(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2017/9544 E. , 2020/1962 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı 06.02.2013 tarihli dilekçe ile ... köyü 1961 parsel sayılı taşınmazı 24.09.2012 tarihinde satın aldığını, 15.10.2012 tarihinde 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1993/463 E. - 1999/615 K. sayılı kararı dayanak alınarak taşınmazın 67587 m² bölümünün orman sınırları içinde kaldığından tapusunun iptal edildiğini, 6292 sayılı Kanuna göre iadesi için yaptığı başvurunun reddedildiği, tapu kaydının oluşumundaki hatalardan Devletin sorumlu olduğunu ileri sürerek TMK"nın 1007. maddesi uyarınca zararının tazminini istemiş, 12.11.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile de talep miktarını arttırmıştır.
Hazine vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 25.06.2015 gün ve 2015/3143 esas, 2015/6430 karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Bozma ilamında “4721 sayılı TMK"nın 2. maddesine göre, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
Aynı Kanununun 3. maddesine göre ise, “Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır.
Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz.”
Medenî Kanunun 3. maddesinde düzenlenen iyiniyet, “Hakların kazanılması” ile ilgili olduğu halde, Medenî Kanunun 2. maddesinde yer alan dürüst davranma “Hakların kullanılması” ve “Borçların yerine getirilmesinde” söz konusu olur.
Dürüst davranma, “Bir hak sahibinin, hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi, yani dürüst, namuskar, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekalı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
TMK’nın 2/I hükmü herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Medenî Kanununa göre dürüstlük kuralları verir.
TMK"nın 2/II maddesi ise hukuk kuralları tarafından kişilere tanınan yetkilerin olduğu gibi kullanılması, diğer kişiler ve toplumlar için çoğu kez katlanılması güç olan sonuçlar doğurabileceğinden, hukukta ortaya çıkabilecek gerçek olmayan kanun boşluklarının giderilmesini amaçlamaktadır.
Somut olayda; 1961 parsel sayılı taşınmazın 67587 m² bölümü, önceki malikler ile Orman Yönetimi arasında görülen dava neticesinde verilen Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin
1993/463 E - 1999/15 K sayılı hükmü ile iptal edilerek orman niteliğinde Hazine adına tescil edilmiş ve hüküm 15.05.2000 tarihinde kesinleşmiş; ancak, mahkeme hükmü, İİK"nın 28. maddesi uyarınca tapu siciline şerh verilmemiştir. TMK"nın 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için, ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmediğinden, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. maddesindeki (818 sayılı Kanunun 125. maddesi) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması esas olup, eldeki davada önceki malikler yönünden, tapunun iptal edildiği mahkeme hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık süre 15.05.2010 tarihinde dolmuştur. Davacı taraf, 31.000.- TL bedel karşılığında ..."a ait 7/10 hissenin tamamını 24.09.2012 gün 17616 yevmiye numaralı işlem ile satın almış, bu işleme ilişkin resmî senette taşınmazın orman sınırları içinde olduğu ve tüm vecibeleri bilinerek alındığı belirtilmektedir. Bu satış işleminden sonra, davacı taraf vekili aracılığıyla 15.10.2012 tarihli tescil istem belgesi ile Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 1993/463 E. - 1999/15 K sayılı kesinleşmiş ilamının infazı ile iptal edilen bölümünün Hazine adına, geri kalan bölümün ise davacı ve diğer malikler adına tescili istenmiş ve tapu sicil müdürlüğünce yapılan ifraz işlemi sonucunda 67587 m² bölüm orman niteliğiyle Hazine adına 2183 parsel sayısında, geri kalan 1858 m² bölüm ise 7/10 payı davacı adına, diğer payları ise ... ve arkadaşları adına tescil edilmiştir. Görüldüğü üzere, tapu kaydının iptal edildiğine ilişkin mahkeme hükmünün İİK"nın 28. maddesi uyarınca tapu siciline şerh verilmediği halde, gerek davacının satın aldığı tarihte düzenlenen resmî akit senedinin içeriği, gerekse de satın alma tarihi ile infaz için yapılan başvuru tarihi arasındaki süresinin kısalığı nazara alındığında davacının tapu kaydının orman olarak iptaline ilişkin mahkeme hükmünden haberdar olduğunun kabulünün gerektiği; davacının bunun getirdiği yükümlülük ile satın aldığı, önceki malik yönünden oluşan zamanaşımı süresinin aşılabilmesi amacıyla satış işleminin gerçekleştirildiği, hakların kazanılmasına ilişkin olan TMK"nın 3üncü maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca “durumun gereğine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyiniyet iddiasında bulunamayacağı” hususu dikkate alınarak, davacının iyiniyetli olduğunun somut olayda kabulü mümkün olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, isabetli bulunmayan yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, hükmün bozulması gerekmiştir.” denilmiştir. Davacı vekilinin karar düzeltme talebi de Dairemizin 16.05.2016 gün ve 2016/5200 E. - 2016/5504 K. sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 18/06/2020 gününde oy birliği ile karar verildi.