Esas No: 2017/17721
Karar No: 2017/16513
Karar Tarihi: 02.03.2017
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2017/17721 Esas 2017/16513 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tehdit suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda mahkumiyetine dair Nazilli (kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince verilen 17/09/2013 gün ve esas, 2013/355 esas, 2013/734 kararın sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 02/03/2017 gün ve 2014/49341 esas, 2017/6524 karar sayı ile,
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
02/12/2016 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK"nın 106/1-2. cümle kapsamındaki tehdit suçu önceden de uzlaşma kapsamında ise de, 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle, 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 02.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 13.04.2017 tarih ve KD-2013/355248 sayılı yazısında;
Nazilli Cumhuriyet Başsavcılığının, 20/03/2013 tarih ve 2013/1039 Esas sayılı iddianamesiyle, sanık ... ve sanık ... ile müşteki ....."ın kardeş oldukları, müşteki ...."ün ise bu şahısların annesi olduğu, ..."ün eşinin vefat ettiği, aile bireyleri arasında miras olarak kalan evle ilgili olarak aralarında anlaşmazlık bulunduğu, sanıkların müştekilere tehditte bulundukları ileri sürülerek sanıklar hakkında TCK 106/1 maddelerince cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı,
Nazilli 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 17/09/2013 tarih ve 2013/355 Esas ve 2013/734 Karar sayılı ilamıyla, sanık ... hakkında tehdit suçundan beraat 2- Diğer sanık ... hakkında, müşteki ..."e yönelik eyleminden dolayı beraat ancak müşteki ..."a yönelik eylemiyle ilgili olarak TCK’nın 106/1-2. cümle, 62. md 25 gün hapis ve TCK’nın 52/2. md 500 TL Adpc cezalandırılmasına karar verildiği,
Hüküm O Yer Cumhuriyet Savcısı tarafından yasal süresi içinde temyiz edildiği, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 02/03/2017 gün ve 2014/49341 Esas, 2017/6524 Karar sayılı kararıyla, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK"nın 106/1-2. cümle kapsamındaki tehdit suçu önceden de uzlaşma kapsamında ise de, 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle, 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması, usul ve yasaya aykırı görüldüğünden hükmün bozulmasına karar verildiği,
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 02/03/2017 gün ve 2014/49341 Esas, 2017/6524 Karar sayılı bozma kararının hukuka aykırı nitelikte olduğu usul kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında kural, kanunda aksi açıkça düzenlenmedikçe "derhal uygulama" ilkesidir. Bu ilke uyarınca usul işlemleri, yapıldıkları sırada yürürlükte bulunan yargılama kanunu hükümlerine tâbidir. ceza yargılaması sırasında kanunda bir değişiklik yapıldığında yeni kanun veya iptal sonucunda ortaya çıkan usul prosedürü hemen uygulanmalıdır. Bu durumda, usul hükümlerinin geçmişe uygulanmasının hukuka aykırı kabul edilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla; sanığa isnat edilen TCK"nın 106/1-2. cümle kapsamındaki tehdit suçu önceden de uzlaşma kapsamında ise de, 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle, 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilmesine ilişkin bozma kararının kaldırılarak müşteki ..."ın 11/06/2013 tarihli duruşmada sanık ..."dan şikayetçi olmadığını beyan etmesi karşısında, sanık hakkında açılan kamu davasının TCK 73/4. maddesi kapsamında kamu davasının düşürülmesi istemiyle anılan karara itiraz edilmiştir.
İTİRAZ NEDENLERİ: İtiraza konu uyuşmazlık; sanık hakkında basit tehdit suçundan TCK"nın 106/1-2. cümle kapsamından bulunan suçtan dolayı soruşturma aşamasında, sanığın uzlaşma istemediğini beyan etmesi karşısında, sanık hakkında daha sonra yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş, 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarına yer alan, "her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulur ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı ile personel görevlendirilir." şeklindeki hükmü karşısında, yeniden değişen uzlaştırma usul ve formatı gözönüne alınarak yeniden uzlaştırma hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkindir.
5237 sayılı TCK, 5271 sayılı CMK ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununda düzenlenen uzlaşma kurumunu düzenleniş itibariyle hem maddi ceza hukuku hem de usul hukuku müessesi özelliklerini taşıyan karma bir kurumdur. Hüküm tarihinden sonra 5560 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin 8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, uzlaşma kurumu 5271 sayılı CMK’nın 253 ve 254. maddelerinde yeniden düzenlenmiş ve en son 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiştir.
Madde başlığı “Uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulur ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı ile personel görevlendirilir." şeklinde getirilen düzenlemeyle, uzlaşma usul ve biçiminde değişikliğe gidilmiştir.
Taraflar aralarında gerçekleştirilen uzlaşma sonucu, kamusal barış yeniden kurulmakta, Devlet de yaptırım uygulamak için katlanacağı giderlerden kurtulmuş olmaktadır. uzlaşmayı mağdur veya sanığın kabul etmemesi veya herhangi bir nedenle gerçekleşmemesi durumunda, eylemin karşılığı olan ceza yine ortaya çıkmaktadır.
CMK’nın 174. maddesi uyarınca; uzlaşmaya tâbi suçlarda, uzlaşma hükümleri uygulanmadan dava açılması ve bunun iddianamenin kabulünden önce ve en geç 15 gün içinde anlaşılması hâlinde iddianame iade edilecektir. Bu nedenle dava açılmasını önleme fonksiyonuna sahip olan uzlaşma, ceza muhakemesi hukukuna özgü bir kurumdur.
Uzlaşmaya tâbi suçlarda Cumhuriyet savcısının durumu fark etmeyerek dava açması ve mahkemece de bunun 15 günden sonra anlaşılması yahut suçun nitelik değiştirerek uzlaşma kapsamında bulunan bir suça dönüşmesi hâlinde, prosedürüne başvurulmadan kovuşturmanın sürdürülmesi mümkün değildir. Bu durumda uzlaştırma kovuşturma şartı olmaktadır. Suçun, uzlaştırmaya bağlı bir suç olması hâlinde, soruşturma veya kovuşturma aşamasında uzlaştırma girişiminde bulunulması zorunludur. Bu nedenle de uzlaştırma muhakeme (yargılama) şartı olmaktadır.
Özetle uzlaştırma soruşturma aşamasında dava açılmasını önleme fonksiyonuna sahip olması nedeniyle soruşturmayı sona erdiren, kovuşturma aşamasında da davayı düşüren bir yargılama hukuku işlemidir.
5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 7. maddesinde “zaman bakımından uygulama” başlıklı 7/2.maddesinde “suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” biçimindeki hükmün uygulama yöntemine ilişkin ayrıntılar TCY’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin 1. fıkrasında, “1. 6.2005 tarihinden önce kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak TCY’nın lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde, duruşma yapılmaksızın da karar verilebileceği” belirtilmiş olmasına karşın bu düzenle¬menin genel kural niteliği taşımadığı açıkça anlaşılmaktadır.
Bu nedenle failin lehine olan yasa hükmünün uygulanabilmesi açısından hangi durumlarda duruşma açılarak yargılama yapılması gerektiğinin belirlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Önceki ve sonraki yasa hükümlerinden hangisinin fail (sanık) lehine olduğunu saptamak için her bir somut olayı Y.C.G.Kurulu"nun 04.03.2003 gün, 2003/9-24 E, 2003/20 K. sayılı kararları doğrultusunda irdeleyerek;
a) Herhangi bir inceleme ve araştırmayı,
b) Kanıt tartışmasını,
c) Takdir hakkının kullanılmasını,
d) Sonraki yasayla değiştirilen suçun öğelerinin yeniden değerlendirilmesini gerektiren hallerde duruşma açılarak; belirtilen hallerin dışında ise, 5252 sayılı Yasanın 9/1 maddesi uyarınca lehe olan hükümlerin derhal uygulanabilmesi olanaklı bulunduğundan, evrak üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verilebilecektir. 5271 sayılı CYY’nın 253-255. maddelerinde düzenlenen uzlaşma kurumu, uygulama yöntemini düzenlemesi ve anılan yasada yer alması nedeniyle usul hukuku kurumu olması dolayısıyla, zaman bakımından uygulanmasında kural, kanunda aksi açıkça düzenlenmedikçe "derhal uygulama" ilkesidir. Bu ilke uyarınca usul işlemleri, yapıldıkları sırada yürürlükte bulunan yargılama kanunu hükümlerine tâbidir. O halde, ceza yargılaması sırasında kanunda bir değişiklik yapıldığında ya da dayanılan usul hükmüne ilişkin kanunun Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi durumunda, yeni kanun veya iptal sonucunda ortaya çıkan usul prosedürü hemen uygulanmalıdır. Ancak 5320 sayılı Kanunun 4/2. maddesinde de ifade edilen bu durum, önceki kanunun yürürlükte olduğu dönemde, o kanuna uygun biçimde yapılmış işlemlerin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı gibi yenilenmesini de gerektirmez.
Bu ilkenin sonucu olarak;
a) Usul işlemleri kural olarak yürürlükteki kanuna göre yapılacaktır.
b) Yürürlükte olan kanuna göre yapılmış işlemler, sonradan yürürlüğe giren kanun nedeniyle geçerliliğini yitirmeyecektir.
c) Anayasa Mahkemesinin iptal kararı veya yeni kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılması gereken usul işlemleri yeni kanuna ya da iptal kararıyla ortaya çıkan usule tâbi olacaktır.
d) Yeni kanunun uygulanmasında sanığın leh veya aleyhinde sonuç doğurmasına bakılmayacaktır.
Uzlaştırma kurumu, fail ile Devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği kural olarak kabul edilmekle birlikte, bu uygulamanın ancak görülmekte olan davalar bakımından geçerli olacağı ve kesinleşmiş kararların lehe değerlendirilmesi amacıyla yapılan uyarlama yargılamasında uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağı kabul edilmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenler çerçevesinde,
Sanık ... ve diğer sanık ... ile müşteki ...."ın kardeş oldukları, müşteki ..."ün ise bu şahısların annesi olduğu, ..."ün eşinin vefat ettiği, sonrasında aile bireyleri arasında miras olarak kalan evle ilgili olarak aralarında anlaşmazlık çıktığı ve sanık ..."nun annesi müşteki ..."e yokluğunda
ve onu kastederek "bu eve geleni pompalı tüfekle öldürürüm" dediği, aynı şekilde kız kardeşi müşteki ....."a "onu öldüreceğim" çocuğunu kucağından alıp onu yere çarpacağım, öldüreceğim" dediği, sanık ..."in ağabeyi olan sanık ..."nun kardeşleri müşteki ...."a yönelik eylemlerinde, ona destek verdiği kabul edilerek suça iştirak ettiği ileri sürülerek her iki sanık hakkında kamu davası açıldığı, yapılan yargılamada, sanıklardan ...."ın hakkında beraat kararı verildiği diğer sanık ... hakkında, tanık ..."ın çelişkili anlatımları ve sanığın suçu inkar etmesi karşısında, mahkemece sanığın eyleminin TCK’nın 106/1-2. cümle kapsamında basit tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanık hakkında TCK’nın 106/1-2. cümle, 62 md 25 gün hapis ve TCK’nın 52/2. md 500 TL Adpc cezalandırılmasına karar verildiği,
Sanık ..."nun savunmasının alındığı 11/06/2013 tarihli oturumda, dinlenen müştekiler ... ile müşteki ..."ın sanıklar hakkında şikayetçi olmadığını beyan ettiği ve sanığında yargılamada müştekilerle birlikte huzurda bulunduğu ve herhangi bir itirazının bulunmadığı vazgeçmeyi kabul ettiği ve Nazilli 1. Sulh Ceza Mahkemesince sanık hakkında takibi şikayete bağlı bulunan basit tehdit suçunun takibi şikayete bağlı olup müştekilerin vazgeçmesi nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Ayrıca sanıkların soruşturma aşamasında 09/01/2013 tarihinde.... Polis Merkezi Amirliğinde vermiş oldukları ifadelerinde suçlamaları kabul etmediğini ve uzlaşmak istemediklerini açıkça beyan etmeleri karşısında,
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 02/03/2017 gün ve 2014/49341 Esas, 2017/6524 Karar sayılı kararıyla, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK"nın 106/1-2. cümle kapsamındaki tehdit suçu önceden de uzlaşma kapsamında ise de, 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle, 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunmasına yönelik bozma kararının hukuka aykırı olduğu,
CMK"nın 253. maddesinin 6763 sayılı Kanunun 34 maddesince yapılan " her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulur ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı ile personel görevlendirilir." şeklinde getirilen düzenlemeyle, uzlaşma usul ve biçiminde değişikliğe gidilmiş olması, önceden yapılan usuli işlemlerin geçersizliğini doğurmayacağı, yenilenmesinin de gerekmediğinin kabul edilmesi ve uzlaştırma hükümlerinin "derhal uygulama" ilkesi kapsamında uygulama yapılması gerekmektedir.
Bu itibarla, sanık hakkında Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 02/03/2017 gün ve 2014/49341 Esas, 2017/6524 Karar sayılı bozma kararının kaldırılarak, sanık ..."in, 09/01/2013 tarihindeki ifadesinde, uzlaşmak istemediği dikkate alınarak, uzlaştırma hükümlerinin usul ve yönteminin değiştirildiği nedenle bozma yapılmasının usul hükümlerinin "derhal uygulama" ilkesine aykırı olduğu ve müştekilerin sanık ... hakkında şikayetten vazgeçtikleri nedenle, açılan kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi istemiyle anılan karara itiraz edilmiştir.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya kapsamına göre,
1-İtirazımızın KABULÜNE,
2-Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 02/03/2017 gün ve 2014/49341 Esas, 2017/6524 Karar sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3-Nazilli 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 17/09/2013 tarih ve 2013/355 Esas ve 2013/734 Karar sayılı ilamıyla sanık ... hakkında TCK"nın 106/1-2. cümle, 62. md 25 gün hapis ve TCK"nın 52/2. md 500 TL Adpc ilişkin mahkumiyet kararının şikayet yokluğu nedeniyle TCK"nın 73/4. maddesince açılan kamu davasının DÜŞÜRÜLMESİNE karar verilmesi,
4-İtirazımız yerinde görülmediği takdirde, dosyanın incelenmek üzere, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi,
İtirazen arz ve talep olunur, isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
İTİRAZIN KAPSAMI:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının sanık hakkında oluşu kabul edilen basit tehdit suçunun takibi şikayete bağlı olup müşteki ..."ın şikayetten vazgeçmesi nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, düşüncesi ile CMUK"nın 308. maddesine göre itirazda bulunulmasına ilişkindir.
KARAR
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın, itirazının 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesinin son cümlesi uyarınca kabulüne: Dairemizin 02.03.2017 tarih, 2014/49341 Esas, 2017/6524 sayılı kararının KALDIRILMASINA, karar verilerek gereği düşünüldü,
Dosyanın incelenmesinde, 11/06/2013 tarihli oturumda, dinlenen müşteki ..."ın sanık ... hakkında şikayetçi olmadığını beyan ettiği ve sanığında yargılamada müştekiyle birlikte huzurda bulunduğu ve herhangi bir itirazının bulunmadığı vazgeçmeyi kabul ettiği mahkemece basit tehdit suçunun takibi şikayete bağlı olup müştekinin vazgeçmesi nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, itiraz bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 sayılı CMUK"nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında tehdit suçundan açılan kamu davasının şikayet yokluğu nedeniyle TCK"nın 73/4. maddesi gereğince DÜŞÜRÜLMESİNE, 01/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.