8. Hukuk Dairesi 2015/3597 E. , 2017/2871 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olup hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı 3. kişi vekili, müvekkiline ait iş makinelerinin haczedildiğini müvekkili ile borçlunun ilgisi olmadığını, iş makinelerinin 29.04.2013 tarihinde devir ve teslim alındığını, bedellerinin ödendiğini, davanın kabulü ile, hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, satış sözleşmesinin düzenlenmiş olmasının yeterli olmadığını, şekli şart olan tescil işleminin de yapılmış olması gerektiğini, satış sözleşmesine imza atan yetkilinin borçlu şirketin eski ortağı olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, ... Ticaret Odası’ndan gelen cevaba göre davaya konu iş makinelerinin tescilli olduğunun anlaşıldığı, noter sözleşmelerine göre satış yapıldığı, alıcının ...San. ve Tic. Koll. Şti. olduğu, satış sözleşmesinin ve tescil tarihinin borcun doğumundan önce olduğu gerekçesi ile, dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, karar, davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava üçüncü kişinin İİK’nun 97 vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir. Mahkemece kısa kararla gerekçeli karar arasında aykırılık oluşturulmuştur.
T.C. Anayasası, yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. 6100 sayılı HMK"nun 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması, tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi esastır. Bu nedenle hükmün, açık, anlaşılır, infaz edilebilir şekilde tesis edilmesi, en önemlisi yazılacak gerekçenin, verilen hükme uygun olması gerekmektedir. Aksi halde yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır. Yazılacak kararın gerekçesiyle, hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK"nun 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiştir.
10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; kısa kararla gerekçeli kararın aykırı olmasının bozma nedeni olduğu, yerel mahkemenin bozmadan sonra, önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydıyla hâkimin vicdani kanaatine göre karar verebileceği belirtilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, kısa karar ile gerekçeli karar arasında aykırılık bulunduğundan, kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK"nun 366 ve 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, İİK"nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 02.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.