Esas No: 2016/761
Karar No: 2021/3479
Karar Tarihi: 21.06.2021
Danıştay 10. Daire 2016/761 Esas 2021/3479 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/761
Karar No : 2021/3479
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- …
3- …
4- …
VEKİLLERİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
2- … Belediye Başkanlığı …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMLERİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılardan … ve …'ın kızı, … ve …'ın kardeşi …'ın 13/03/2008 tarihinde … sefer sayılı Gebze-Haydarpaşa hattında çalışan … numaralı elektrikli banliyo trenin çarpması sonucunda hayatını kaybetmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık … için 20.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi, … için 20.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi, … için 5.000,00 TL manevi, … için 5.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 80.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince, Danıştay Onuncu Dairesinin 04/04/2013 tarih ve E:2012/5892, K:2013/3054 sayılı bozma kararına uyularak verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı karar ile; dosyada mevcut bilgi ve belgeler ile keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporundaki tespitler göz önünde bulundurulduğunda ; meskun mahalden geçen çift yönlü demiryolu hattının etrafının beton duvar veya tel örgüyle çevrilmediği gibi, yayaların karşıya geçmesini teminen herhangi bir üst veya alt geçit de yapılmadığı, mevcut haliyle etrafının tümüyle açık olduğu ve demiryolunun kenarına yayaların demiryolundan geçmesini sağlayacak beton tabliyelerin konulduğu, olayın, işten eve dönen davacılar yakınının, üst/alt geçit bulunmaması nedeniyle karşıya geçmek amacıyla demiryoluna girmesi sonucu meydana geldiği, davacıların yakınının ölümünde davalı idarelerle ölenin müterafik kusurunun bulunduğu, zararın meydana gelmesinde %50 oranında kusurlu oldukları, davacı anne ve babanın destekten yoksun kalma zararlarının hesaplanmasına ilişkin olarak düzenlenen 17/02/2012 havale tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek yeterlikte görüldüğü, davacıların talep ettiği manevi tazminat miktarları dikkate alındığında ölüm olayı nedeniyle istenilen miktarların makul olduğu ve manevi tazminat istemlerinin tamamının kabulü gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle, davacıların Danıştay Onuncu Dairesinin 01/06/2015 tarih ve E:2013/784, K:2015/2727 sayılı kararıyla onanarak kesinleşen maddi ve manevi tazminat istemleri üzerinde kalan anne … için 4.509,55 TL, baba … için 3.903,54 TL maddi tazminat istemlerinin kabulü ile anılan tutarların davalı idarelerin kusur oranlarına göre idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle hesaplanarak davacılara ödenmesine, bu miktar üzerindeki maddi tazminat istemlerinin reddine, davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile anne … ve baba … için 3.750,00'şer TL, kardeşler … ve … için 750,00'şer TL manevi tazminatın davalı idarelerce kusur oranlarına göre dava tarihinden tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle hesaplanarak davacılara ödenmesine, bu miktar üzerinde kalan manevi tazminat istemlerinin ise reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI :
1) Davacılar tarafından; maddi tazminat hesabında hükme en yakın tarihteki asgari ücret tarifesinde belirtilen ücret üzerinden hesaplama yapılması gerekirken, eski tarihli asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasının hukuk ve usule aykırı olduğu,
2) Davalı idareler tarafından;
a) T.C.D.D. Genel Müdürlüğü tarafından, teknik incelemeyi gerektiren hususlarda bilirkişiye başvurulmasının zorunlu olduğu, Mahkemece kendiliğinden kusur oranı tespiti yapılmasının hatalı olduğu, kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu,
b) Davalı Gebze Belediye Başkanlığı tarafından, bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranlarının hatalı olduğu, müteveffanın bulunmaması gereken bölgeye girdiği, olayda %100 kusurlu olduğu, bozma kararından sonra yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekirken raporda belirtilen aynı oranlar üzerinden tazminat miktarlarında artırım yapıldığı, idarelerine T.C.D.D. Genel Müdürlüğü'nden % 5 daha fazla kusur izafe edilmesinin hatalı olduğu, 14,5 m.'den geniş yolların sorumluluğunun Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'ne ait olduğu, olayın meydana geldiği caddenin de bu kapsamda yer aldığı, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin hasım mevkiine alınmasına ilişkin Mahkemece bir değerlendirme yapılmadığı, olayda idarelerinin kusurunun bulunmadığı, demiryollarından T.C.D.D. Genel Müdürlüğü'nün sorumlu olduğu, bu kadar uzun bir güzergahta adım başı üst geçit yapılmasının söz konusu olamayacağı, davacıların tazminat talebinin hakkaniyet gereği reddi gerektiği gerekçeleriyle temyizen incelenen kararın aleyhlerine olan kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN SAVUNMALARI : Taraflarca savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davacıların temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının davacılardan … ile …'ın maddi tazminat taleplerinin reddine ilişkin kısım yönünden bozulması, diğer kısımlar bakımından onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren, 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun Ek 1. maddesi uyarınca Danıştay Onuncu ve Sekinci Dairelerinden oluşan Müşterek Kurulca, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Ayrıca, anılan Kanun'un 50. maddesi, 4. fıkrasında, Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesinin bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyadaki belgeler ile temyiz dilekçelerindeki iddiaların, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi, 4. fıkrası uyarınca, Danıştay Onuncu Dairesi'nin 04/04/2013 tarih ve E:2012/5892, K:2013/3054 sayılı bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak incelenmesinden, temyiz istemine konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, kararın bozulmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarelerin temyiz istemlerinin oy birliğiyle reddine,
2. Davacılardan … ile …'ın maddi tazminatın reddine ilişkin kısma yönelik olarak temyiz istemlerinin oy çokluğu ile reddine,
3.Davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının kabule ilişkin kısmının oy birliğiyle, davacılardan … ile …'ın maddi tazminat istemlerinin reddine ilişkin kısmının oy çokluğuyla ONANMASINA,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesi, 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/06/2021 tarihinde karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Davacılar tarafından, yakınları …'ın 13/03/2008 tarihinde … sefer sayılı Gebze-Haydarpaşa hattında çalışan … numaralı elektrikli banliyo trenin çarpması sonucunda hayatını kaybetmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık baba … için 20.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi, anne … için 20.000 TL maddi, 15.000 TL manevi, kardeşlerden … için 5.000,00 TL manevi, … için 5.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 80.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
… İdare Mahkemesince, Danıştay Onuncu Dairesinin bozma kararına uyularak verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı karar ile; olayda idarelerin kusurlarının %50 olduğu kabul edilerek bu oran doğrultusunda davacı anne ve babanın destekten yoksun kalma zararlarının hesaplanmasına ilişkin olarak düzenlenen 17/02/2012 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak davacı anne ve baba lehine hükmedilen maddi tazminat miktarları iki katına çıkarılarak kısmen onanarak kesinleşen kısımda belirtilen miktarlar (anne için 4.509,55 TL, baba için 3.903,54 TL) düşülmek suretiyle anne … için 4.509,55 TL, baba … için 3.903,54 TL maddi tazminatın adı geçen davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat istemlerinin reddine, yine kısmen onanarak kesinleşen kısımda belirtilen miktarlar (anne ve baba için 3.750’şer TL, kardeşler için 1.750’şer TL) düşülmek suretiyle anne … için 3.750,00 TL, baba … için 3.750,00 TL, kardeş … için 750,00 TL, diğer kardeş … için 750,00 TL'nin manevi tazminatın davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Temyizen incelenen kararın davacıların manevi tazminat istemlerinin kabulüne ilişkin kısmı ile baba … ve anne …'ın maddi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne ilişkin kısımlarında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Kararın davacılardan … İle …'ın maddi tazminat istemlerinin kısmen reddine ilişkin kısmının incelenmesinden;
Gerçek zarar hesabı özü itibarıyla varsayımlara dayanan bir tazminat hesabıdır. Ancak yapılan varsayımın da istisnalar saklı kalmak kaydıyla sorumluluk hukukunun genel prensipleri, Anayasa ve emredici mevzuat hükümleriyle bağdaşması gerekmektedir.
Öte yandan; desteğin gelirinin tespit edilememesi halinde asgari ücret düzeyinde gelir elde ettiği varsayımıyla zarar hesabı yapılması ile bilirkişi raporunun hüküm tarihine en yakın (güncel) verilere dayanması ilkeleri, Danıştay'ın yerleşik içtihatlarıyla kabul ettiği destekten yoksun kalma zararının hesaplanmasına ilişkin ilkelerdendir.
Anayasa'nın 55. maddesinin 3. fıkrasında, asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumunun da gözönünde bulundurulacağı hükmüne yer verilmiş; 141. maddesinin 4. fıkrasında, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğu kurala bağlanmıştır. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 39. maddesinde, iş sözleşmesi ile çalışan ve Kanun'un kapsamında olan veya olmayan her türlü işçinin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca Asgari Ücret Tespit Komisyonu aracılığı ile ücretlerin asgari sınırlarının en geç iki yılda bir belirleneceği ve komisyonun kararlarının kesin olduğu belirtilmiş; 102. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde ise 39'uncu maddede belirtilen komisyonun belirlediği asgari ücreti işçiye ödemeyen veya noksan ödeyen, ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını zorunlu tutulduğu halde özel olarak açılan banka hesabına ödemeyen işveren, işveren vekili ve üçüncü kişiye bu durumda olan her işçi ve her ay için "yüzyirmibeş Türk Lirası" idari para cezası verileceği kurala bağlanmış; 01/08/2004 tarih ve 25540 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Asgari Ücret Yönetmeliği'nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde, asgari ücretin işçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücreti ifade ettiği; 12. maddesinde ise, işçilere, asgari ücret tespit komisyonunca belirlenen ücretlerden düşük ücret ödenemeyeceği, iş sözleşmelerine ve toplu iş sözleşmelerine bunun aksine hükümler konulamayacağı belirtilmiştir.
Yukarıda aktarılan destekten yoksun kalma zararının hesaplanmasına ilişkin ilkeler ile asgari ücrete ilişkin mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; asgari ücretin bir işçinin zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden karşılaması için gereken ücret olduğu, asgari ücretle, çalışanların asgari yaşam standartlarının sağlanmasının amaçlandığı, asgari ücrette yapılan değişikliklerin çalışanların ekonomik ve sosyal durumlarının düzeltilmesi amacına yönelik olduğu, bu sebeple desteğin en az asgari ücret düzeyinde gelir elde ettiğinin kabulüyle destekten yoksun kalma zararı hesabı yapıldığı, ilk derece mahkemesince hüküm verilmeden önce asgari ücrette artış olması halinde bu ücret artışlarının da nazara alınması gerektiği, aksi halde hükmün verildiği tarihte desteğin gelirine ilişkin yapılan hesabın müteveffanın asgari ücretin altında gelir elde ettiği varsayımını doğuracağı, bu varsayımın ise Anayasa ve emredici mevzuat hükümleriyle bağdaşmayacağı, ancak bu hususun bozma kararından önce veya bozma kararının niteliğine göre bozma kararından sonra sadece davanın ilk derece safhasıyla sınırlı olduğu, aksi durumun kabulünün ise Anayasa'nın diğer hükümlerinde yer alan usul ekonomisi ve makul sürede yargılanma hakkını ihlal edeceği anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 12/11/2019 tarih ve E:2016/21-1528 K:2019/1169 sayılı kararında asgari ücretin kamu düzenini sağlama düşüncesine yönelik olduğunu vurgulamıştır.
Olayda, İdare Mahkemesince, 22/09/2011 tarihli ara karar ile davacı vekilinden müteveffa …'ın en son gelir durumunun sorulduğu, bilinen en son geliri tespit edilemediğinden hesaplamanın rapor tarihi esas alınarak asgari ücret üzerinden yapıldığı görülmektedir.
... İdare Mahkemesince, Danıştay Onuncu Dairesinin bozma kararına uyularak verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı karar ile; olayda idarelerin kusurlarının %50 olduğu kabul edilerek bu oran doğrultusunda davacı anne ve babanın destekten yoksun kalma zararlarının hesaplanmasına ilişkin olarak düzenlenen 17/02/2012 havale tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak davacı anne ve baba lehine hükmedilen maddi tazminat miktarları iki katına çıkarılarak kısmen onanarak kesinleşen kısımda belirtilen miktarlar (anne için 4.509,55 TL, baba için 3.903,54 TL) düşülmek suretiyle anne … için 4.509,55 TL, baba … için 3.903,54 TL maddi tazminatın davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İdare Mahkemesince bozma kararından sonra verilen E:…, K:… sayılı karara esas alınan bilirkişi raporunun 17/02/2012 havale tarihli olduğu, kararın verildiği tarihin ise 11/11/2015 tarihi olduğu, 2012-2015 yılları arasında asgari ücretin arttığı, bu durumun destekten yoksun kalanların işlemiş ve işleyecek dönem destek zararı miktarlarını değiştireceği, davacıların da temyiz dilekçelerinde bu hususa yönelik olarak itirazda bulundukları, yukarıda sözü geçen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında asgari ücretin kamu düzenini sağlama düşüncesine yönelik olduğunun belirtilmesi hususları göz önünde bulundurulduğunda, hüküm tarihine en yakın verilerle hazırlanmamış, güncel nitelikte olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesinin Anayasa ve emredici mevzuat hükümlerine aykırı olacağı sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda; davacı anne ve babanın destekten yoksun kalma zararının hesaplanması için tekrar bilirkişiye başvurulması, elde edilecek sonuçlardan kısmen onanarak kesinleşen kısımda belirtilen miktarlar (anne için 4.509,55 TL, baba için 3.903,54 TL) düşülmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, hüküm tarihi itibarıyla güncelliğini yitirmiş, hükme esas alınabilecek yeterlikte olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak verilen kararın davacılardan anne ve babanın maddi tazminat istemlerinin reddine ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz istemlerinin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının davacılardan … ve …'ın maddi tazminat taleplerinin kısmen reddi yönünden bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararının bu hususa yönelik kısmına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.