Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/9140
Karar No: 2019/2511
Karar Tarihi: 20.03.2019

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/9140 Esas 2019/2511 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2016/9140 E.  ,  2019/2511 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 30.01.2015 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 30.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    _ K A R A R _
    Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
    Davacı, dedesi adına kayıtlı 43 parsel sayılı taşınmazın genel yola bağlantısının olmadığını belirterek taşınmazı lehine davalılara ait 42 parsel sayılı taşınmaz aleyhine geçit hakkı kurulmasını savunmuştur.
    Bir kısım davalılar vekili, davanın husumet yönünden reddini, ayrıca davacının dedesine ait dava konusu taşınmaza gidebilecek fiili yol bulunduğunu bu sebeple davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece, davanın kabulü ile, dava konusu 43 parsel sayılı taşınmaz lehine, davalılara ait 42 ve 45 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine geçit hakkı tesisine karar verilmiştir.
    Hükmü, bir kısım davalılar vekili temyiz etmiştir.
    Mülga 743 sayılı Kanunu Medeninin iştirak halinde mülkiyetin hükümlerini düzenleyen 630. maddesine ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 702. maddesine göre; aksine bir hüküm bulunmadıkça, bir mala iştirak halinde malik olan ortaklar, haklarını ve özellikle malik oldukları şeyde tasarruf yetkilerini ancak oybirliğiyle verecekleri karar mucibince kullanılabilirler.
    11.10.1982 tarihli ve 1982/3 Esas, 1982/2 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da, mirastan doğan iştirak halindeki mülkiyet ortaklarından birinin ya da birkaçının kendi adına 743 sayılı Kanunu Medeninin 618. maddesi hükmüne dayanarak üçüncü kişilere karşı açtığı elatmanın önlenmesi davalarında, davanın yürütülebilmesi için diğer ortakların muvafakatının alınması ya da 743 sayılı Kanunun 581. maddesi hükmü uyarınca bir mümessil tayini gerektiğine, ortaklardan birinin tek başına davaya devam edemeyeceğine karar verilmiştir.
    1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 702. maddesinde, mülga 743 sayılı Kanununun 630. maddesinde yer almayan bir hükme dördüncü fıkra olarak yer verilmiştir. Bu hükme göre; bir mala, iştirak halinde ortak olanlardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir ve bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.
    702. maddeye eklenen bu fıkranın gerekçesinde: Bu yeni fıkra ile ortaklardan her birinin, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği, bu korumadan da bütün ortakların yararlanacağı; yeni eklenen bu fıkra ile uygulamadaki ihtiyacın karşılandığı; 743 sayılı Kanunun 630. maddesindeki hüküm nedeniyle, içtihatlar ile çözülmesinde güçlük çekilen bir sorunun giderildiği; iştirakli (elbirliği) mülkiyet kurumuna yöneltilen eleştirilerin en önemlisini giderecek bir hükmün getirildiği; iştirakli mülkiyet ortaklarından her birinin, ortaklığa giren hakları dava yolu ile veya diğer yollarla koruma yetkisine sahip olacağı; bu korumadan bütün ortaklar yararlanacağı, fakat davacının davasını kaybetmesi halinde, bu durumdan diğer ortakların haklarının etkilenmeyeceği açıkça belirtilmiştir.
    Maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi, mirasta terekenin tâbi olduğu elbirliği mülkiyetine yöneltilen en güçlü eleştiri, birlikte hareket etme zorunda olmaları nedeniyle mirasçıların bireysel olarak terekedeki hakların korunması amacıyla hareket edememeleriydi. Maddeye eklenen dördüncü fıkra, bu eksikliği giderme amacına yönelik olarak getirilmiştir. Olağan koruma eylemleri ve buna bağlı olarak onarımlar, mahsullerin toplanması ve bozulacak olanların satılması, acele olarak yapılması zorunlu bulunan işlemin yerine getirilmesi, elatmanın önlenmesi, tapu sicilinde hak sahipliğinin belirlenmesi gibi taksimi mümkün olmayan talepler, ortaklardan her biri tarafından müstakil bir şekilde dava yoluyla ileri sürülebilmelidir.
    Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
    Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
    Somut olaya gelince; davacı vekili 43 parsel sayılı dedesine ait taşınmazın genel yola bağlantısının bulunmadığını ileri sürerek davalılara ait 42 parsel sayılı taşınmaz üzerinden geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
    Mahkemece davanın kabulüne, 19.11.2015 havale tarihli fen bilirkişi raporunda 1 No"lu alternatif ve sarı renk ile gösterilen güzergahta 43 parsel lehine 42 ve 45 parseller aleyhine 3 metre genişliğinde 303,18 m2"lik alandan geçit hakkı tesisine, 23.11.2015 tarihli bilirkişi raporunda geçit hakkı bedeli olarak belirlenen 2.692,14TL"nin kararın kesinleşmesinden sonra hak sahiplerine ödenmesine karar verilmiştir.
    Aleyhine geçit kurulan taşınmazlardan taşınmaz maliklerine ödenecek ve davacı tarafından depo edilen geçit bedelinin hangi parsel malikine hangi miktarda ödeneceği hüküm sonucunda gösterilmemiştir.
    Bu haliyle hükmün infazında zorluk çıkacağından aleyhine geçit kurulan 42 parsel ve 45 parsel maliklerine ödenmesi gereken geçit bedelinin bilirkişilerden ek rapor alınarak saptanması ondan sonra işin esasına yönelik bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.03.2019 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

    (Muhalif) (Muhalif)




    KARŞI OY
    Davacı, elbirliği mülkiyetine tabi taşınmaz lehine davalı taşınmazından geçit hakkı tesis edilmesini talep etmiştir.
    Davacının dayandığı taşınmaz, elbirliği mülkiyetine tabii olup başkaca mirasçılar da bulunmaktadır.
    Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
    4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 701-703. maddelerinde düzenlenen elbirliği mülkiyetinin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Elbirliği halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır.
    4721 sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmeden önce elbirliği ile mülkiyet 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi"nin 581. maddesinde düzenlenmişti. Ancak uygulamada karşılaşılan bazı güçlüklerin giderilmesi için 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 640. maddesine dördüncü fıkra eklenmiştir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi, mirasta terekenin tabi olduğu elbirliği mülkiyetine yöneltilen en güçlü eleştiri, birlikte hareket etme zorunda olmaları nedeniyle mirasçıların bireysel olarak terekedeki hakların korunması amacıyla hareket edememeleriydi. Maddeye eklenen dördüncü fıkra, bu eksikliği giderme amacına yönelik olarak getirilmiştir. (HGK  20.03.2013 tarih 2012/8-861 Esas 2013/391 Karar)
    Uygulamada bir ortağın tek başına dava açması halinde davanın tereke adına açılması gerekçesiyle doğrudan reddedilmemekte usul ekonomisi dikkate alınarak, davaya devam edebilmesi için, öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiş ve taraf teşkili bu şekilde sağlandığında 11.l0.982 tarih 3/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın da tereke adına açıldığı kabul edilmelidir.
    TMK"nin 640/2 maddesi, "Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler." hükmünü içermektedir. Anılan maddeye göre mirasçılar terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarrufta bulunacaklardır. Davalı taşınmaza kaydi yük getirmesi yanında davacı tarafa da bedel ödeme yükü getiren geçit davasının açılması da bir tasarruf işlemi olduğundan mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Zorunlu dava arkadaşları da birlikte hareket etmek durumunda olduklarından, elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi bir taşınmaz lehine geçit hakkı tesisi istemini, iştirakçilerin birlikte ileri sürmeleri gerekir. (Yargıtay 14.HD 15.02.2006 tarih 2005/11681 Esas, 2006/1342 Karar sayılı ilamı) 
    Somut olayda, dava konusu lehine geçit hakkı tesisine karar verilen 43 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında muris Beşir Aslan adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Elbirliği ortağı olan davacının aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Bu sebeple taraf teşkili sağlanmaksızın diğer elbirliği ortaklarının muvafakati sağlanmak suretiyle karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek işin esası hakkında karar verilmesi doğru değildir.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi