Esas No: 2020/589
Karar No: 2022/496
Karar Tarihi: 30.03.2022
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/589 Esas 2022/496 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/589 Esas
KARAR NO: 2022/496 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ:18/11/2019
NUMARASI: 2018/586 Esas 2019/1020 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin 74 yıldır ülkemizde faaliyet gösterdiğini, ülkemizin büyük ve saygın gruplarından biri olduğunu, davalının gerçek dışı haberler ile ... Grubunu karaladığını, davalıya ait www...tr alan adlı internet sitesinde müvekkili hakkında 22.05.2018 tarihinde gerçeğe aykırı haber yayınlandığını, “... da yeniden yapılandırma istedi” başlıklı haberde gerçek dışı haber verildiğini, müvekkilinin o tarihte de davanın açıldığı güne kadar da borç yapılandırma talebinde bulunmadığını, Silivri Sulh Ceza Hâkimliğinin 24.05.2018 tarihli ve 2018/1761 D.İş nolu kararında dava konusu haberin hukuka aykırı olduğunun açıkça tespit edildiğini, gerçek dışı bu haber ile basın ve haber verme özgürlüğünün sınırlarının aşıldığını, haberin müvekkilinin ticari itibarını zedelediğini, borç yapılandırmasının borçların ödenemediği anlamını taşıdığını, bu durumun müvekkilinin piyasadaki güvenilirliğini zedelediğini, bu durumun TMK m.24 ve TTK m.55/Ia-1 uyarınca hukuka aykırı olduğunu iddia etmek suretiyle, dava konusu haberin hukuka aykırı olduğunun tespiti ile 1.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu haberin bir iddia üzerine kurulu olduğunu, içeriğin ekonomik analiz olduğunu, haberin kaynağının gizli olduğunu ve açıklamak zorunda olmadığını, konunun basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, yazının bütünü incelendiğinde, müvekkilinin kimseye hakaret etme ve karalama kastının bulunmadığının anlaşılacağını, Silivri Sulh Ceza Hâkimliğinin 24.05.2018 tarihli ve 2018/1761 D.İş nolu kararının davacının kişilik haklarının ihlal edildiğini göstermeyeceğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/11/2019 tarih ve 2018/586 Esas - 2019/1020 Karar sayılı kararında; "....Somut olayda, davacı şirketin borç yeniden yapılandırmaya başvurmadığı dikkate alındığında, yapılan bu haber davacı şirkete ilişkin soru işaretlerinin oluşmasına ve zincirleme şekilde ekonomik şartlarının ağırlaşmasına sebep olduğu, davacı şirketin finansal yapısının sorunlu olduğu algısının başta bankalar olmak üzere iş yapılan diğer şirketlerin de bakışını etkilediği ve bu şekilde borçlanma ve diğer ticari faaliyetlerin şartlarının davacı şirket aleyhine bozulmasına sebep olabileceği kabul edilerek davacı şirketin ticari itibarlarının zedelenmesini gerekçe göstererek TMK m.24 uyarınca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı çerçevesinde manevi tazminat talep edebilmesi mümkün olup bu haberin aynı zamanda davacı şirketin finansal durumunu yanlış açıklama ile kötülemesi sebebiyle TTK m.55/Ia-1 anlamında haksız rekabet de oluşturduğu anlaşılmış, davanın kabulü ile, 1.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir. . ..."gerekçesi ile,Davanın kabulü ile, 1.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının kesin olarak verildiğini, ancak söz konusu kararın kesin olmasının hukuka aykırı olduğunu, (HMK 341.mad.) Müvekkili ... Tic. Ltd. Şti.'nin imtiyaz sahibi olduğu, Türkiye'nin en çok okunan haber portallarından biri olan ...'nda 22/05/2018 tarihinde "... da yeniden yapılandırma istedi" başlıklı haber yayınlandığını, Müvekkili söz konusu haberinin bir iddia üzerine kurulu olduğunu ve içerik ise tamamıyla ekonomik analiz olduğunu, söz konusu analizler bir anonim şirket olan davacının kamuya açıkladığı faaliyet raporlarına dayanmakta olduğunu, Haberde ifade edilen "..." bilgisinin kaynağı ise taraflarınca haber kaynağının gizliliği ilkesi uyarınca açıklanmak zorunda olmadığını, haber kaynağının gizliliği sadece kamusal makamlardan değil, aynı zamanda iş verene diğer medya mensuplarına hatta özel ilişkilerde bulunan diğer kişilere karşı da korunması gerektiğini, bir diğer deyişle haber kaynağının gizlendiği durumlarda haberi yapan kişinin cezai, idari veya hukuki sorumluluğuna da gidilmemesi gerektiğini, Haber kaynağının gizliliği ilkesinin temelinde medyanın kamuyu bilgilendirme ödevi ve kamunun da haber alma hakkı mevcut olduğunu, nitekim haberin yayınlandığı ... da "basın" kapsamında olduğunu, Anayasa Mahkemesi 2013/2623 Başvuru numaralı kararına göre Anayasa'nın 28. Maddesi ve devam maddelerinde tanımlanan basın özgürlüğü her ne kadar temel olarak basılı kitle iletişim araçları çerçevesinde tanımlanmış ise de internette önemli bir yer işgal eden internet haberciliğinin, basının temel işlevlerini yerine getirdiği takdirde basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ifade ettiğini, yine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 17/04/2007 gün, 2006/33909 Esas ve 2007/11104 sayılı kararında yine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 31/03/2009 gün, 2006/33909 Esas ve 2007/11104 sayılı kararında da belirttiği üzere günümüz teknolojisi ve iletişimin geldiği nokta itibarıyla, gazetenin nesne olarak basımı ve dağıtımı bir zorunluluk değildir diyerek basın kavramının genişlediğine değindiğini, bu anlamıyla ...'nın yaptığı tüm haberler basın özgürlüğünün koruması altında olduğunu, bu anlamıyla haber kaynağının gizlenmesi ilkesi ... için de geçerli olduğunu, Söz konusu haber ise Türkiye'nin en büyük şirketilerinden biri hakkında olduğu ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz ile haber kaynağından gelen bilginin, söz konusu faaliyet raporları ile birlikte değerlendirilmesi olduğunu, bu anlamıyla güncel olduğunu, çeşitli veriler sunduğunu, haberi yapanın bir basın olduğu ve haberin konusunun da Türkiye'nin önde gelen şirketlerinden biri hakkında olduğu düşünülürse haber değeri de bulunmakta olduğunu,Yazının bütünü incelendiğinde müvekkilinin kimseye hakaret etme, karalama kastı bulunmadığının görüleceğini, müvekkilinin haber kaynağından elde ettiği veriler ve kamuya açıklanan faaliyet raporları ve ülkenin de içinde bulunduğu ekonomik krizi değerlendirdiği ve bu ekonomik değerlendirmenin dışında davacıyı karalama kastını ifade eden tek bir ifade dahi kullanmadığını, Haberin ise kişilik hakkı ihlali olarak değil, fikir ve düşünce özgürlüğünün bir parçası olan basın özgürlüğü kapsamında yer alması gerekmekte olduğunu, nitekim kişinin ifadelerden rahatsız olması manevi tazminat talep etmesi için yeterli olmadığını, karma görüşe göre sübjektif olan acı, elem [ANTALYA, O. Gökhan, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt: 1, İstanbul: Beta Basım, 2012, s. 490] ızdırabın ve duygusal kaybın, objektif olarak “ruhsal bütünlüğün eksilmesi” niteliğinde olması aranmakta olduğunu, kişiye verilen manevi zararlar o kişide üzüntü oluşturabilir ancak tek başına üzüntünün varlığı manevi tazminatın bir unsuru olmadığını, kişiyi üzen fiilin öncelikle hukuka aykırı olduğunun tespitinin gerektiğini, Yargıtay Büyük Genel Kurul 22.09.1966 yılında yayınlamış olduğu 1966/7 e. Sayılı ve 1966/7 sayılı içtihadı birleştirme kararında manevi tazminata ilişkin çeşitli ilkeler ortaya konulduğunu, "a) Bir kimsenin kişilik haklarına hukuka aykırı bir tecavüz yapılmalıdır. b) Manevi zarar oluşmalıdır. c) Kişilik hakkı ihlali ile manevi zarar arasında illiyet bağı bulunmalıdır." Müvekkilinin haberi davacı tarafından rahatsız edici bulunması, hatta katlanamaz bulunması, davacıda derin bir üzüntü yaratması fiilin hukuka aykırı olmasına neden olmayacağını, Bu bağlamda Yargıtay tüzel kişilerin bir haksız fiile maruz kalmalarını ve bu haksız fiilin de tüzel kişiliğin manevi zarara uğramasına sebep olmasını aradığını, Söz konusu haberde ise bu ve benzeri hiç bir suçlayıcı ibarenin olmadığı, sadece haber kaynağının verdiği ...'ın yeniden yapılandırmaya gideceği şeklindeki bilgiye dayanılarak ekonomik bir analiz yapıldığını, ...'ın kişiliğini zedeleyen hiç ifade haberde geçmediğini, bu nedenle haberin basın özgürlüğü kapsamında kaldığını, Doğal haklardan kabul edilen ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü çoğulcu demokrasilerde, vazgeçilemez ve devredilemez bir niteliğe sahip olduğunu, öğretide değişik tanımlara rastlanmakla birlikte, genel bir kabulle ifade/düşünce hürriyeti, insanın özgürce fikirler edinebilme, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kınanmama, bunları meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkan ve özgürlüğü olduğu, demokrasinin
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıya dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile, 1.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı dava dilekçesi ile, davalıya ait WWW.... Adlı internet sitesinde davacı ... Hakkında 22 Mayıs 2018 tarihinde yayınlanan ''...'da yeniden yapılandırma istedi'' başlıklı haberin; a) hukuka aykırı olduğunun tesbitine, b) hukuka aykırı haber nedeniyle 1.000,00 TL. Manevi tazminatın avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, c) kararın ulusal ve tirajı en yüksek üç gazetede ve davalıya ait web sitesinde yayınlanmasına karar verilmesi talep edilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “...Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olamayacağını ...” belirtmiştir. İfade özgürlüğü ve bu bağlamda basın özgürlüğünün asıl, sınırlamanın ise istisna olduğu unutulmamalıdır. Sınırlamanın kanuni olması, meşru amaca dayanması ve demokratik toplumda gerekli ve orantılı olması da gözetilmelidir. Somut olaya gelince; davalı ... Ltd. Şti.'nin imtiyaz sahibi olduğu, ...'nda 22/05/2018 tarihinde "... da yeniden yapılandırma istedi" başlıklı yapılan haber ve buna dayanılarak yazılan davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; söz konusu haber bir iddia üzerine kurulu olup içerik ise ekonomik analiz niteliğindedir. Kamuyu ilgilendiren konuların, kamu yararı çerçevesinde kamuoyu ile paylaşılması ve davacı şirketin basının merceği altında olması olağandır. Basının okuyucunun dikkatini habere çekmek amacı ile çarpıcı başlık ve ifadeler kullanmasının bir gazetecilik tekniği olması ve davalı yayınladığı haberde iddia edildiği üzere ifadesini kullanması karşısında yazı içeriğinin ekonomik analiz niteliğinde olup, davacının ticari itibarına ve kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı takiben basın özgürlüğü kapsamındadır. Kullanılan sözlerin ve yazı içeriğinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde ve haksız rekabet kapsamında kabul edilemez. Mahkemece, belirtilen hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya uygun görülmediğinden davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür.Sonuç olarak; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK'nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce davanın reddi yönünde yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18/11/2019 tarih ve 2018/586 Esas 2019/1020 Karar sayılı kararının HMK'nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurularak; 1-Davanın REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL karar harcının, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 35,90.TL harçtan mahsubu ile bakiye 44,80.TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından sarf edilen herhangi bir masraf bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 1.000,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 54,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 8-İstinaf aşamasında davalı tarafından sarf edilen 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 23,50.TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam 172,10.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 10-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/03/2022 tarihinde HMK'nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.