Esas No: 2016/14994
Karar No: 2021/3265
Karar Tarihi: 21.06.2021
Danıştay 8. Daire 2016/14994 Esas 2021/3265 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/14994
Karar No : 2021/3265
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacılar): Kendi adına asaleten ...'a velayeten ...
Vekili : Av. …
Karşı Taraf (Davalılar) : 1- … Genel Müdürlüğü - …
Vekili : Av. …
2- … Genel Müdürlüğü - …
Vekili : Av. …
3- … Belediye Başkanlığı - …
İstemin Özeti : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Davalı idarelerce savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın eksik inceleme sonucu verilen Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren, 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun Ek 1. maddesi uyarınca, Danıştay Sekizinci Dairesi ile Danıştay Onuncu Dairesince oluşturulan Müşterek Kurulca, işin gereği görüşüldü:
Dava; davacılar tarafından, Hatay İli, Dörtyol İlçesi, … mevkiinde 19/07/2013 tarihinde meydana gelen sel ve heyelan olayında ağır yaralanarak iş ve çalışma gücü kaybına uğradıklarından bahisle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için ayrı ayrı 1.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 62.000,00 TL zararın müşterek ve müteselsil kusuru bulunduğu iddia olunan davalı idarelerce olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile Mahkemenin E:… sayılı dosyasında yer alan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu tazminat talebine esas zarara konu olayın meydana geldiği bölgede yapılan incelemeler sonucu düzenlenen raporlarda, 19/07/2013 tarihinde meydana gelen sel ve heyelanın ani ve şiddetli yağış sonucunda eğimin yüksek olması ve toprak yapısının akmaya uygun olması sonucu meydana geldiği, bu akmaların evlerin ve menfezlerin yıkılmasına ve yolların kapanmasına sebep olduğu, Çökek Yaylası ve civarının orman örtüsüyle kaplı olduğu, alt tabakada yeterince diri örtü bulunduğu, hakim ana kayanın serpantin olduğu, yangın emniyet yolunda afet sırasında herhangi bir tahribatın meydana gelmediği, olayın tamamıyla serpantin alanlarda aşırı yağışlar sonucu toprağın üzerindeki orman ağaçlarıyla birlikte akmasından kaynaklandığı yönünde tespitlere yer verildiği; yayla alanı olarak ilan edilen bölgelerde imar, iskan, yerleşme ve altyapı hizmetlerinden kaynaklanan zararların davalı idarelerin sorumluluğunu gerektireceği açık ise de, zarara konu olayın gerçekleştiği Çökek Yaylası'na yönelik orman kadastro çalışması yapılmadığı gibi yayla tahsis kararının ve bölgenin imar planının bulunmadığı, bölgeye belediye hizmetlerinin verilmediği, ayrıca davacılar yakınının hayatını kaybettiği evin tapu kaydının, yapı ruhsatının ve yapı kullanma izin belgesinin de bulunmadığı, davacıların ağır yaralanmasına, iş ve çalışma gücü kaybına yol açan sel ve heyelan olayının mücbir sebep olarak değerlendirilmesi gerektiği, imara açılmayan ve yayla tahsis kararı bulunmayan bölgeye davalı idarelerin hizmet getirme yükümlülüğünün bulunmadığı, izin alınmaksızın inşa edilen yapının kullanılmasının zarar gören için kusurlu davranış oluşturduğu ve bu kusurun etkisiyle meydana gelen zarar ile idari faaliyet arasında nedensellik bağı bulunmadığı, zarar görenin kusurlu davranışının etkisi ve mücbir sebepten kaynaklanan zararın davalı idarelerce karşılanmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Öte yandan; aynı maddi olay sebebiyle başka bir gerçek kişi tarafından evinin yıkılması ve ev eşyalarının zayi olmasından kaynaklanan zararın tazmini istemiyle … İdare Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında açılan davada, … İdare Mahkemesi Hakimliğince verilen davanın reddi yolundaki … tarih ve K:… sayılı kararı itirazen inceleyen … Bölge İdare Mahkemesi'nin E:… sayılı dosyasından Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen ve … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin 28/12/2016 tarihli ara kararına istinaden 12/10/2017 tarihinde yapılan keşif sonucu düzenlenen 22/01/2018 tarihli bilirkişi raporunda; "gerekli izin ve/veya teknik görüş alınmadan, imar planı dışında, imara yasaklanmış bir bölgede, jeolojik yapı olarak imara uygun olmayan bir zemin üzerine ruhsatsız/kaçak olarak yapı inşa eden davacının %80 asli kusurlu olduğu, kaçak yapıların kontrolünü yapmayan, yapılarla ilgili kaçak yapı inşaat zaptı düzenlemeyen, yıkım kararı almayan ve uygulamayan Dörtyol Belediye Başkanlığı'nın %20 oranında tali kusurlu olduğu" yönünde kanaat bildirildiği görülmekte ise de; bahsi geçen bilirkişi raporunda Çökek Yaylası mevkiinde su şebekesinin 'vakıf' denilen bir birlik vasıtasıyla sağlandığı, belediyeden bu yönde bir hizmet alınmadığı gibi kanalizasyon gibi altyapı hizmetlerinin de verilmediğine yönelik tespit ile davalı Dörtyol Belediye Başkanlığı’nca işbu dava dosyasına sunulan savunma dilekçesinde sel olayının yaşandığı bölgede yol, su, elektrik gibi hizmetlerin bölgedeki 'dernekler' tarafından karşılandığına yönelik beyan gözetildiğinde, meydana gelen zarar ile idarenin yapması gerektiği iddia edilen denetim faaliyeti arasında uygun illiyet bağı kurulamadığından davalı idareye atfı kabil kusur bulunmadığı açıktır.
Açıklanan nedenlerle; temyize konu kararın yukarıda belirtilen açıklama ile onanmasına ve temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 21/06/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
(X)-KARŞI OY :
Dava; Hatay İli, Dörtyol İlçesi, ... Beldesi, ... Mahallesi'nde (Çökek Yaylası'nda) 19/07/2013 tarihinde meydana gelen sel ve heyelan olayında yaralandıklarını iddia eden davacılar tarafından, toplam 2.000,00 TL maddi, 60.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarelerce taraflarına ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, davacıların yapısının ruhsatsız olduğu, sel olayına sebep olan yağışın mücbir sebep teşkil ettiği, bu hususların idarenin hizmet kusuru ile zarar arasındaki illiyet bağını kestiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Anayasa'nın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 14. maddesinde, belediyelerin mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı hizmetlerini yapmak veya yaptırmakla yükümlü olduğu kurula bağlanmıştır.
3194 sayılı İmar Kanunu'nun "Kullanma izni alınmamış yapılar" başlıklı 31. maddesinde, inşaatın bitme gününün, kullanma izninin verildiği tarih olduğu, kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapıların, izin alınıncaya kadar elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinden ve tesislerinden faydalandırılmayacakları, ancak kullanma izni alan bağımsız bölümlerin bu hizmetlerden istifade ettirileceği kuralına yer verilmiş, Kanun'un 32. maddesinde de, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak başlanan yapılar hakkında düzenlemeler yapılmıştır.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, kamu idarelerinin kusurlu sorumluluklarına dayanılan tam yargı davalarında, hiç kimsenin bir başkasının kusurundan kaynaklanan zararı tazmin etmek zorunda bırakılamayacağı ilkesinden hareketle, idarelerin ancak kendi kusurlarından kaynaklanan zararları tazmin etmeye mahkum edilebilecekleri açık olup, zarar görenin ya da 3. kişinin de belli bir oranda kusurlu olması halinde davalı idareler aleyhine hükmedilecek tazminat miktarı belirlenirken bu hususun göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca, imarla ilgili hizmetleri yapmak veya yaptırmak belediyenin görev ve sorumlulukları arasında olup, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan yapıların, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılacağı açıktır.
İdareler, yürüttükleri hizmetin işleyişini sürekli kontrol etmek ve gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Bu yükümlülüğün tam ve gereği gibi yerine getirilmemiş olması nedeniyle doğan zararların, hizmeti yürütmekle yükümlü bulunan idare tarafından tazmini gerekmektedir.
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla aynı maddi olay sebebiyle başka bir gerçek kişi tarafından evinin yıkılması ve ev eşyalarının zayi olmasından kaynaklanan zararın tazmini istemiyle … İdare Mahkemesi'nin E:… sayılı dosyasında açılan davada tek hakim tarafından verilen davanın reddi yolundaki … tarih ve K:… sayılı kararı itirazen inceleyen … Bölge İdare Mahkemesi'nin E:… sayılı dosyasından erişilen bilgi ve belgelerin incelenmesinden; anılan Dairece verilen 28/12/2016 tarihli ara kararı üzerine 12/10/2017 tarihinde yapılan keşif sonucu düzenlenen 22/01/2018 tarihli bilirkişi raporunda; Hatay ili Dörtyol ilçesinin doğusunda, mülga Karakese Belediyesi kuzeydoğusunda yer alan ve mücavir alan olan Çökek Yaylası'nda 19/07/2013 tarihinde gece saat 04:30 sularında başlayan yağışların 500 yılda bir gerçekleşen debide olması nedeniyle olayın normal bir yağış olmadığı ve afet kapsamında olduğu, Orman Genel Müdürlüğü'nce açılmış olan yangın şeridinin bu olayı tetiklemediği, inceleme alanının ormanlık alan olması ve imara kapalı olması dolayısıyla Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nce herhangi bir drenaj yapısı inşa edilmediği ve afete yönelik olumlu ve/veya olumsuz bir müdahalesinin bulunmadığından kusurlu olmadığı, afetten sonra kurulan mülga İl Özel İdaresinin sorumluluk alanını devralan Hatay Büyükşehir Belediyesi'nin de hizmet kusuru bulunmadığı belirtildikten sonra, "Mülga Karakese Belediyesinin-Yeni Dörtyol Belediyesinin kaçak yapıların kontrolünü yapmamış olması, yapılarla ilgili olarak kaçak yapı inşaat zaptı düzenlememiş ve kaçak yapı yıkım kararı almamış ve yıkımı uygulamamış olması sebebiyle davacının yapısı ve ev eşyasında meydana gelen zararda %20 oranında tali kusurlu olduğu, davacının inşa faaliyetini hiçbir kurum kuruluştan izin ve/veya teknik görüş almadan, imar planı dışında, imara yasaklanmış bir bölgede, jeolojik yapı olarak imara uygun olmayan bir zemin üzerine, ruhsatsız-kaçak olarak yapmasından dolayı %80 oranında asli kusurlu olduğu" yönünde kanaat bildirildiği görülmektedir.
Mahkemece, izin alınmaksızın inşa edilen yapının kullanılmasının zarar gören için kusurlu davranış oluşturduğu ve bu kusurun etkisiyle meydana gelen zarar ile idari faaliyet arasında nedensellik bağı bulunmadığı belirtilmiş ise de, ilgili belediye tarafından olay tarihine kadar ruhsatsız yapı hakkında herhangi bir işlem yapılmadığı anlaşılmakta olup davacıların olay nedeniyle meydana gelen zararın tamamına katlanmasını beklemek idarenin yürüttüğü hizmetten kaynaklanan sorumluluğunun yok sayılması anlamına gelmektedir. Bu durum ise yukarıda aktarılan Anayasa kuralı ve hukukun genel ilkelerine aykırı olduğu gibi hakkaniyete de uygun değildir.
Bu durumda, davalı ilçe belediyesinin denetim yükümlülüğünü yerine getirmemesinden kaynaklanan hizmet kusuru ile zarar görenlerin ruhsatı bulunmayan binayı kullanması nedeniyle oluşan kusur durumları birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak verilen İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşüncesiyle aksi yönde oluşan çoğunluk kararına katılmıyoruz.
(XX)-KARŞI OY :
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdareler, kural olarak yürüttükleri kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup, idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Bir başka anlatımla, idareler, yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerini yerine getirirken, gerekli teşkilatı kurmak; bu teşkilatın ayni, şahsi ve mali imkan ve araçlarını hizmete hazır tutmak; hizmetin ifası sırasında ise, hizmetin zamanında ve gereği gibi işlemesini sağlamak, kontrol etmek ve gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Gerek hizmetin ayni, şahsi ve mali imkan ve araçlarının temin ve ifasındaki kusur, gerekse temin edilen bu araçlarla ifa olunan hizmetin geç işlemesi, gereği gibi veya hiç işlememesi; idareye, zarar gören kimselerin bu nedenlerle doğan zararlarını tazmin sorumluluğunu yükler.
Ancak, ortada tazmini gereken zararın bulunmaması, zararın zarar gören kişinin veya üçüncü kişinin eyleminden doğması, idarece öngörülemeyecek ve önlenemeyecek mücbir sebeplerden kaynaklanması, zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulamaması, idare hukukuna özgü tazmin nedenlerinin bulunmaması gibi durumlarda idarenin tazmin yükümlülüğü ortadan kalkar.
Ayrıca, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesiyle "bilirkişi" konusunda atıfta bulunulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266. maddesinde, "Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir." kuralı yer almaktadır.
Bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuz olup, bilirkişi veya bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise, hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; Hatay İli, Dörtyol İlçesi, ... Beldesi, Çökek Yaylası mevkiinde 19/07/2013 tarihinde meydana gelen sel ve heyelan olayında yaralandıklarını iddia eden davacılar tarafından, iş ve çalışma gücü kaybından kaynaklanan zarara karşılık her bir davacı için ayrı ayrı 1.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 62.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte taraflarına ödenmesi istemiyle hizmet kusuru bulunduğu iddia olunan Orman Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Dörtyol Belediye Başkanlığı aleyhine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesinde, sel felaketinin yaşandığı bölgedeki ormanlık alanlarda gelişigüzel yangın yolu açılmasının ve derelerin ıslah edilmemiş olmasının can ve mal kaybı yaşanmasına sebep olduğu, davalı idarelerin can ve mal güvenliği konusunda hiçbir önlem almadıkları ve zararın büyümesine yol açtıkları, zararın meydana gelmesinde idarelerin hizmet kusuru bulunduğu durumlarda doğal afetlerin mücbir sebep sayılamayacağı iddialarına yer verildiği görülmektedir.
Davalı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nce savunma dilekçesinde, 19/07/2013 tarihinde gece 01:00'da başlayan ve yaklaşık 7 saat süren yağış sonucunda m2'ye 121 mm yağış düştüğü ve Dörtyol ilçe merkezinden geçen Özerli ve Rabat Çayları ile ... Beldesi sınırları içerisinden geçen Kanlıçınar, Aktaş, Bahar Dereleri ile Çökek Yaylası'ndan geçen Çınarlı Deresi'nde taşkınlar meydana geldiği; yapılan incelemede, Çökek Yaylası'nda meydana gelen zararın nedeninin aşırı yağmur sonucu doygunluğa ulaşan dik yamaç arazi topraklarının akışa geçerek heyelan meydana getirmesi olduğu, Çökek Yaylası'nda Q500 yıllık taşkın tekerrürü debisinin (14,6 m3/sn) serpantin ana kaya üzerindeki ayrışmış düşük kohezyonlu zemin ve üzerindeki bitki örtüsünün birleşmesi sonucunda, akışa geçen çamur ve molozlar ile oluşan heyelanın zararların nedeni olduğu, Çökek Yaylası içerisinden geçen Çınarlı Deresi'nde meydana gelen taşkının nedeninin ise; dere yatağı içerisine yapılan evler nedeniyle hidrolik kesitlerin daraltılması, dere içerisinde çok sayıda ağaç bulunması, derenin bir kısmının üzerinin kapatılması olduğunun belirtildiği, anılan idarece savunma dilekçesi ekinde dosyaya sunulan ve Çölleşme ve Erezyonla Mücadele (ÇEM) Genel Müdürlüğü, DSİ 6. Bölge Müdürlüğü, AFAD Başkanlığı, Hatay İl Afet Acil Durum Müdürlüğü ile Dörtyol Orman İşletme Müdürlüğü personelinden oluşan heyetçe 31/07/2013 tarihinde Çökek ile Yahyalı Yaylaları arasında kalan heyelan alanında yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda ise; Çökek Yaylası'nın güneyinde kuzeye bakan yüksek yamaçlarda Kaplan Tepesi sırtında yer alan heyelan alanının sıkça oroğrafik yağışların gözlendiği bir bölge olduğu, Çökek Yaylası yerleşim alanının heyelanın etki alanında bulunduğu, ancak yaylada heyelanın etkileyebileceği konutların ayrıca belirlenmesi ve heyelanın aktivitesi ve etki alanının belirlenmesi için gerekli jeolojik, jeoteknik ve jeofizik çalışmaların yapılması gerektiği yönünde tespit ve önerilere yer verildiği; davalı Orman Genel Müdürlüğü'nce savunma dilekçesinde, sel felaketinin meydana geldiği yerin mücavir alan kapsamında olduğu, Orman Genel Müdürlüğü'nün görev ve yetki alanında çalışma yaptığı yerlerden olmadığı gibi Çökek Yaylası olarak adlandırılmış olmakla birlikte bu bölgenin yayla olarak belirlenerek hizmet götürülen yerlerden de olmadığının belirtildiği; davalı Dörtyol Belediye Başkanlığı'nca ise savunma dilekçesi verilmediği görülmektedir.
Öte yandan; Mahkemece verilen 11/12/2015 tarihli ara kararı ile yaşanan sel olayı sırasında oturulan evin tapu kaydının, yapı ruhsatının, iskan izin belgesinin olup olmadığı, evin bulunduğu taşınmaz Hazine taşınmazı ise ecrimisil ödenip ödenmediğine ilişkin bilgi ve belgelerin davacılardan, olayın vuku bulduğu bölgenin imar planı kapsamında olup olmadığı, yerleşime açılıp açılmadığı, ilgili belediye hizmetlerinin (su, elektrik, kanalizasyon) verilip verilmediği, yayla tahsis kararı olup olmadığı ve orman vasfının bulunup bulunmadığı, davacılar hakkında orman arazisinin izinsiz kullanıldığından bahisle suç duyurusunda bulunulup bulunulmadığı, soruşturma/kovuşturma yapılıp yapılmadığına ilişkin bilgi ve belgelerin ise ilgili davalı idarelerden istenildiği; davacılar tarafından ara kararına cevap verilmediği, ara kararına istinaden davalı idareler tarafından gönderilen belgelerde ise, orman vasfında olan bölgede orman kadastro çalışması yapılmadığı, yayla tahsis kararı olmadığı, imar planı bulunmadığı, davacılar hakkında herhangi bir suç zaptına idare kayıtlarında rastlanmadığı bilgisine yer verildiği görülmektedir.
Uyuşmazlık konusu olayda, İdare Mahkemesince işbu dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile davacı ...'ın eşi, diğer davacı ...'ın babası olan ...'ın yaşamını yitirmesinden kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle ... İdare Mahkemesinde açılan E:… sayılı dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler esas alınarak davanın reddine karar verildiği görülmekte ise de; uyuşmazlığın çözümünün, zarara yol açan sel baskınının ve meydana gelen heyelanın doğal afet niteliğinde olup olmadığı, zararın meydana gelmesinde ve/veya artmasında idarelere atfedilebilecek başka hususlar bulunup bulunmadığı, bu kapsamda, olaydan önce açılan yangın yolunun sel ve heyelan olayının meydana gelmesi veya sonuçlarının ağırlaşmasında etkisinin bulunup bulunmadığı, bu çalışmalar sırasında ortaya çıkan ağaç ve topraklar ile doğal dere yataklarının doldurulması durumunun söz konusu olup olmadığı, yine bu çalışma nedeniyle ağaç köklerinden mahrum kalan bu bölgede arazinin toprak yapısının zayıflamış olması nedeniyle toprağın su ile beraber akmasına sebep olup olmadığı, başka bir ifadeyle meydana gelen olayda yangın yolu çalışmasının etkisinin bulunup bulunmadığı, varsa bu etkinin oranının ne olduğu; Çökek Yaylası'ndan geçen Çınarlı Deresi'nde meydana gelen taşkının sel ve heyelan olayına etkisinin bulunup bulunmadığı, yıkılan yapıdaki hasarın meydana gelmesinde yapının fen ve tekniğine uygun yapılıp yapılmaması vb. başkaca etkenlerin bulunup bulunmadığı, varsa bu etkenlerin etki oranının ne olduğu, bu alanda ruhsatsız olarak yapı yapılmasının müterafik kusur olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, varsa davacıların ve davalı idarelerin kusur oranlarının ne olduğu hususlarının hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde açık ve net olarak ortaya konulmasına bağlı olması ve bu durumun da özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği açıktır.
Bu durumda, Mahkemece, davaya ilişkin taraf iddiaları gözetilerek keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu bir karar verilmesi gerekirken işbu dava dosyası ile Mahkemenin E:… sayılı dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelere göre karar verilmesinde hukuki isabet bulunmadığından eksik incelemeye dayalı olarak verilen kararın bozulması gerektiği oyu ile aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.