10. Hukuk Dairesi 2021/5451 E. , 2021/14724 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi ...Hukuk Dairesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı ve feri müdahil Kurum vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi.... Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı ve feri müdahil Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı, 01.10.1991 -25.04.2014 tarihleri arasındaki çalışmalarının tespitini talep etti.
II-CEVAP
Feri müdahil Kurum vekili cevap dilekçesinde, öncelikle davanın hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, davacının iddia ettiği dönemde gerçek ve fiili çalışması bulunduğunu ispat etmek zorunda olduğunu, hizmet tespit davaları kamu düzenini ilgilendirdiğinden çalışma olgusunun özel bir duyarlılık ile araştınlması gerektiğini, bununla birlikte Kurumları feri müdahil olduğundan davanın kabulü halinde dahi yargılama giderleriyle vekalet ücretinden sorumlu olmayacaklarını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; davanın açılma tarihi itibarıyla 506 sayılı Yasanın 79. maddesi gereği beş yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, müvekkil şirkette yapılan İş İtibarıyla davacının mevsimlik çalışmalarının bulunduğunu ve çalışmış olduğu dönemlerle ilgili tüm bildirimlerin eksiksiz olarak yapıldığını, davacının müvekkil şirket çalışanı olmayıp en son ... Tem. Hizm. Ltd. Şti."nin sigortalısı olarak çalıştığını, işin yoğun olduğu zamanlarda müvekkil şirkette çalışması bulunduğunu, konserve ve donmuş gıda sektöründe yılın belli dönemlerinde yoğunluk yaşandığını, bu dönemlerde temizlik ve üretim dışı diğer destek işlerinin görülmesi amacıyla farklı şirketlerle sözleşmeler yapıldığını, bu kapsamda davacının bazı mevsimlik dönemlerde sözleşme yapılan bu firmalarda çalışması olduğunu, mevsimlik çalışmalan bulunduğu dönemlerde SGK bildirimlerinin tam yapıldığını, davanın davacının sigortalısı olarak çalıştığı firmalara yöneltilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi; davanın kabulü ile,
Davacının 01/10/1991-20/06/2006 tarihleri arasında kuruma bildirilen günler dışında 99974.16 sayılı dosyada işlem gören davalı şirkete ait işyerinde aralıksız çalıştığının tespitine, Fazla taleplerin reddine, karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
Davalı ile feri müdahil Kurumun istinaf başvurularının HMK"nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar vermiştir..
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı ve feri müdahil Kurum vekilleri kararın bozulmasını talep etmişlerdir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca, 01.10.2008 tarihi öncesi isteme ilişkin davanın yasal dayanağı mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79/10. ve 01.10.2008 tarihi sonrası isteme ilişkin davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddeleridir. 506 sayılı Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olması nedeni ile özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanması gerektiği özellikle göz önünde bulundurulmalıdır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 26. maddesi uyarınca; "Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Aynı Kanun"un 294-301 maddelerinde ise mahkeme kararlarının nasıl olması gerektiği belirlenmiştir. Bu düzenlemelere göre Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Yine aynı Kanun"un 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükümleri öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.
Somut olayda; dava konusu talep döneminin 01.10.1991 -25.04.2014 tarihlerine ilişkin olduğu, Mahkemece talebin kısmen kabul edilerek; 01/10/1991-20/06/2006 tarihleri yönünden kabul kararı verilip, fazlaya ilişkin istemin reddedilmiş olmasına rağmen; talep dönemi olan 01.10.1991 -25.04.2014 tarihlerinin tamamı yönünden kabul kararı verilmişcesine hüküm fıkrasında davanın kabulüne dair hüküm tesis edilip, devamında da davacının 01/10/1991-20/06/2006 tarihleri yönünden kabul kararı verilip, fazlaya ilişkin istemin reddedilmesi ile hükmün kendi içinde çelişki oluşturmuştur.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular üzerinde durulmadan çelişkili ve infaza elverişli olmayacak şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı ve feri müdahil vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi .... Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle, sair hususlar incelenmeksizin BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 24.11.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.