"Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.03.2000 gün ve 2000/8-44-48 sayılı kararı da nazara alınarak; tazminat istemine ilişkin dava beraat kararının kesinleştiği tarihten uzunca bir süre sonra açılmıştır. Davacının bu süre içinde hakkındaki hükmün kesinleştiğini bilmediğinden söz etmek hayatın olağan akışına uygun bulunmamakta olup, davanın 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde öngörülen süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde tazminata hükmedilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Erciş Ağır Ceza Mahkemesi ise 22.11.2010 gün ve 118-253 sayı ile;
"...Sanık hakkında Van Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından 09.03.1999 tarihinde beraat kararı verilmiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Kesinleşmiş beraat kararının sanığa tebliğ edildiğine dair dosyada herhangi bir belgenin bulunmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla mahkemenin beraat kararı vermesi ile sanığın tazminat davası açma süresi arasında yaklaşık 6 yıl, beraat kararının kesinleşmesi ile dava açma süresi arasında ise yaklaşık 6 yıllık bir süre bulunmaktadır.
Beraat kararı ile tazminat davası açma süresi arasında uzun bir süre bulunması ve bu nedenle kesinleşmiş beraat kararını davacının öğrenmemesinin hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı gerekçesi sübjektif bir değerlendirmedir. Buna göre beraat kararı verilmesi ile tazminat davası açma süresi arasında kaç yıl bulunması halinde davacı beraat kararını öğrenmiş sayılacaktır. Bu tarih aralığını belirlemenin somut bir ölçüsü bulunmamaktadır. Sübjektif bir değerlendirme olduğu için uzun süre kavramının kaç yıl ve üzeri tarihleri kapsadığını tam olarak tespit etmek mümkün değildir. Bu durumda her davada karar veren hâkimin kişisel değerlendirmesine göre uzun süre kavramı belirlenecek bu da mahkemelerden aynı konuda değişik kararların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Aynı konuda farklı kararların verilmesinin kamu vicdanında adalete olan güven duygusunu zedeleyeceği" gerekçesiyle direnerek, ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.11.2012 gün ve 119757 sayılı "onama" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 466 sayılı Kanuna göre tazminat istemine ilişkin davanın yasal süresinde açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden; silahlı terör örgütüne yardım suçundan davacının 10.06.1997 tarihinde gözaltına alınıp, 13.06.1997 tarihinde tutuklandığı, Van Devlet Güvenlik Mahkemesince 19.02.1998 günü tahliyesine, 09.03.1999 tarihinde de beraatına karar verildiği, hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği, kesinleşen beraat kararının sanık ya da müdafiine tebliğ edilmediği, dosya içerisinde anılan kararın davacı ve vekili tarafından dava tarihinden önce öğrenildiğine ilişkin belge ve bilginin bulunmadığı, incelemeye konu davanın da 20.07.2006 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı CMK’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 18. maddesi ile 07.05.1964 gün ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun yürürlükten kaldırılmış ve 5271 sayılı Kanunun, "Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat" ana başlığı altında, 141 ilâ 144. maddelerinde, tazminat isteme koşulları ve sonuçları yeniden kapsamlı bir şekilde düzenlenmiş ise de, 5320 sayılı Kanunun 6. maddesindeki;
"(1) Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanır.
(2) Bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur" hükmü uyarınca, 466 sayılı Kanun hükümlerinin 1 Haziran 2005 tarihinden önce gerçekleşen işlemler yönünden varlığını sürdürmelerine olanak sağlandığından, uyuşmazlık konusunun 466 sayılı Kanun hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
15.05.1964 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 466 sayılı Kanunun 2. maddesinin birinci fıkrasında, "1 inci maddede yazılı sebeplerle zarara uğrayanlar, kendilerine zarar veren işlemlerin yapılmasına esas olan iddialar sebebiyle haklarında açılan davalar sonunda verilen kararların kesinleştiği veya bu iddiaların mercilerince karara bağlandığı tarihten itibaren üç ay içinde, ikametgâhlarının bulunduğu mahal ağır ceza mahkemesine bir dilekçeyle başvurarak uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler" hükmüne yer verilmiştir.
Kanun dışı yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat verilmesine ilişkin esasların ayrıntısına yer verilen Ceza Genel Kurulunun 23.03.2010 gün ve 256-57 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın gerek yokluğunda gerekse yüzüne karşı hükmolunan beraat kararının kesinleşme şerhi ile birlikte ilgiliye tebliği zorunlu olup, 466 sayılı Kanunun 2. maddenin 1. fıkrasında belirtilen üç aylık dava açma süresi, 21.04.1975 gün ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, davacı hakkında açılan ve beraatle sonuçlanan ceza davasının kesinleştiğinin tebliği veya bu kesinleşmenin öğrenilmesinden itibaren başlamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ve müdafiinin yokluğunda verilen ve temyiz edilmeksizin kesinleşen beraat kararı sanık ve müdafiine tebliğ edilmemiş ve uyuşmazlık konusu dava, davacı vekili tarafından 20.07.2006 tarihinde açılmış olup, davacı ya da vekilinin beraat kararının kesinleştiğini dava tarihinden önce öğrendiklerine ilişkin dosya içinde herhangi bir bilgi ya da belge bulunmadığından, tazminat istemine ilişkin davanın 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde belirtilen 3 aylık yasal süre içinde açıldığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, davanın süresinde açıldığına ilişkin yerel mahkeme direnme gerekçesi isabetli olup, hükmün esasının incelenmesi için dosyanın 2797 sayılı Yargıtay Kanununun, 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesi uyarınca Dairelerin İş Bölümüne ilişkin olmak üzere Yargıtay Büyük Genel Kurulunca alınan karara göre, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarına bakmakla görevli Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Erciş Ağır Ceza Mahkemesinin 22.11.2010 gün ve 118-253 sayılı kararındaki direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.01.2013 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.