14. Hukuk Dairesi 2016/16073 E. , 2019/2485 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 19.04.2007 gününde verilen dilekçe ile meranın aidiyetinin tespiti talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 23.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Harunuşağı Köyü Muhtarlığı, kadim meralarının kadastro tespiti sırasında davalı Topallı Köyü adına mera olarak sınırlandırıldığını belirterek 128 ada 21, 126 ada 17, 124 ada 31, 127 ada 1 ve 126 ada 12 parsel sayılı taşınmazların tespitlerinin iptali ile köyleri adına mera olarak sınırlandırılmasını istemiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Davaya müdahil olan ..., ..., ... ve ... dava edilen yerlerin kendilerine atalarından kalan ve zilyetliklerinde bulunan kadim arazileri olduğunu bu nedenle davanın reddini savunmuşlardır.
Yargılama sırasında davacı Harunuşağı Köyü ve davalı Topallı Köyleri 6360 sayılı Kanun uyarınca tüzel kişiliklerini kaybetmiş olduğundan mahalle olarak bağlandıkları Akçadağ ve Elbistan Belediye Başkanlıkları davaya katılarak taraf teşkili sağlanmış, iddia ve savunmaları alınmış ve mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ... temyiz etmiştir.
Dava, meranın aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
Meraya elatmanın önlenmesi davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle ... tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm vermeye yeterli değildir. Yukarıda da genel olarak belirtildiği gibi idari sınırlar ve kadastro çalışmaları sırasında belirlenen sınırlar meranın kullanım hakkının belirlenmesinde etkili değildir. Bir köyün veya ilçenin merası diğer bir köyün veya ilçenin sınırları içinde olması kadim kullanım hakkını değiştirmez. Dava konusu yerlerin mera vasfında olduğu sabittir. Uyuşmazlık dava konusu meraların kullanım hakkının hangi mahalleye (eski köye) ait olduğunun belirlenmesine ilişkindir. Öncelikle her iki ilçenin bağlı olduğu İl Mera Komisyonlarından dava konusu yere ilişkin mera çalışması yapılıp yapılmadığı sorulmalı, yapılmış ise evrakları getirtilmeli,yine dava konusu yere ait toprak tevzi çalışması olup olmadığı, kadastro tespitlerinin kesinleşip kesinleşmediği araştırılmalı, memleket haritaları ve hava fotoğrafları getirtilmeli ve mahallinde yöreyi bilen ve taraf ilçelerden olmayan yaşlı tarafsız bilirkişiler eşliğinde yeniden keşif yapılmalı, çevre parsel ve dayanakları ile birlikte tüm elde edilen kayıtlar tek tek dava konusu edilen parsellere uygulanmalı, taşınmazlar üzerinde muhdesat var ise hangi tarafa ait olduğu tespit edilmeli ve her bir parsel için ayrı ayrı keşfi izlemeye elverişli fen raporu düzenletilmelidir. Davalı vekili 26.03.2014 tarihli celsede davanın kabulüne karar verilecek ise ortak kullanıma karar verilmesini talep etmiştir. Yapılan araştırma ve inceleme sonucu kadim kullanım hakkı kesin olarak belirlenmeli, müşterek ise ortak kullanım hakkı tanınmalı, müstakil ise ona göre göre kullanım hakkı tanınmalıdır.
Eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.03.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.