, yukarıdaki tanımlamalar çerçevesinde davalı ... ve araç maliki ile davalı kooperatif arasında yapılan sözleşmeler ve kooperatif tüzüğü çerçevesinde; davalı kooperatifin kuruluş amacının ne olduğu, taşıma işinde hangi görev ve sorumluluğun üstlenildiği, yapılan bu taşıma işinden davalı kooperatifin ekonomik olarak yararlanıp yararlanmadığı, taşıma işinde denetim ve tasarruf yetkisine sahip olup olmadığı gibi hususların araştırılarak, davalı kooperatifin zarardan sorumlu olup olmadığını tartışılarak sonucuna göre karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3-Cismani zarara ilişkin davalarda maluliyet oranının tespiti önemli yer tutmaktadır.
Mahkemece, özürlü sağlık kurulundan alınan raporda davacının %25 oranında özürlü olduğu, Adli Tıp Kurumu 3.
İhtisas Dairesinden alınan bilirkişi raporunda kaza öncesinde mevcut palio hastalığı sebebi ile %38 oranında maluliyetinin bulunduğu, kaza sonrası uygulanan femur kırığına kalça protezi sebebi ile %38 oranında vücut genel çalışma gücünden kaybettiği belirtilmiştir. Mahkemece davacıda oluşan maluliyet oranının %38 olduğu kabul edilerek hesaplama yapılmış ve sonucuna göre hüküm kurulmuştur.
Özürlü sağlık raporu ile Adli Tıp Kurumundan alınan rapor arasında açık ve büyük oranda bir çelişki bulunduğu gibi davalı taraf davacıdaki kaza öncesi mevcut hastalığının kaza sonrasındaki maluliyet oranına etkisinin araştırılmasını savunmuş, mahkemece raporlar arasındaki çelişkinin nedenleri üzerinde durulmadığı gibi gibi davalının savunmaları hakkında olumlu/olumsuz bir karar verilmemiştir. Buna göre mahkemece, tarafların itirazlarını karşılayacak ve çelişkiyi giderecek şekilde ve ayrıca davacıda bu kaza nedeni ile oluşan maluliyet oranının, bu kazadan önceki mevcut palio hastalığı nedeni ile oluşan maluliyet oranından ayrı olarak belirlenmek üzere ek bir rapor alınarak karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Kabule göre;
Somut olayda davacının kaza tarihinde herhangi bir işte çalışmadığı, ev hanımı olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Mahkemece hükme esas alınan aktüer raporunda davacının ev hanımı olduğu ve asgari ücret düzeyinde gelir elde elde edeceği kabul edilerek hesaplama yapılması yerindedir. Ancak anılan raporda ücretin netleştirilmesi sırasında asgari geçim indiriminin dikkate alınması hatalı olmuştur. Davacının zararının hesaplanması sırasında esas alınan asgari ücret, bir çalışmanın karşılığı değil ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Hal böyle olunca da ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı ev hanımı olan davacının uğradığı zararın hesaplanması sırasında dikkate alınamayacağı açık ve seçiktir.
Bu hususla ilgili 01.01.2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5615 Sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle değişik 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun asgari geçim indirimi başlıklı 32. maddesine göre “Ücretin gerçek usulde vergilendirilmesinde asgari geçim indirimi uygulanır. Asgarı geçim indirimi; ücretin elde edildiği takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgari ücretin yıllık brüt tutarının; mükellefın kendisi için %50’si, çalışmayan ve herhangi bir
geliri olmayan eşi için %10’u, çocukların her biri için ayrı ayrı olmak üzere; ilk iki çocuk için %7.5 diğer çocuklar için %5’idir. Gelirin kısmi döneme ait olması halinde, ay kesirleri kesirleri tam ay sayılmak suretiyle bu süreye isabet eden indirim tutarları esas alınır. Asgari geçim indirimi, bu fıkraya göre belirlenen tutar ile 103. maddedeki Gelir Vergisi Tarifesi’nin birinci gelir dilimine uygulanan oranın çarpılmasıyla bulunan tutarın, hesaplanan vergiden mahsup edilmesi suretiyle uygulanır.
Buna göre davacının geçici ve sürekli iş göremezlik zararına ilişkin hesaplamada Asgari Geçim İndirimsiz asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmak üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
4-Bozma ilamının neden ve şekline göre davacı vekili, davalı ... vekili ile davalı ... vekilinin manevi tazminata yönelik sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekili ile davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, davalı ... vekili ile davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekili ile davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, davalı ... vekili ile davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 2.037,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, 2.037,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı ..."a verilmesine, duruşmada vekille temsil olunmayan davalı ... yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalılar ... ve ..."na geri verilmesine 17/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.